(Londra, Paris, Washington)
İbn-i Arabî der ki; Şeytan, zahiren ve batınen Celal isminin mazharı olduğundan, Celal sıfatlarını içerir. Bu sebeple İblis'in hakikati olan Mudill ismi idlal, hile, küfür, inkâr, kin ve hased sıfatları haizdir. Ve şeytanın yaratıldığı unsur olan ateş dahi, istila, kibir, tasallut ve ceberrut gibi kahır sıfatlarını iktiza eder.
Adem'e gelince; onun batını "Allah" ism-i şerifi olduğu ve bu ism-i â'zam, Celalî ve Cemalî bütün isimleri cami bulunduğu gibi, onun zahiren yaratıldığı unsur olan "ateş ile havadan" ve Cemalin mazharı olan "su ile topraktan" mürekkeptir. Binaenaleyh, onun hakikati olan "Allah" isminde "ism-i Mudill" ve zahirinde nar/ateş mündemiç olduğu cihetle, yerilmiş/mezmum sıfatları barındırdığı; "Hadi" isminin gereği olan hidayet, istikamet, iman, ikrar, kabul, sevgi ve hayırseverlik gibi sıfatı ve yaratıldığı diğer madde olan "su ile toprağın" muktezası olan tezellül, tevazu, yumuşak huyluluk, alçak gönüllülük gibi övülen sıfatları şamildir.
Eğer insan' da celal isminin ahkâmı olan"şeytanî sıfatlar" galip olursa,kendisi de o kısımdan olup "el cinsumaal cins"icabınca mahall-i celal olan "cehenneme" ve eğer "Cemal isminin" ahkâmı olan sıfat galip olursa mahall-i cemal olan "cennete" dâhil olur. Bir başka ifadeyle:
Kamil insan"melek ve şeytanı" içinde taşır; şu kadar ki, şeytan onda tasarruf edemez. Belki o şeytanda tasarruf eder. Oysa nakıs insanda şeytan tasarruf ediyor. Onun için nakıs insanlarda Şeytaniyet galip olunca ahiret âlemine intikal ettiğinde şeytanın yaratılış aslı olan nara/ateşe mülhak olur.Ve şeytan mazhar-ı Celal'dir. Ahirette Celal ismin tecelli yeri ise "cehennemdir". Celal isminin tecellisi de elemi/acıyı iktiza eder. Ve eğer insanda melekîsıfatlar galip gelirse ahiret âlemine intikalinde Melek'in yaratılış unsuru olan nura mülhak olur. Nitekim Hz. Mevlana Celalettin Rumi (ra) "Mesnevi Şerif"te şöyle buyuruyor:
"Bir hamlede beşer mertebesinde ölürüm;
Melek mertebesinde baş ve kanat çırpmak için".
Evet, daha ahiret âlemine gitmeden, bu âlemde şeytanlar ve meleklerle her gün, her an karşılaşmaktayız.
Bu şeytanlarımüşahhas görmek istiyorsanız, kafanızı kaldırıp, Londra, Paris, Washington'a bakınız. Öyle tavır ve davranışlarla karşılaşırsınız ki, şeytana bile rahmet okutacak cinstendir bunlar. Yine bunlar için Mevlana şu sözleri sarf ediyor:
"Divsuy-i âdemişud, behr-i şer,
Suy-i tu n'amed ki, ez divi beter".
Şeytan, kötülüğe, şerre yönlendirmek için insana sokulur. Korkma sana gelmez, çünkü sen şeytandan da betersin.
Savunma sanayiimizde gurur verici adımlar atılıyor. SİHA’lar, yerli füzeler, güçlü ordumuz… Elbette bunlar kıymetlidir. Lakin asıl mesele, bu silahların kimi koruyacağıdır. Eğer gençlik imanını kaybetmişse, aile çözülmüşse, mahremiyet ve edep yerle bir olmuşsa; korunan toprak içeriden çürümüş demekt
“Müslümanlar dinlerinde hakikaten âlim oldukları zaman bütün akvam-ı dünya arasında âlim idiler... Esrar-ı şeriatı bilmemek hastalığına tutulunca artık mevcudiyet-i hakikiyelerini muhafaza edemeyerek inhizama uğradılar.” Bu cümle, İslâm dünyasının ilimle olan bağını yitirdiğinde nasıl savrulduğunun
Bugünün Türkiye’sinde yaşanan sosyal ve kültürel dönüşümler, artık yalnızca bireysel değil, toplumsal bir kriz boyutuna ulaşmış durumda. Gençliğin içine sürüklendiği buhran, aile yapısındaki çözülme, evlilik ve doğurganlık oranlarındaki dramatik düşüşler, sadece istatistikî bir veri olarak değil; mi
Zaman, sadece mekanın içinde akıp giden bir süreç değil; aynı zamanda insanın kendi varoluşunu yeniden inşa etme ya da imha etme imtihanıdır. Günümüz Türkiye’sinde, bu imtihanın en çetin cephelerinden biri ahlaki değerler etrafında cereyan etmektedir. Toplumun mayası olan edep, iffet, haya, mahremi
Tarih, bir milletin aynasıdır. Bu aynada kendimizi görür, geçmişimizi tanır, geleceğimizi inşa ederiz. Ama ya bu ayna bilinçli şekilde buğulanmışsa? Ya tarih, hakikatin değil de ideolojik kalıpların hizmetine sunulmuşsa? İşte o zaman millet, geçmişinden kopar, geleceğini bulanık görmeye başlar. Ne
Bir eğitimci olarak geçtiğimiz günlerde birkaç okulun mezuniyet etkinliğine katıldım. Keşke gitmeseydim… Gözlerimle gördüm; vicdanım sızladı, yüzüm kızardı. Anaokulundan liseye kadar birçok kademede düzenlenen bu “etkinlikler”, bırakınız eğitimi yüceltmeyi, adeta bir kültürel çöküş gösterisine dönmü