Tam olarak neler olduğunu dışarıdan anlamak zor. Elbette birçok fikir yürütülebilir. Ama bana göre hem ilginç hem de hızlı gelişmeler yaşanıyor.
Gazze meselesi evet, az da olsa gündeme geliyor; pek işe yarıyor gibi görünmese de, tüm dünyanın dikkatini çekiyor. Aslında bu, insanlık olarak gündemimizde. Devletlerin, hükümetlerin pek karıştığı yok. Sadece halklar kendi çapında sesini duyurmaya çalışıyor. Dünya halkları olarak tepkimizi elimizden geldiğince ortaya koymaya çalışıyoruz. Birleşip daha güçlü bir ses çıkarmaya, tepkimizi göstermeye çalışıyoruz.
Yoksa tam anlamıyla birlik olduğumuz da yok aslında; daha doğrusu birlik olamıyoruz. Herkes kendi çapında kalabalıklar oluşturup “biz de buradayız” demeye çabalıyor.
İsrail, şu ana kadar hiç oralı olmadı. “Sizin tepkiniz beni ilgilendirmez, sizin nazarınızda bir etkiniz yok; dünya bir araya gelse bile beni durduramaz” havasında davranıyor. Gerçekten de hiç umursamadılar. Çünkü dünya çapında somut bir tepki verilmedi. Aslında dünyayı test ettiler: “Bakalım ne kadar ileri gidersek bir karşılık alırız?” diye ölçtüler. Ama gördüler ki, ne kadar ileri giderlerse gitsinler, cılız seslerden başka tepki yok. Artık dünya üzerindeki kimse onların umurunda değil. Üstelik her konuda...
Güç zehirlenmesi yaşadılar — ve maalesef haksız da sayılmazlar. Bu kadar insanlık dışı muamele yapacaksın, katliam üstüne katliam gerçekleştireceksin ve kimse “dur” diyemeyecek. Kim olsa bu gücün sarhoşluğunu yaşardı.
Ama hem onlar için, hem de başkaları için işler çığırından çıktı. O güç, bazı çevrelerin gözünde fazlasıyla dikkat çekmeye başladı.
Acı ama gerçek şu ki, burada konu yine Gazze değil. O insanlar kimsenin umurunda değil. Sadece İsrail, bazılarına göre artık fazla ileri gitmeye başladı. Haddini fazlasıyla aştı. Bu da çıkarlarına ters düştü.
İngiltere ve Amerika yavaş yavaş söylem değiştirmeye başladı. Bu, oldukça önemli bir değişim. Onca güç gösterisi, dünya egemenliği iddiası artık bazı kesimlerin işine gelmiyor. Sömürgeci sistemin kurucuları rahatsız olmaya başladı.
Artık işler, öyle ya da böyle, hükümetler ve devletler üzerinden yürüyecek gibi duruyor. Siyonistler, birilerinin gerçekten damarına bastı. Kimse aslında onların bu kadar güçlenmesini istemiyor. Çünkü biliyorlar ki, bu nefret sadece Müslümanlara karşı değil; insanlığın tamamına karşı.
Zira karşımızda, en küçük fırsatta herkesi cehenneme çevirecek, herkesi kendine köle yapmak isteyecek kadar narsist bir yapı var. Bu zihniyeti herkes biliyor.
İşler çok daha farklı yerlere gitmiş olmalı ki, bu noktaya geldik. Yoksa görünürde o insanlar için kimsenin kılını kıpırdatmaya niyeti yoktu. Hatta hâlâ yok. Umurlarında da değil.
Şu an mesele, onlar için bir çıkar meselesi.
Sömürü, hâkimiyet, güç sahibi olma meselesi.
Gelişmelerin hızlı ilerleyeceği anlaşılıyor.
Britanyalı ve İrlandalı yazarlar artık İsrail’in bu akıl almaz katliamlarına sessiz kalamayacaklarını duyurdular.
İngiltere geçen günlerde zaten bir gözdağı vermişti. Trump da, Netanyahu’nun yanında olmaması gereken cümleler sarf etti.
Aslında işlerin karıştığı daha o zamanlardan belliydi. Şimdi ise sadece kaynama belirtileri ortaya çıkıyor.
“Soykırım” kelimesi ilk kez açıkça kullanılmaya başlandı. Oysa bugüne kadar bu kelime hiç dillendirilmemişti. İsrail’in yaptığı soykırıma dair ortak bir duruş dahi sergilenmemişti.
Demek ki bir şeyler gerçekten canlarını sıktı.
Konu yine Gazze değil, insanlık da değil. Ama yine de, bu bahane ile birbirlerinden belalarını bulmaları için çok dua ediyorum.
Ve en çok da şu korkuyu taşıyorum:
Bu zamana kadar bizim suskunluğumuzun da elbette bir hesabı sorulacak.
Ama biz bu hesabı nasıl veririz, bilmiyorum.
Orası benim için bambaşka bir konu, bambaşka bir başlık…