Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Eski ve yeni ben, bir de lükslerim...

Yazının Giriş Tarihi: 07.06.2025 07:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.06.2025 14:21

Eskiden bayram seyran, yaz tatili fark etmez eziyet gelirdi köye gitmek. İhtimali bile canımızı sıkardı, hiç istemezdik. Köye gitmediğimiz bayramlar en güzel bayramlardı bizim için. Halbuki burada da yaptığımız bir şey yoktu ama yine de hiç istemezdik.

Hele bayramlar tam bir can sıkıntısı, moral bozukluğu ile geçer giderdi. Hiç memnun olmazdık. Babam çok sever mutlu olur ,annemde severdi köyü. Hadi babamı anlardık kendi memleketiydi ama annemde severdi ona da şaşırırdık neden bu sevgi diye.

Oda bize şaşırırdı neden sevmiyorsunuz mis gibi hava, yeşillik, sakinlik arayıp da bulamayanlar var derdi. Umurumuzda değildi yeşillik falan, sakinlik en son isteyeceğimiz şeydi. Zaten en çok onu sevmiyorduk.

Bize eğlence olsun, ses olsun, kalabalık olsun kim ister ve sever ıssız bir yeri? Hele boş boş taşı toprağı. Arayıp bulamayanlar kısmını zaten hiç düşünmedik belki de duymadık bile. Çünkü bize göre herkesin köyü vardı, neden olmasındı ki? Köy dediğin herkeste olurdu,möyle çokta matah bir şey değildi. Hele istenilecek, özenilecek bir şey hiç değildi.

Çocukluğumuz böyle g.eçti Sonra büyüdük, ben zannettim ki bu düşüncem hiç değişmeyecek. Sonra baktım zamanla içimde köy merakı uyanmaya başladı. Çok enteresandı ama içim ara ara köy çekmeye başladı.

Artık bayram seyran köye gideceğiz diye sevinmelere bile başladım. Kendim kendime şaşırıyordum. Nedendi bu duygu değişimi? Halbuki nefretle geçti onca sene. O nefret ne oldu da sevgiye özleme dönmeye başladı uzunca bir süre bunu anlayamadım.

Sonra insanın her daim gidebileceği memleketinin olması, hele de yakın olması, bir de memleketinde bir başını sokacak kadar bile olsa evinin olması çok büyük bir nimetmiş.

Canın sıkılınca, şehrin sesinden gürültüsünden bıkınca, insandan uzak kalmak isteyince kaçmaya yer arıyormuş meğer. Hani biz sessizlikten, sakinlikten, yeşilden, taştan, topraktan nefret ediyorduk?

Hele köye gideceğiz demek çok aşağılayıcı geldiği zamanlarım bile oldu benim. Çocukluk zamanlarımda çokta iyi bir şey olarak kabul görmezdi, şehirli olmak daha cazipti çünkü.

Şehirli ayrı bir mevkiydi, köylü olmak bambaşka bir şeydi. Hele köyden birde ekmeğin, sütün, yiyeceğin geliyorsa gülerlerdi. Yazdıkça gözümde canlandı unuttuğum sandığım anılar.

Sonra yıllar geçti. O fikirler, özenilen şeyler, ihtiyaçlar değişti. En önemlisi insanlar değişti.

İlk, çok büyük bir zenginliğin içinde olduğumuzu arkadaşımı dinleyince anladım ben mesela.

Dedi ki büyük bir zevkle heyecanla "Dağdan baraka kiraladık."

"Aaa ne için?"

"Ne demek ne için? Dağ havası, toprağı, sakinliği için, kafa dinlemelik tam. Gideceğiz, kalacağız hatta hiç inmeden 21 gün kalacağız. Şifa niyetine kan akışımız değişsin" dedi.

"Valla bana göre tatil anlayışı dağ bayır değil ama siz seviyorsanız iyiymiş, ne güzel. Kalabileceksen o kadar zaman helal olsun valla" dedim.

"Kalırız” dedi. “Ama işte tuvalet banyo sıkıntı biraz, ortak onlar, baraka da mutfak tezgahı da yok, su da yok"

Sayıyor...

Şoka uğradım bir an. "Dalga mı geçiyorsun?" dedim.

"Yok" dedi.

Hele ödedikleri ücreti duyunca iyice şaşırdım. Benim için bunun bir açıklaması yok mesela. Çünkü ben kendimi bildim bileli bunun bilmem kaç katı sayılabilecek şeylere sahiptim. Hatta gözümde bir değeri de yoktu. Eziyet saydım yıllarca.

Ama millet meğer hasretmiş, onca olmazlığa rağmen birde üzerine para verip buna katlanıyorlarmış da benim yeni haberim olmuş.

Benim bunca büyük şaşırmama karşılık arkadaşımda bana şaşırdı bu sefer.

“Bizim köyümüz memleketimiz yok, çok normal değil mi bu özlem bu istek. İnsan bazen kafasını alıp dinlenmek istiyor, kacacak yer arıyor, çocukken de köye giden arkadaşlarıma özenirdim. Bizim neden gidecek bir yerimiz yok diye üzülürdüm " dedi. Orda aydınlandım ben.

E ben herkesin köyü olduğunu sanmışım ya yıllarca. Bunun bir özlem bir istek olabileceği aklımın ucundan bile geçmemiş.

Şimdi ise bir gideyim de rahat rahat yayılayım, kafa dinleyeyim, sakin sakin bir kahve içeyim, salçamı tarhanamı yapayım, kışlıklarımı hazırlayayım, bahçedeki taş fırında odun ateşinde pide yiyelim, lokum pişirelim diyorum.

Hiçte aklıma gelmezdi annemle aynı şeyleri hissedeceğim. Hele ki insanın bir bahçesinin olması, meyve ağaçlarına sahip olması, üstelik bir de taş fırına sahip olması meğer en büyük lüksmüş.

Varsın ev kerpiçten olsun.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.