Okulların açılmasına kalan sayılı günlerden her birinize merhaba. Uzun bir yaz tatilini geride bırakarak yeni döneme başlangıç yapacağız. Daha doğrusu, biz diğer kademeler yeni başlangıç yapacağız. Birinci sınıflar çoktan başladı bile. Geçtiğimiz yıl bizim yaşadığımız heyecanı yaşama sırası bu defa onlarda. Biz büyüdük ikinci sınıf olduk. Bu sene neler var, neler… Ancak bu yazıda akademik başarının temelinden söz etmek istiyorum sizlere: ‘’Okula Başlama Yaşı."
Pek çok aile tarafından göz ardı edilen bu konu aslında çok önemli bir nokta. Derslerdeki başarısını, sınıf içi uyumunu, arkadaş ilişkilerini, etkinliklerdeki beceri ve kabiliyetini kısaca hem akademik gelişimini hem de sosyal gelişimini oldukça olumsuz etkileyebilecek bir durum hakkında konuşacağız.
Geçtiğimiz günlerde arkadaşım ile aramızda geçen bir konuşmadan söz etmek istiyorum. Arkadaşımın kızı henüz altı yaşına yeni girdi. Arkadaşım ilkokula başlaması için oldukça ısrarcı, çocuğunun yaşı henüz okula başlamak için gereken yaşta değil. Dolayısıyla okula kabul edilmeyerek ana sınıfına yönlendirilmiş. Arkadaşım ise bu konuya fazlaca öfkeli çünkü kızının kendinden büyükler ile iyi iletişim kurabildiğini ve çok zeki olduğunu düşünüyor. Elbette olabilir aksini veri olmadan kimse iddia edemez. Ancak gelelim gerçeklere: çok zeki olduğunu düşünmek için yaşıtları ile aynı ortamda gözlem yapmak ve belirli testlerden geçirmek gerekir. Yetişkinler içinde akıllı telefonu başarıyla kullanıyor olması onu zeki değil teknoloji bağımlısı keza bu konunun uzmanı olmadan çok zeki olduğunu iddia etmek de bizi hayalperest yapar. İleride ebeveyn olmaya aday bende olmak üzere hepimiz için söylenmiş oldukça yerinde bir söz var: ‘’Kuzguna yavrusu şahin görünür.’’ Her birinizin çocuğu sizler için tek ve biricik o konuda hemfikiriz ancak çocuğun iyiliğini isteme konusuna tekrar gelecek olursak:vaktinden önce okula başlamak çocukların hayatları boyunca beraberinde götürecekleri akademik başarısızlığa, özgüven eksikliğine dönüşebilir. Yaşıtları ilerlerken onun bir şeyleri başaramaması ya da gerektiği kadar iyi olmaması çocukta yetersizlik hissine dönüşür bir süre sonra ise yetersizliği kabullenişe. Çocuk yetersizliği kabul ettikten sonra çabalamaktan da vazgeçer. Elbette bu durumlar her çocuk için geçerli olmayabilir ama bu ihtimali de unutmamak gerekir. O nedenle son olarak diyorum ki hayat bir yere kaçmıyor, bırakın çiçekler mevsimi geldiğinde açsın.