Mutlu haftalar sevgili okurlar. Geçtiğimiz günlerde sınıfımla deyimler konusunu işledik. Bu şekilde giriş yapıyorum ama konumuz bu hafta eğitim olmayacak. Nereden tutarsanız orada kalacak bir konudan bahsedeceğiz. Deyimler ile başladım çünkü bir deyim üzerine konuşmak istiyorum.
Kimi zaman çok sevdiğimiz kimi zaman kırmak istemediğimiz ya da durumu daha da kötüye götürmekten korktuğumuz için ses çıkarmadığımız her şey üzerine konuşalım. Konuşalım çünkü biz böyle yapmaya devam ettikçe onlar da öyle yapmaya devam ediyor. ‘’Onlar’’ kısmını size bırakıyorum. Dilediğiniz gibi içini doldurabilirsiniz. İçini doldurduktan sonra tekrar bir bakmanızı da isteyeceğim. Onlar kim? Ne kadar varlar? Neredeler?
Olan biten ne varsa farkında olsak da olmadığımızı düşünüp yaptığı eylemlere katlanarak devam eden kişiler ya da işin sonuna kadar gelip işi bitirip sonunda yaptıklarına farklı bir ad takanlar, ‘’Sizin öyle dediğinize biz bunu diyoruz.’’ gibi. Yaptığı her işe kılıfını hazır tutanlar, işin içinden çıkamayınca keçiyi günahıyla birlikte karşı tarafa atanlar, oldu olmadı birde sizi sorunlu ilan edenler sözüm size… Af edersiniz vazgeçtim. Sözüm onlara değil.Nasılsa anlamayıp keçiyi hazırda bekletecekler.
İnsanlar sizin küçük hesaplarınızı, ‘’onlar’’ kelimesinin içini doldurduğunuz şekle göre büyük hesaplarınızı anlamıyor değiller. Sessizlik kimi zaman gücün tükendiğinde yardıma gelir. Değiştiremeyeceğine ikna olmuşsan yine sessizlik seninledir. Sessiz kalan herkesi ikna olmuş sanmamak sevgili ‘’onlar’’ sizin işinize yarar. Bir düşünün derim nihayetinde tek akıllı sizler değilsiniz. Yaptığınız hesaplar ve haklıyı oynadığınız oyunlarınızı yalnızca siz izliyorsunuz. Sizlere başrolü olduğunuz oyunlarınızda başarılar diliyorum. Biz sessizce sahneden iniyoruz. Karşınıza çıkmış ya da çıkan herkes ‘’aptal’’ değildir. ‘’Aptal yerine koyma’’ işine biraz ara veriniz gerçi sizi değiştirebileceğimizi hiç sanmıyorum. Sadece sizlere birer ayna öneriyorum. Mümkünse büyük boy…