Değerli okurlar, geçen hafta aldıkları eğitim üzerinde durduğum psikolojik danışmanlar hakkında bu hafta daha detaylı bilgiler vermek için çok değerli öğretmen arkadaşıma bir röportaj teklifi sundum nitekim beni kırmayarak kabul etti. Mesleğine ilişkin yanlış bilinenleri ve yer yer zorluklarını bizimle paylaştı. Röportajımıza geçmeden her birinizin kurban bayramını tebrik ederim. Bayramlarda birlik, beraberlik gibi olgulardan söz etmeyi çok severim aslında ama bu hafta ki konumuz da oldukça mühim. O halde röportajımıza geçebiliriz.
1-Değerli öğretmenim önce sizi tanıyabilir miyiz?
Ben, İrem Özdemir. Uludağ Üniversitesi PDR bölümü mezunuyum, Marmara Üniversitesi PDR bölümünde tezli yüksek lisans yapıyorum. Özel bir okulda çalışırken yine akademik faaliyetlerime devam etmeye çalışıyorum ve bir ofiste danışan görüyorum
2-Bolca karıştırılan bir konu olarak branşınızın tam adı nedir?
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık olarak geçiyor branşımız. Çalıştığınız alana göre aslında unvanda farklılık gösterebiliyor. Bir okulda isem okul psikolojik danışmanıyım, danışmanlık ofisinde isem psikolojik danışmanım, adliyede görev alıyorsam bilirkişiyim gibi.
3- Kimi okullarda psikolojik danışman olarak felsefe bölümü mezunu olan bireyler görev yapıyor. Aranızda ki fark nedir?
Felsefe mezunları ile aramızdaki benzerliği söylesem daha kısa ve açık olur sorunun cevabı. O da psikolojiye giriş dersimizin ortak olması. Bilim olarak bakıldığında psikoloji, felsefen yakın bir tarihte ayrılmış evet ama başta da dediğim gibi apayrı bir bilim bu kendi içinde de dalları olan. Psikolojik danışmanlıkta bu dallardan biri hatta.
4-Sizinle aynı bölümü okumayan kişilerin de bu alanda çalışması konusunda neler düşünüyorsunuz?
Aynı bölümü okumadığımız insanların bu mesleği yapmasına artık diyecek bir şey bulamıyorum. Onlara bu imkânı sunanlara aslında meslektaşlarımın diyecek çok şeyi vardır eminim ki. Onlar da kendi mesleklerini yapmak isterdi ama şartlar izin vermiyor diye iyi niyetli düşünmeyi tercih ediyorum yoksa içinden çıkılmaz bir hâl alıyor durum.
5-Velilerde oluşan "Rehber öğretmen ile görüştüler ama çözüm olmadı." şeklinde gelen dönütlere yorumunuz nedir?
Veliler bazen beni çok güldürüyor açıkçası çünkü 'hocam bu çocuk..' diye geldikleri noktalarda aslında kendi parmakları olduğu göremiyorlar. Çözüm olmaması noktasında ben bir çiçeğin yerini değiştirip daha iyi güneş almasını sağlasam dahi toprağı iyi değilse ne kadar yardımcı olabilirim ki? Çocukla çalışırsın davranışı değişir aileyi dâhil edersin dünyası değişir.
6- Bir sınıf öğretmeni ile sizin müdahale sınırlarınız ne olmalıdır?
Sınıf öğretmenleri aslında sorunla ilgilenen birincil kişi olmalı bana göre ama bu sorundan mutlaka okul psikolojik danışmanı bilgilendirilmeli. Nasıl ilerleyeceği konuşulmalı beraber. Okul psikolojik danışmanı sadece öğrenci için değil öğretmenler için de oldukça önemli aslında. İki birim arasında işbirliği öğrenci ve okul için müthiş bir fırsat sağlayacaktır kesinlikle. Soruya dönersek her sorunda sınıf öğretmeni birincil olmamalı tabii ki. Bu sorunun sınıfla, okulla ilgili oluşuna ya da kişisel düzeyine bakılması gerekir. Bir okul psikolojik danışmanı olarak bana gelen öğrencileri bazen direkt sınıf öğretmenine yönlendiriyorum çünkü öğretmenin sınıfı ve kuralları ile ilgili bir durum olabiliyor bu kendi içlerinde çözmeleri gereken bir durum örneğin. Bazen öğretmenim yine aynı sınıf içi bir durumla ilgili öğrencileri bana getiriyor o zaman anlıyorum ki desteğime ihtiyacı var ve müdahil oluyorum. Uyumlu bir şekilde ilerlenmesinin örneğiydi bu.
7- Bir sorunu çözüme ulaştırmada ki öncülleriniz nelerdir?
Yaş grubu, öğrencinin portföyü gibi konular çok etkili bu durumlarda. Okul psikolojik danışmanları olarak '’çözüm odaklı terapi’’ dediğimiz bir ekol vardır. Okullarda çok kullanılır. Çünkü sorunu çözüme götürmesi için olan bir yöntem. Kısa süreli çözüm odaklı terapi olarak dahi geçiyor birçok yerde. Teneffüslerde, kısıtlı sürelerde sorunlara yoğunlaşmak durumunda kalıyoruz o yüzden elimizdekileri kullanma konusunda zamanla gelişiyoruz diyebilirim.
8- Genel olarak mesleğiniz hakkında yanlış olgulardan bahseder misiniz?
Maalesef okullarda yatan kadro olarak bilinmek ya da bir arkadaşınızla konuşunca 'bizim okuldaki hiç odasından çıkmazdı, meslek tercihimde keşke yardımcı olsaydı' gibi şeyler duymak oldukça üzücü. Çünkü gerek sosyal medya gerek çevremden öğrencileri ve kurumu için her şeyini ortaya koyan çok meslektaşım var.
Yine okullardan devam edecek olursam ne öğretmeniz ne yönetici kadrosundayız tam ortada olmak yorabiliyor. Öğretmen yönetici kısmına yakın görüp uzak kalabiliyor, yönetici öğretmenlere karşı belli tavırlara sahip olmamızı isteyebiliyor. Bu düşünceler de yanlış. Elimizde sihirli değnek olduğunu sananlar var ya da ağrı kesici sanki ilk görüşmeden her şey yarına oturacak gibi oysa eğer bir terapi sürecine girilirse hiç böyle olmadığını görecekler. Aldığımız eğitime dair yanlışlar var. Psikoloji bilimine dair aldığımız birçok ders var. Oldukça yetkin oluyor çoğu mezun fakat bizlerin tanı koyma yetisi yoktur. Bu tanı kriterlerini öğreniriz ve sonrasında yönlendirme yaparız.
Sabırla bizleri aydınlatıp sorularımızı cevapladığı için değerli arkadaşım İrem Özdemir’e çok teşekkür ederim. Yanıtladığı sorularla mesleğinin ne denli bir yapıtaşı olduğunu ve birey gelişimi için olmazsa olmaz bir noktada olduğunu bizlere tekrar göstermiş oldu.