Geçen gün bir aile büyüğümle aramda geçendiyalogda şöyle bir soruya tâbi oldum: Sen onu iyi tanımıyor musun?
Hiç düşünmeden şu cevabı verdim: ‘ Bence insan, hayatındaki herkese biraz yabancıdır.’ Söyledikten sonra, birkaç dakika düşündüm bu sözü. Sanki kelimeler benden izinsiz çıktı ağzımdan. Dilim konuştu ben dinledim. Tecrübelerim konuştu, ben öğrendim.
Kullandığım cümle size biraz abartılı ya da trajik gelebilir; fakat hayatın denge kalıpları içinde gerçek bu yönde. Demem o ki yaşamımızda yer alan herkesin görünmeyen onlarca yanı var. Sadece kendilerine özel anları bekliyorlar. Vakti gelen ‘an’ açıyor yeni yüzün sandığını.
Nazım Hikmet’in de söylediği gibi ‘ En güzel deniz henüz gidilmemiş olan/ En güzel söz henüz söylenmemiş olandır. ‘ Yakınlarımızın da en sevdiğimiz veyahut en çok sınandığımız yanları, henüz tanışmamış olduğumuz taraflarıdır. Bizler bazı durumlara şahit oluyoruz ya da bizzat olayın içinde bulunuyoruz. Ancak tüm bu olanların asıl sebebi ise kendimizi ve çevremizi okumamız, bize asıl anlatılmak istenileni idrak etmemiz… Bu gerçek ile beraber hiç kimse tarafından da aldatılmış, yanılmış olmuyoruz. Öyle ki insan, kendini dahi şaşırtabilen bir varlık. ‘ Nasıl oldu da ben onu söyledim? Hangi ara ben öyle bir şey yaptım? ‘ gibi kendimize kullandığımız hayret ifadeleri de bu durumun kanıtı.
Sevgili okurlarım, birbirimizi öğrenmeliyiz. Tanımak imkânsız; fakat öğrenmeye niyet etmek, işte bu daha olası. Bu yol, uzun bir yol… Halihazırda kendimizin dahi tanışmadığı özellikleri var. Hâl böyleyken kim, kime kızabilir? Öyle değil mi?
Umarım hayatınızdaki her kimseye, tüm tanıştığınız yanlarına ‘Merhaba!’ diyebilmeniz ve olduğu gibi kabul etmeniz temennisiyle… Hoşça kalın…