Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Karamsarlığım diz boyu

Yazının Giriş Tarihi: 14.08.2025 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.08.2025 14:51

Bu yaz hem acayip hızlı geçti hem de çoğu şeyden mahrum geçirdik 2025 yazını.
Ne yağmur gördük ne adam akıllı meyve... Karpuz, kavun boldu hamdolsun ama ne erik yiyebildik, ne kiraz, ne vişne, ne armut... Meyve kıtlığı vardı gerçek anlamda bu yaz. Bir anda dank etti bana mesela; “Aaa, ben erik yemedim hiç.” dedim bir gün.

Kiraz da yemedim, armudu da bir kere yedim. Orada aklım başıma geldi; “Bu benim ilk armudum.” diye... ve son armudum oldu, bir daha da yemek nasip olmadı.

Hiç yağmur da görmedik kaç aydır. Ara ara yağar, bizi rahatlatır giderdi mübarek; ama bu sene 2 damla dışında onu da hiç göremedik. Enteresan bir yaz oldu, geçip gidiyor işte. Kurak ve genel anlamda kıtlığın hâkim olduğu bir senenin yazıydı.

Her anlamda bereketsiz geçti gerçekten.

Hele son birkaç gündür Bursa’nın malum meşhur lodosunu da yiyince, sıcağın yanında kafalarımızın dengeleri iyice sarsıldı. Bu rüzgârı bile ne çok severdim eskiden... Şimdi anladım ki kesinlikle çarpıyor, hasta ediyor insanı. Bu lafı diyenlere de kızardım ayrıca; “Yaşlı lafı bunlar.” derdim.

30’larda o kategorideyim anlaşılan artık.

Sanki her şey direkt olarak beni ilgilendiriyormuş gibi, ilgilendirmesi gerekiyormuş gibi dert ediniyorum. Tamam, bu konular zaten direkt ilgilendiriyor da her şeyde bu böyle.

Bu da yaşın getirdiği bir şey sanırım.

Haliyle her olur olmadık detaya bile takılır oldum. Bu da bünyeye ağır geliyor ara ara. Her pürüzde de canı sıkılmamalı bir insanın ama gel de bunu bana anlat. Dertsizlikten mi bunu yapıyorum veya kendime ekstra dert mi arıyorum, sanki yapabileceklerim varmış da yapmamışım hissiyle rahatsızlık duyuyorum.

“Her şeyin kendiyle ilgili olduğunu düşünme hastalığı” diye bir ayrıntı var mı psikolojide bilmiyorum; mutlaka vardır, bir parantezi de ben bilmiyorumdur. Bir ara kafama takılmış olarak buldum kendimi; de garipsemişliğim, kızmışlığım bu yüzden kendime.

“Meyve yemedik hiç bu yaz.” diye birkaç kere tekrarlar buldum kendimi.

Sanki daha önce hiç kıtlık yaşamamışız gibi... Hayatın doğal olarak kabul edilen bir akışı değilmiş gibi.

Tamam, yağmuru düşünür insan da bunu da düşünmez diye düşünüyorum.

Halbuki ülkece dertsiz de kalmadık hiç, hep başımız doluydu haliyle benim de; ama yine de basit basit dertlerden de geri kalmıyorum maşallah.

Aşırı hızlı tempoya, telaşa, iç sıkıntısına, türlü türlü dertlere fazla maruz kalınca mı oluyor bu deformasyon, yoksa hakikaten bende mi sıkıntı var bilemiyorum. Genel mi, bireysel mi onu ayrıştıramadım.

Bu sırada bir gün umarım dertlerden, kederlerden, sıkıntılardan değil de artık daha güzel şeylerden; hayatın renklerinden, bolluğundan, tadından falan oluşan bir yazı yazmak da bana nasip olur.

İnsan kendi yazdıklarının karanlığından sıkılır mı? Ben sıkılıyorum.
“Yahu” diyorum, hiç mi güzel şey yok şu yaşadığın dünyada? Var aslında, olmaz olur mu? Ama elimde değil, bir pürüz buluyorum.

Halbuki yazın son günleri... Şu yakıcı da olsa güneşin tadını çıkar değil mi?
Bütün kış dört gözle bekleyeceğim bu havayı, biliyorum.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.