Hava Durumu

Taş kalpli Yahudiler!

Yazının Giriş Tarihi: 27.10.2023 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.10.2023 16:57

Bir önceki yazımızda, Yahudiler hakkında Tevrat ve İncil’den ifadelere yer vermiştik. Bu yazımızda ise Kur’an-ı Kerim’den bazı ayetlere değineceğiz.

“ (Ey beni İsrail ve tüm nankör ve hain kimseler) Bundan sonra kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı (kesildi). Çünkü taşlardan öyleleri vardır ki, onlardan ( kendiliğinden akan) ırmaklar kaynamaktadır, öyleleri vardır ki (kırılıp) yarılır da, ondan sular çıkıp fışkırır, öyleleri vardır ki Allah korkusuyla (aşağıya) yuvarlanır. Allah (ne tabiattaki olaylardan ne de sizin) yaptıklarından gafil (habersiz) değildir. (Bakara 74)

Rabbimiz, donmuş kalpleri yumuşatacak olan öğüt ve ayetleri, apaçık delilleri sıraladıktan sonra, Yahudilerin nasıl bir tavır içinde olduklarına dönüyor:

Kalpleriniz yeniden öylesine karardı ve katılaştı ki, adeta taşa döndü ve hatta onu bile geçti. Çünkü kalpleriniz bu ayetlerden etkilenmedi. Sanki canlılığını yitirip cansız katı maddelere dönüştü. Oysa taşlar bile sudan etkileniyorlar. İçlerinden sular fışkırmakta, nehirler doğmaktadır. Öyle taşlar da vardır ki, bazen dış etkenlerin tesiriyle Allah’a itaat ederek ve onun birliği önünde eğilmek için yükseklerden yuvarlanıyorlar. Sizin kalpleriniz ise ne ayetlerden, ne de öğütlerden etkileniyor. Taşlardan bile katıdır. Allah ise yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir. Amellerinin karşılığını tastamam verecektir. Tefsirlerde şu tespit çok manidardır:

“Bunların kalpleri derece bakımından öyle bir yere gelmiştir ki, tekrar sağlığa kavuşmasına adeta imkân kalmamıştır. Bunlar sağlıklı bir durumdan iyice uzaklaşmışlardır”.

Ayet bu defa Hz. Peygamber’e ve ashabına hitap ediyor:

“Onların fiillerini ve işledikleri amelleri unuttunuz mu ki, bu Yahudilerin size inanmalarını bekliyorsunuz? Onlardan bir gurup vardır ki, Allah kelamını işitir; sonra da bu İlahi kelamı kendi arzu ve isteklerine göre değiştirirler.Onlar, yaptıkları bu işin gerçeklere aykırı olduğunu da biliyorlar. Şu halde sapıklık ve dalalet sabıkası olan kimselerin iman etmelerini nasıl umarsınız?

Onların bir diğer suçu da şudur:

“Yahudi münafıklar müminlerle karşılaştıklarında: “Biz de Allah’a ve Peygamber’e ( Muhammed) inanıyoruz. Çünkü Tevrat’ta Muhammed (asm)’in Peygamber olarak geleceği müjdelenmiştir. Bu konuda biz de sizinle beraberiz” derler. Ama birbiriyle baş başa kaldıklarında şöyle konuşurlar:

“Allah’ın Tevrat’ta size bildirdiklerini, Muhammed’e tabi olanlara nasıl anlatırsınız? Niye böyle yapıyorsunuz? Bu sözlerinizi onlar kıyamet gününde Rabbinizin huzurunda size karşı delil olarak kullanacak ve sizinle hesaplaşacaklar. Sizin için zararlı olacak sırlarınızı yayıyorsunuz: bunun bir hata olduğunu düşünmüyor musunuz?”

Cenâb-ı Allah onların bu sözlerine karşı şöyle der: Onlar bunu, hiç kimsenin fark edemeyeceği bir sır mı sanıyorlar? Oysa bilirler ki, Allah, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir. Apaçık görüneni de, görünmeyeni de, söylediklerinizi de, söylemeyip içinizde sakladıklarınızı da, gizlediklerinizi de, açığa vurduklarınızı da bilir. Ve bütün bu yaptıklarınızın hesabını soracaktır, cezasını verecektir.

Bu, Yahudilerin alimlerinin (yöneticilerinin, liderlerinin, önderlerinin, destek veren hamilerinin ..vb) ve derin bilgi sahibi olanlarının durumudur. Okur- yazar olmayan ümmilerine gelince, onların din konusunda bildikleri yalnızca kulaktan duyup akıl erdiremedikleri bir takım safsatalardan ibarettir.

Meselâ, kendilerinin Allah’ın seçkin bir milleti olduklarını, Peygamberlerin yalnızca kendi aralarından çıkacağını ve ancak kendilerine şefaat edeceklerini, cehennem ateşinin sayılı birkaç gün dışında tenlerine dokunmayacağını sanıyorlardı. Oysa bütün bunlar birer kuruntudan ibaret şeylerdir. Yani, Ya Muhammed! Onların inanacakları umuduna kapılma. Onlar gibi kimseler için üzülme. Böylelerinden hayır gelmez.

Ayetlerin seyrinden anlaşılıyor ki diktatör Firavun’un zulüm idaresi altında geçirmiş oldukları zillet hayatı Yahudilerin fıtratını müthiş bir şekilde bozmuştur. Zaten beşerin ruhi faziletlerini yok eden, dayandığı temel esasları yıkan ve onun insani fıtratını en çok bozan da, uzun müddet hüküm sürmüş bir zulüm idaresindeki zillet hayatı oluyor.

Zulüm ve istibdat, bilindiği gibi insan fıtratını köleleştirir. Köleleşmiş fıtratların tipik özelliği: cellat kırbacı altında boyun eğmek, kırbaç şakırtıları dinince de inat etmek. Bir nimet ve kudret bahşedilince şımarmak…

İşte İsrail oğulları buhalet-i ruhiyenin tipik örneğidirler. Bu bir fıtrat kanunudur; her zaman, her yerde aynı şekilde cereyan eder. Ve tüm tarihçe-i hayatları zillet altında geçen İsrail oğulları o yüzden bu kadar inatçı, yalancı ve fesatçıdırlar.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.