Susmayı bile beceremiyoruz bazen. Tek yapmamız gereken konuşmamak. Bu. Çok basit aslında iki dudağın kapalı olacak o kadar.
Susmayı becermeyi geçtik üstüne espriler komiklikler gülüşmeler ne varsa ekledik.
Salon kahkaha tufanı. Aman Allah’ım! Ne büyük beceri.
Hiç akıllanmayacağız biz bu sefer anladım ben.
Hiç düşünmeyeceğiz, Hiç ölçüp tartmayacağız, Hiç empati kurmayacağız.
Zaten öyle bir meziyetimiz olsa bu utanç verici görüntüler ortaya çıkmazdı.
Eda Ece hanımefendi kendince espriler komiklikler falan yaptı ödül gecesinde.
Baya seveni vardı halbuki insanlar onu doğal candan sevecen bulurdu. Zaten bu yüzden ödül alması da. Ama gel gör ki sadece kendi becerisi zannetmiş o da tüm bunları görünen o.
Oraya neden çıktığını nasıl çıktığını kim tarafından oralarda olduğunu tamamıyla unutup tüm o sakladığı egosuyla kendisini oraya layık görenleri aşağılamaya kalktı.
Evet efendim bir siz haklısınız bir siz akıllısınız bir siz aydın kesimsiniz.
Herkes saf salak bir siz zehir. Yazık değil mi bu millete hep ayakta uyutuyorlar onları, hep tongaya geliyorlar cahilliklerinden. Bu durumda size dert oluyor. Bir uyandırmadınız şu milleti gitti. Sizin istediğiniz çağdaş zekâ seviyesine bir türlü gelemedi şu memleket. Ne üzücü Ne çağ dışı.
Aklı olan bir kere düşünür bak bir kere. Nedir böyle oldu? Halbuki başka türlü bekliyorduk nedendi bu seçimleri? Sebebi neydi? Onca canlar gitti onca acılar çekildi yaşarken cehennemi gördü o insanlar. Peki neden hala bu ısrarları?
Bir Allah’ın kulu da bu soruları sormadı cevaplarını arama gereksinimi duymadı. En basiti NEDEN? diye bile sormadı ya.
Onca yardımı onlar yapmış da oradakiler de başkası yaptı sanmış mış mış... sandıktan onu anlamışlar. Laflara bak sen. Salon kahkaha seli, alkış tufanı.
Oradaki insanlar bizim aklımızın alamayacağı, düşünemeyeceği, anlamak şöyle dursun anlamaya çalışsak dahi anlayamayacağımız derecede büyük bir imtihan yaşadılar. Biz bilmem kaç kilometre uzaklardan izlerken boğulurken onlar bunu yaşadılar. Kaybedecekleri hiçbir şeyleri kalmadı artık.
Bu hayatta Kaybedeceği bir şeyi kalmamış bir adamın beynine giremezsin, fikriyle oynayamazsın, düşünceni empoze edemezsin, anlatamazsın... o saatten sonra hiçbir etki gösteremezsin onun karşısında. Çünkü o bu dünyada yaşanabilecek en büyük imtihanı yaşadı. Tüm insanlık onun için artık etkisiz eleman, yok, bitti.
Onun artık gözüyle gördüğü doğruları vardır. Tüm dünyaya kendini kapatmıştır artık.
Kimse bunları düşünme zahmetine girmedi.
Bir Allah’ın kulu çıkıp ta demedi ki demek ki var bir bildikleri...
Hemen beddualar, dalgalar, aşağılamalar havada uçuştu. Bu hayatta gülünecek şeyleri vardır bir de tartışmaya açık olmayan şeyler vardır.
Bazı şeylerle dalga geçmeyi geçtim adını dahi ağzına almamalısın. Bazı olaylar yaşananlar dokunulmazdır tartışılamazdır.
Tabi bunu anlamak için önce bir vicdan, ölçüp tartabilmek için bir beyin, azıcıkta insanlık bilmek lazım gelir.
Birileri bir yerlere ulaşınca kendini filozof sanıp herkesi salak kefesine koymaya çalışıyor. Bilmiyorlar ki nasıl küçültüyorlar kendilerini kendi elleriyle.
Onca insanın sevgisine empatisine yazık.
Sırtından bıçaklamak diyoruz biz buna.
Ya da yediği kaba...