Amacın, kastın, düşüncen ne olursa olsun, al eline bir araç, geçir eline bir imkân, koy eline bir makas istediğin gibi, kes, biç, ölç, uzat-kısalt, ekle-çıkar, her hususta serbestsin. Çünkü kullandığın araca “Türk” ismi vermişsin ve hele bir de “milli” unvanını takmışsan; artık sonuna kadar bu memleketin “değerleri” üzerinde atış serbest, tasarruf yapabilirsin.
İşte onlarca yıldır Anadolu topraklarında oynanan, sahnelenen oyun budur. Bu ülkenin değerlerine düşman zihniyet, “kodumuzu” iyi çözmüş, zaaf noktamızı iyi görmüş, zayıf damarımızı iyi yakalamış. Bu yol ve yöntemden hareketle kaleyi içten çürütmüş ve çürütüyor. Sızdırmadan, çaktırmadan geçmişle olan bağlarımızdan bizleri bir bir koparıyor. Vatandaşlarımız (bir kısmını tenzih ederim) hayatın günlük koşuşturması altında haberi bile olmuyor oynanan bu oyundan. Bir kısmı da,oturdukları koltuklar elinden çıkmasın diye görmemeye, duymamaya çalışıyor; parmaklarıyla kulaklarını tıkamışlar; bir kesim de iktidar-muhalefet oyunlarına, tiyatrosuna kendini kaptırmış doludizgin gidiyor. Çok az bir kesimde, ülkenin nasıl bir tuzağa düştüğünün farkında velakin sesini duyuracak bir merci, bir muhatap bulamamanın ıstırabını, elemini tâ ciğerinde hissediyor ama nafile.
Şimdi niçin böyle bir karamsar tablo çizdim, söyleyeyim: biliyorsunuz 29 ekim yaklaştı. Okullarımızda ve özel-resmi kurumlarımızda kutlama etkinlikleri icra edilecek. Bilhassa bazı kurumlarda geçen yıllarda yapılan “tarihimize, ecdadımıza, örf ve an’anelerimize” saldırıları, hakaretleri ve hatta düşmanca tavır ve davranışları biliyoruz, hatırlıyoruz. Şimdiden aldığım bazı duyumlara göre; bu yıl da pusuda fırsatı bekleyenlerin, daha anasınıfından tutunuz liselerimize kadar “örf, kültür ve ecdadımıza” ve “ kadim değerlerimize” yönelik aynı oyunları sahneleyecekleri ve faaliyetleri icra edileceği ihbaratıdır.Bununla bir taşla birkaç kuş avlamak istiyorlar:
Evvela; yaklaşan seçimle muhafazakar, milliyetçi vatandaşları iktidarın aleyhine kışkırtmak.
İkincisi; eski nakaratları olan; “iktidar olabilirsiniz, lakin muktedir olamazsın” yeniden kafalara çakmak.
Üçüncüsü; bu ülke biz “beyaz Türklerindir”, bakınız en çok güvendiğiniz ve ümit bağladığınız bir hükümet döneminde bile bizim argümanlarımız, düşüncelerimiz uygulanıyor. Yani o beslediğiniz ümitleriniz kursaklarda mahkûm kalacak. Bizler ilanihaye burada hâkimiz ve hükmetmeye devam edeceğiz…
Şimdi buradan o sırça koltuklarda oturan idarecileri ve yetkilileri uyarmak istiyorum. Lütfen o döner koltuklarınızdan sahaya ininiz. Şu döndürülen dolaplara, çevrilen fırıldaklara mutali olunuz. Gözünüzü dört açınız; onlarca kez halkımızdan zılgıtı yediği halde; hala ilk günkü gibi aynı şevkle, aynı duygularla ve aynı kinle/enerji ile arı gibi çalışan, yılan gibi zehirleyen faaliyetleri icra etmekten bir an bile geri durmadılar,koşuyorlar, koşturuyorlar. İç ve dış destekçilerden aldıkları güç ve motivasyonla her türlü engeli ve dikeni ülkemizin önüne seriyorlar. Her ne pahasına olursa olsun.
Ey yönetim koltuklarında zevkten ve kibirden dört köşe olmuş idareciler! Sizlerin vicdanlarınıza sesleniyorum; gözünüzü kapamakla gece olmuyor. Kulak tıkamakla sorumluluktan kurtulunmuyor. Hem unutmayın ki, o koltuklar ve makamlar da ebedi değil, sizlerden önce birileri oturdukları gibi; sizden sonrada birileri oturacak. Hiç olmazsa izzetli bir duruş sağlayın. Bu şer güruha karşı bir gayret ve mücadele içinde olun. Her şeyden önce vicdanınızı, ruhunuzu şu ölüm sessizliğinden, şu zilletli boyun bükmeden kurtarın.
Vebaliniz ve mes’uliyetiniz büyüktür. Manen sorumlusunuz.
…