‘Hayatta bazen acı çekmen gerekir. Kötü biri olduğun için değil, nerede ve ne zaman iyi olmayı bırakacağını bilmediğin için.’
Aile, iş ya da sosyal ilişkilerinizde karşımızdaki kişiyle sağlam bir bağ kurmak isteriz. Ne var ki bu bağın, kendi tarafımızın gücü ile aynı orantıda ölçeriz. Bu bağın iki taraftan da sıkı olması gerektiği gerçeğini atlarız.
Hayatın her alanında bir ölçü kavramı vardır. Her durum dengeli bir sistem üzerine kuruludur. Bu denge, tabii olarak sosyal ilişkilerimiz için de geçerlidir. Alma-verme yasasına uymayan bir ilişki eninde sonunda birtakım sorunlar ortaya çıkaracaktır.
En masum davranış biçimi olan sevmek, fedakarlık yapmak, empati kurmak sanılanın aksine her zaman bize yarar sağlamamaktadır. Tercihlerimiz, doğru zamanda ve yeteri kadar eyleme geçtiğinde amacına ulaşmış olur.
Kendinizi bir analiz edin. İlişkilerinizde ipi, daima sıkan siz misiniz? Siz her şeyi iyi yapınca ilişkinizin de iyi olacağına mı inanıyorsunuz? Güzel bir davranışta bulunduğunuzda, karşı taraftan da aynı davranış beklentisine giriyor musunuz?
Tüm bu soruların cevabını verdikten sonra canınızın yandığı anları bir düşünün. Sevgiye açık olmayan kişilere ayırdığınız zamanları düşünün.
Bazen ipi, elinizden biraz bırakmanız gerekir. Vazgeçtiğiniz için değil, karşınızdaki kişinin de ipi ne kadar sıkacağını görmek için. Durum beklediğiniz gibi değilse eğer, olaylara karşı tavrınızın değişme vakti gelmiş demektir. Unutmayın, ölçüsüz ve yanlış zamanda sergilediğiniz her tutum size zarar verecektir.
O halde doğru zamanda, doğru kişiye, ölçülü özveri ile… Hoşça kalın…
Her birimiz bu dünyaya nedenli geliyoruz. Hayat da o nedeni bulup kişi tarafından gerçekleştirme serüvenidir. Ve hayat usul usul kenarda yaşanmayacak kadar çok değerli. ‘ Kimseye zararım yok, kendimizce geçinip gidiyoruz. Bunda ne kötülük var? ‘ diyor olabilirsiniz. Evet, bir kötülük yok; fakat nöt
Bize ‘yalnız olmak’ tabirinin yanlış öğretildiğini düşünüyorum. Yalnız olmak ile yalnız kalmak ifadeleri karıştırıldı belki de… Kalmak, durumu dramatikleştirir. Olmak ise bir seçimdir. Yalnız kelimesi yalın+ öz kökünden dilimize gelmektedir. Kişinin özü ile baş başa kalması anlamına gelir. O halde
Hayatınızdaki monotonluk size ne hissettirir? Bıkkınlık duygusunu mu yoksa içsel bir huzur halini mi? Bizler genellikle rutinlikten dem vururuz. Günlerin birbirini takip etmesi bizim yaşam motivasyonumuzu olumsuz yönde etkiler. Aynı sabahlara uyanmak, gündelik hayatta farklı olarak nitelendirdiğimi
Geçen gün bir aile büyüğümle aramda geçendiyalogda şöyle bir soruya tâbi oldum: Sen onu iyi tanımıyor musun? Hiç düşünmeden şu cevabı verdim: ‘ Bence insan, hayatındaki herkese biraz yabancıdır.’ Söyledikten sonra, birkaç dakika düşündüm bu sözü. Sanki kelimeler benden izinsiz çıktı ağzımdan. Dilim
Sevgili okurlarım bu yazıyı okurken kendinizi yoklamanızı istiyorum. Sahip olduklarınızın eksikliklerini arayıp şikayet kuyusunda mı olmayı tercih ediyorsunuz? Yoksa olanı kabul edip bu durumu nasıl güzelleştirebilirim başkaldırısına mı cesaret ediyorsunuz? Evet, bu tutuma başkaldırı diyorum.
Herkesin düşüncesi, evidir. Kaplumbağa sırtında, insan zihninde taşır tüm olanı biteni. Tek fark, kaplumbağanın evi aşikârdır, insanın evi ise sırlıdır. Hepsi bu… Muhtemelen neden bu şekilde bir benzetme yaptığımı soracaksınız? Hayatımızı, düşüncelerimiz şekillendirir, aynı zamanda bizleri de… Ve bi