Bazı gerçekleri acı da olsa kabullenmek gerek.
Böylece kaçınılmaz bir durumdan en az zararla çıkılabilir.
*
Bursa’nın acı gerçeği de; ovada teessür etti.
İmarsız, plansız, çıkmaz sokaklarla dolu labirentlerde;
Yığma tuğla evleriyle;
Yeşil Bursa’nın yeşilinde ikamet eden insanlar, bu durumdan mutlu mu sanıyorsunuz?
Demek ki ortada koskoca bir çaresizlik var!
*
Ovayı talan, insanlarımızı da viran eden bu yara ilk 1960’ların başında açıldı.
Koşar adım Bursa’ya gelen sanayi akınına yönelik planlı bir büyüme devreye alınmadı.
*
O yıllarda…
Düşünülen sanayi ve konut alanları, bazı kişiler tarafından çevreci nedenler ve ‘Bursa sevdası’ gerekçesiyle yapılamadı.
*
Sadece karşı çıkan ama alternatif üretmeye gerek duymayan bu güruh, sonrasında gördü ‘Bursa sevdasını!’
Şehir merkezinde sıkışan ve alanları yetmeyen atölyelerin bir bir Yalova Yolu çevresine yönelmesi kaçınılmazdı.
*
Tabi fabrikaya dönüşen atölyelere çalışan da lazım.
70’lerle birlikte artan göçe karşı bir hazırlık yapılmadığı için, Bursa’da konut hacmi yetersiz kaldı.
Dönemin yöneticileri öngörülü olamayınca, devreye ovada parselasyona başlayan uyanıklar girdi.
*
Peki sonuç?
Geldiğimiz noktada; ne ova kurtulabildi, ne de tarım arazileri üzerinde sanayi tesislerinin çoğalmasına dur denilebildi.
Toprak zehre bulandı, sular kokudan yanına yaklaşılmaz oldu.
*
Son dönemde de şehrin acı gerçeği: Batıya doğru yöneliş!
Şayet haberler doğruysa,
Bursa; Osmangazi, Yıldırım ve Nilüfer’den sonra gerçek anlamda merkez bir ilçe daha kazanmaya doğru gidiyor: Mudanya.
Mudanya’nın Çekrice ve Balabancık köylerinin tarlaları konut ve ticari imara açılacağı haberleri geliyor.
Hatta…
Şehrimizin önemli sanayicilerinden birinin de bölgeden arazi topladığı iddialar arasında.
*
Zaten…
İlçenin Hasköy, Bademli, Çağrışan gibi mahalleleri Bursa’yla birleşmiş durumda.
Ülkü’de de bugün 4 kat konut imarı var.
*
Şayet haberler doğruysa, yeni imara açılacak köylerle birlikte Bursa’nın nefesi, Mudanya merkezin içlerine kadar süzülecek.
*
Devlet Planlama Teşkilatı’nın desteği ve Ergün Kağıtçıbaşı gibi ileri görüşlü kişilerin gayretiyle, Türkiye’nin ilk organize sanayi bölgesi Bursa’da kuruldu.
Aradan geçen 63 yıla rağmen halen daha şehrin üretim üssü olarak yükü üstleniyor.
*
Ama artık yeter.
Yapıldığı yıl ‘şehirden uzak’ diye eleştirilen Bursa OSB, günümüzde okullar ve hastanelerle çevrili komşumuz durumuna geldi.
Fabrika bacaları da manzaramız oldu!
*
Bana sorarsanız NOSAB’ı da Bursa OSB çatısı altında değerlendirmek gerek.
Bu bitişik iki sanayi bölgesinin, acilen kent dışına transferi için adımlar atılmalı.
*
Bursa OSB ve NOSAB’ın kapladığı alan 10 bin dönüme yakın.
Burada gerçekleşecek planlı yapılaşmayla, şehrin Mudanya’ya doğru yaslanmasının önüne bir nebze geçilebilir.
Böylece tarım arazileri de kurtulmuş olur.
*
Diğer taraftan…
Sanayicinin de yeni alanlara ihtiyacı var.
Mevcut OSB’lerdeki arsaların pahalı olması orta derece müteşebbisleri geri itiyor.
*
Yeni sanayi bölgesiyle Nilüfer ve Mudanya’da kaçak durumda olan fabrikalara da çare bulunabilir.
Üretim yapanı yok etmek yerine canlandırmak herkesin faydasınadır.
*
Ayrıca…
Şehrin doğusunda tarım alanı vasfını yitirmiş bir bölgeye yapılacak yeni sanayi bölgesi, sadece NOSAB’da 22 bin çalışan olduğu düşünüldüğünde merkezdeki trafik yükünü de azaltacaktır.
Çünkü…
Bölgedeki fabrikalara, doğudan gelen bir servis akını var.
*
Sıkışıklığa çözüm üretmek yerine, rezerv alanlara yönelmenin kimseye faydası olmuyor.
Hatta…
İşi daha da içinden çıkılmaz bir hale sokuyor.
*
Bu durumun gerçekliğini tarihsel süreçten örnekler vererek açıklamaya çalıştım.
Umarım…
Yine aynı hataya düşülmez.