Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

İlahi va’din gölgesinde İsrail

Yazının Giriş Tarihi: 23.05.2025 07:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 21.05.2025 12:44

Kur’ân-ı Kerîm, yalnızca geçmiş kavimlerin ibretlik kıssalarını anlatmaz; aynı zamanda bugünü ve yarını da aydınlatır. İsra Suresi’nin beşinci ayeti bu hakikate işaret eden çarpıcı bir misaldir:

“Nihayet bu iki bozgunculuktan ilkinin zamanı gelince (sizi cezalandırmak için) üzerinize, pek güçlü olan birtakım kullarımızı gönderdik. Onlar evlerinizin arasına kadar sokuldular. Bu, herhalde yerine gelmesi gereken bir va’d idi.” (İsra, 5)

Bu ayetle Cenab-ı Hak, İsrailoğulları'nın yeryüzünde iki büyük fesat çıkaracaklarını haber verir. Birincisinin sonunda güçlü kullarını onların üzerine saldığını ve bu cezalandırmanın mutlak gerçekleşecek bir va’d olduğunu bildirir. Tarihî kaynaklar, bu "güçlü kullar"ın Babil Hükümdarı Buhtunnasr ve ordusu olduğunu yazar. Kudüs yıkılmış, Mescid-i Aksâ tahrip edilmiş, İsrailoğulları sürgün edilmişti.

İlginçtir ki bu ayette geçen "evlerin arasına kadar girme" ifadesi, sadece askerî işgal değil; toplumsal, siyasî ve hatta psikolojik bir çöküşü de anlatır. Yani fesadın bedeli, sadece dıştan gelen bir ceza değil; içten çürümeyle tamamlanan büyük bir çöküştür.

Bugün Gazze’de yaşananlar, bu İlahi va’di hatırlatıyor. İsrail yönetimi, bebek-çocuk demeden, kadın-yaşlı ayırt etmeden, sivil-asker ayrımı gözetmeden acımasız bir yıkım yürütüyor. Bütün dünyanın gözleri önünde Gazze haritadan silinmek isteniyor. BM kararları, uluslararası hukuk, insan hakları... Hepsi bir yana itiliyor.

Ama tarihin terazisi ağır tartar. Zulümle kurulmuş her saltanat, bir gün o zulmün harcıyla yıkılır. İsrail, bugün kendini dokunulmaz zannetse de, Kur’an’da bildirilen o İlahi yasaya tabidir: Zulmün hesabı mutlaka görülür. Fesadın bedeli mutlaka ödenir. Her Firavun’un bir Musa’sı, her Nemrut’un bir İbrahim’i vardır.

Bugün Gazze’de akan kan, yalnızca mazlumların değil; aynı zamanda insanlığın sınavıdır. Suskun kalan her kurum, her vicdan, her sözde medeni güç; o zulme dolaylı ortaklık eder. Ama Allah’ın adaleti, insanların unuttuğu yerde başlar. Bazen zaman alır, ama mutlaka gelir.

Bu noktada tarih bize başka bir gerçeği daha hatırlatır: Yahudiler tarih boyunca en ağır darbeyi Müslümanlardan değil, Hristiyanlardan yemişlerdir. Ortaçağ boyunca Avrupa’nın birçok yerinde özellikle İspanya, Almanya ve Fransa’da topluca sürgün edilmiş, gettolara hapsedilmiş, kıyıma uğramışlardır. Engizisyon mahkemeleri Yahudiler için tam bir kıyametti. Bu tarihî hafıza, Batı’nın arka planında hâlâ durmaktadır.

Bugün Hristiyan dünyası İsrail’in yanında gibi görünse de bu sadece politik çıkar dengeleriyle açıklanabilecek geçici bir duruştur. Çünkü Gazze’deki vahşet artık Avrupa kamuoyunu da rahatsız etmeye başlamıştır. Nitekim İspanya, İrlanda ve İtalya gibi ülkelerden gelen sert tepkiler, bu derin tarihî refleksin yeniden uyanabileceğinin işaretidir. Bir kıvılcım, Hristiyan âleminin bastırılmış vicdanını harekete geçirebilir. Dün "Yahudi tehdidi"yle birleşen Avrupa, yarın aynı duygularla farklı bir cepheye dönebilir.

Unutulmamalıdır ki:

“Zalimler nasıl bir inkılapla devrileceklerini yakında göreceklerdir.” (Şuarâ, 227)

O inkılap bazen bir halkın sabrıyla, bazen tarihin beklenmedik bir kıvrımıyla, bazen de zulmün kendini yiyip bitirmesiyle gelir. Ama gelir. Ve adaletin terazisi şaşmaz. Çünkü zulüm devam etmez, dua kesilmez.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.