Hava Durumu

Osmanlı'da fikir hürriyeti ve Molla Kabız Vakası!

Yazının Giriş Tarihi: 10.04.2020 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.04.2020 06:30

Son yıllarda ayet ve hadislere dil uzatanların sayısı gittikçe artıyor. Dış saldırıların yoğunlaştığı bir dönemde, içte de itikadımızı kökünden sarsmaya matuf bu tür saldırıların arkasındaaçık veya gizli şer gurupların olduğu, izlenimini veriyor.

Yazılı, görsel ve sosyal medyada, gittikçe gündeme oturan bu büyük fitne hareketi, Kanuni devrinde yaşanmış Molla Kabız Vakası'nı hatırlatıyor:

Eğitimini medreselerde almış İran asıllı "Kabız" lakaplı bir Molla, Kur'an ve hadisleri tahrif ederek, insanların toplu olarak bulundukları yerlerde, Hz. İsa'nın (as) Hz. Peygamber'den (asm) daha büyük olduğunu, Hristiyanlık'ın da İslamiyet'ten daha kıymetli ve muteber olduğuna dair iddialarda bulunuyor. Durum ulema tarafından defalarca şikâyet konusu olmuşsa da, konuyla alakalı bir delil olmadığından müdahale edilmiyor. Bundan cesaret alan "Kabız" propagandasını daha da arttırmıştır. Mesele nazik bir hal alıp fesat ve fitne ihtimali belirince, siyasi ve hukuki karar organı olan Divan-ı Hümayun'a intikal etmiştir. Sadrazam Makbul İbrahim Paşa'nın başkanlığında toplanan Divan'da Rumeli Kazaskeri Fenerizade Muhyiddin Çelebi ile Anadolu Kazaskeri Kadirî Çelebi, Molla Kabız'ı sorgulamışlar; neticede fikren ilzam edememişlerdir.

KANUNİ KAFESTEN İZLİYOR

Toplantıyı devrin Padişahı Kanuni Sultan Süleyman da kafes arkasından takip etmiştir. Toplantı sonrasında İbrahim Paşa'yı huzura kabul eden padişah bir hayli üzgün ve kızgın bir şekilde, "Bir mülhid divanımıza gelip Peygamberimiz iki cihan fahrine (asm), tafdil-i Hz. İsa eyleyip müddeası ispatında batıl sözleri söyleye, şüphesi zail olmayıp ve cevabı verilmeyip, niçün hakkından gelinmedi," diyerek sitem etmesi üzerine paşa,  Kazaskerlerin ilmi meseleleri bilmediklerinden, mel'unu (Yani Molla Kabız'ı) ilzam edemediklerini ifade etmiştir. Bunun üzerine Molla serbest bırakılmıştır.

Durumun halk içerisinde ortaya çıkaracağı ihtilafı ve karmaşayı ve önemi üzerine, padişahın talebiyle ertesi gün devrin ünlü âlimi ve Şeyhulislamı Kemal Paşazade ve İstanbul Kadısı Sâdi Efendi de divan toplantısına davet edilirler. Molladan iddialarını tekrar etmesi istenir ve sonuna kadar dinlenir. İbn-i Kemal sükûnetle mollanın bütün iddialarını çürütür, iddiasına delil olarak gösterdiği ayet ve hadisleri yanlış yorumladığını ispat eder. Sonuçta; Molla Kabız'ın başı önüne düşer ve söyleyecek söz bulamaz.

ŞEYHUL İSLAM'IN FETVASI!

Şeyhülislam, mollanın bir zındık ve mülhid sayılacağına dair bir fetva vermiştir. Sadi Efendi şer'i usul gereğince Kabız'a tevbe edip ehl-i sünnet itikadına dönmesini teklif ve ısrar etmiştir. Ancak Molla Kabız bu teklifleri kabul etmediğinden ve durum Müslümanlar arasında büyük bir fitne çıkması potansiyeline sahip olduğundan, fetva gereği boynunun vurulmasına hükmedilir ve hüküm hemen infaz edilir. Şeyhülislam daha sonra bu iddialarla ilgili üç risale (Kitap) yazarak bunları ilim âlemiyle paylaşmıştır.

Mesaj: Osmanlı'nın başkentinde, Müslümanların yaşadığı bir şehirde, kendisi de Müslüman olan, en azından mürted olmadığı belli olan bir şahsın, İslamiyet ve Hz. Peygamber (asm) hakkındaki bu derece iddialarda bulunabilmesi ve devrin idarecilerinin bu iddiaları fikir hürriyeti olarak kabul ederek uzun süre müdahale etmemeleri, ancak bir fitne çıkma ihtimali üzerine yargılamanın Divan'da olabildiğince adil yapılması, günümüzde ibretle hatırlanmalı ve bundan dersler çıkarılmalıdır.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.