Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Haram bilgilerle beslenen nesillerden helal davranış beklenir mi?

Yazının Giriş Tarihi: 27.06.2025 07:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.06.2025 15:38

Tarih, bir milletin aynasıdır. Bu aynada kendimizi görür, geçmişimizi tanır, geleceğimizi inşa ederiz. Ama ya bu ayna bilinçli şekilde buğulanmışsa? Ya tarih, hakikatin değil de ideolojik kalıpların hizmetine sunulmuşsa? İşte o zaman millet, geçmişinden kopar, geleceğini bulanık görmeye başlar.

Ne yazık ki bizim ülkemizde uzun yıllardır yaşanan tam da budur. Cumhuriyetin ilk dönemlerinden itibaren özellikle Osmanlı’ya karşı sistematik bir soğukluk, zamanla düşmanlığa dönüşmüştür. 600 yılı aşkın bir devletin yalnızca çöküş dönemine odaklanılarak, ihtişamlı geçmişin üzeri kasıtlı biçimde örtülmüştür. Fatih, Yavuz, Kanuni gibi isimler ya müfredattan uzak tutulmuş ya da yüzeysel geçilmiş; 2. Abdülhamid yıllarca “istibdatçı” olarak tanıtılmıştır. Bugün bile hâlâ bazı ders kitaplarında bu yaklaşımın izleri görülmektedir.

Bir millete, kendi ecdadını aşağılayan, tarihini küçümseyen bir eğitim sistemiyle kimlik kazandırılamaz. Daha vahimi, bu sistemin ürettiği bilgiler doğru değilse, yani “haram bilgiyle” beslenmişse; bu bilgiyle büyüyen gençlikten “helal davranış” beklemek de ham bir hayalden öteye geçemez.

TARİHSEL GERÇEKLER NEREDE?

Bugün gençliğin devletine karşı olan ilgisizliği, milli meselelerdeki duyarsızlığı, kimliğini sahiplenmedeki zayıflığı tesadüf müdür? Elbette hayır. Her şey, çarpıtılmış bir tarih anlatısıyla başlıyor. “Osmanlı halkı karanlıktaydı, Cumhuriyet’le birlikte aydınlandık” gibi basmakalıp ezberlerle, nesiller adeta hipnoza alınarak geçmişinden koparıldı. Oysa 19. yüzyıl Osmanlı İstanbul’unda okuryazarlık oranı Avrupa'nın bazı şehirleriyle yarışır durumdaydı. Medreseler, kütüphaneler, bilimsel tartışmalar mevcuttu. Bu gerçekleri görmezden gelen bir tarih anlatısı, koca bir milleti kendi mazisine düşman hâle getirdi.

GENÇLİK NEDEN TEPKİSİZ?

Bugünkü gençlik neden bu kadar lakayt? Neden ülkesine, tarihine, büyük ideallere karşı kayıtsız? Çünkü o gençlik, kendi kimliğini ararken eline tutuşturulan kitaplarda ya çarpıtılmış bir tarih buluyor ya da hiç anlatılmamış bir geçmişle karşılaşıyor. Sahte temeller üzerine bina edilen bir bilinç, sağlam bir duruş kazandırmaz.

Bu noktada maneviyat devreye giriyor. İnsanı şekillendiren sadece bilgi değil, o bilginin hakikatle olan bağıdır. Haram bilgi, yani yalan, çarpıtılmış ya da eksik bilgiyle şekillenmiş bir zihin; doğru bir kalp, helal bir tavır üretemez. Toplumun değerlerinden uzaklaşmasında, sadece sosyal medyayı, aile yapısını veya kültürel yozlaşmayı suçlamak yeterli değildir. Devletin yıllardır ısrarla uyguladığı ideolojik tarih anlatısı da bu tabloya zemin hazırlamıştır.

ÇÖZÜM: HAKİKATE DÖNMEK

Artık bu millet, kendi tarihine “dürüstçe” bakmak zorundadır. Ne abartılmış övgüler ne toptan inkârlar… Hakikat neyse onu anlatmak gerek. Osmanlı’yı, Cumhuriyet’i, yaşanan devrimleri, inkılapları, geçiş sancılarını; açık, belgeli ve insaflı bir dille anlatmalıyız. Gençlik, ecdadını tanıdıkça onu sevecek; geçmişiyle barıştıkça geleceğe umutla bakacaktır.

Devlet, kendi halkına doğru bilgiyi vermekle yükümlüdür. Eğitim sistemi, ideolojik değil, gerçekçi ve adil bir tarih bilinci inşa etmelidir. Ancak o zaman, bu topraklarda yetişen gençlik; haram bilgiyle değil, helal hakikatle beslenmiş olur. Ve ancak o gençlikten, helal bir duruş, sağlam bir omurga ve kalpten gelen bir aidiyet doğar.

Çünkü helal davranış, ancak helal bilgiyle beslenen kalpten çıkar.

NOT: Bu yazı, devlet-millet ilişkisi ve tarih bilincine dair bir muhasebe çağrısıdır. Hedef, geçmişle hesaplaşmak değil, yüzleşerek barışmaktır.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.