Zaman zaman sosyal medya mecralarında ve televizyon ekranlarında dinî meselelerin tartışma konusu yapıldığını görüyoruz. İslâm’ın temel kaynaklarından alınan bazı hadisler, bilgi sahibi olmayan kişiler tarafından yorumlanıyor ve bu yorumlar da halkın zihninde şüpheler doğuruyor. Bu durum ise faydadan çok zarar getiriyor. Çünkü dinî meselelerin ilmî derinliği vardır ve bu derinlik, her seviyeden insana aynı şekilde sunulamaz.
Özellikle halkın imanını ilgilendiren müteşabih (yoruma açık) hadisler, uluorta tartışıldığında, samimi Müslümanların kalbinde gereksiz sorgulamalar ve şüpheler meydana getiriyor. Oysa bu meseleler, ancak ehliyetli ilim adamları arasında, ilmî usûl ve edep çerçevesinde ele alınmalıdır. Nitekim Bediüzzaman Said Nursî de bu konuda çok dikkat çekici uyarılarda bulunur. Mektubat adlı eserinin 28. Mektubunda, bu tür meselelerin nasıl ele alınması gerektiğine dair önemli bir örnek sunar.
---
Hz. Musa'nın Hadisi ve Müteşabih Yorum
Meşhur bir hadiste, “Hz. Musa, Azrail’in gözüne tokat attı, gözünü çıkardı” denilir. Bu ifade, zahiren bakıldığında akıl ve mantıkla çelişiyormuş gibi görünebilir. Ancak Bediüzzaman, bu hadisi yalnız literal anlamıyla değerlendirmememiz gerektiğini, derin bir temsilî anlam taşıdığını ifade eder.
Hadisteki tokat, cismanî değil, ruhanî bir tepkidir. Hz. Musa, Azrail’i tanımadığı için gayr-ı resmî bir şekilde gelen bu misafire karşı sert davranmıştır. Yani mesele zahiriyle değil, manasıyla değerlendirilmelidir.
Ayrıca burada Azrail’in “gözü”nden söz edilmesi de bir temsildir. Bu, onun beşerî surette göründüğünü veya bir mânâyı temsil ettiğini gösterir. Çünkü melekler gibi nuranî varlıklar için göz gibi cismanî organlar söz konusu olamaz. Bu yorum tarzı, sadece bu hadis için değil, diğer benzer rivayetler için de geçerlidir.
---
İlmî Meseleler Avamın Önünde Tartışılmaz
Bediüzzaman’ın en çarpıcı uyarılarından biri de şudur: “Avam-ı müslimîn huzurunda bir hadisi münakaşa suretinde zayıf göstermek, hadise değil dine zarar verir.” Çünkü halk, ilmî süzgeçlerden geçmeden yapılan bu tartışmalarda zahire bakar, derinliği kavrayamaz. Neticede ya hadisi inkâr eder ya da dine karşı bir soğukluk hisseder. Bu da imanî zafiyete yol açar.
Dolayısıyla hadislerin değerini ve mesajını anlamak için gerekli bilgiye sahip olmayan kişilerin, onları aleni şekilde tartışmaları sakıncalıdır. İlim ehli arasında müzakere olabilir; fakat bu müzakerelerin kamuya açık ve iddiasız bir üslupta olması gerekir.
---
Bazı Hadislerdeki Temsîlî Anlatımlar
Kur’ân’da olduğu gibi hadislerde de mecaz, teşbih ve temsîl kullanılır. Örneğin:
“Allah Âdem’i kendi sûretinde yarattı” hadisi, Allah’ın insana benzediği anlamına gelmez. Burada anlatılmak istenen, insandaki bazı özelliklerin Allah’ın sıfatlarını yansıtmasıdır. Ancak bu benzerlik sadece isimdedir, mahiyet yönüyle tamamen farklıdır.
“Kıyamet günü Allah ayak basar” şeklindeki ifadeler, mecazîdir. Allah’ın kudretiyle cehennemin dolması gibi manalar taşır.
“Kalpler Rahmân’ın iki parmağı arasındadır” ifadesi de insan kalbinin Allah’ın tasarrufunda olduğunu mecazî bir dille anlatır.
Bu örnekler, müteşabih hadislerin şekliyle değil, maksadıyla anlaşılması gerektiğini gösterir. Zira bu metinlerde geçen ifadeler, temsilîdir; teşbih ve mecaz sanatları içerir.
---
Netice Yerine
Dinî meselelerde derinlik, ihtiyat ve usûl bilgisi şarttır. Müteşabih hadisleri anlamak, onları anlamlandırmaya çalışmak herkesin harcı değildir. Bu tür rivayetlerin halk arasında münakaşaya açılması, imanî yapının sarsılmasına zemin hazırlar.
Bediüzzaman'ın ifadesiyle, ilim ehli bu hadisleri hikmetle açıklamalı; halkı ise şüpheye değil, teslimiyete yönlendirmelidir.
Unutmayalım: Dini meselelerde maksada, hikmete ve manaya bakılır; lafza ve şekle takılıp kalınmaz.