İnsan özeldir, insan biriciktir diyoruz fakat terapilerde bunu çok çok yakından gözlemliyor olmak beni hem heyecanlandırıyor hem de ön yargılı olmama konusunda beni bir kez daha uyandırıyor.
Ne demek istiyorum gelin biraz ayrıntılı inceleyelim.
Kaygı ile ilgili çalışırken çoğu zaman şunu fark ederiz. Herhangi bir şeyden korkan birinin güvenlik davranışları o kaygıyı ve korkuyu tetikliyor.Mesela toplum önünde konuşurken kaygılanan kişi her konuşmasında insanlar benimle ilgili ne düşünüyor insanlar benimle ilgili kötü yorum yaparlar mı düşüncesiyle toplum önünde konuşma yapmaktan çoğu zaman kaçar. Ve doğal olarak da kaygısı daha da tetiklenmiş olur.
Tedavisinde ise yaptığımız şey hem düşünce anlamında çalışmak hem de davranış anlamında çalışmak oluyor. Kısaca anlatacak olsam korktuğumuz şeyden ya da kaygılandığımız durumdan kaçmıyor olmak aslında davranışla çalışmak anlamına geliyor. Aslında kendimizi güvene almıyor oluyoruz. Harekete geçiyoruz. Harekete geçtikçe de zihnimiz bu durumun kaygılı bir durum olmadığını korkulacak herhangi bir şey olmadığını algılamaya başlıyor.
Fakat dedim ya istisnai durumlar oluyor. O istisnai durumlar da insanın biricik olduğunu gösteren harika kanıtlar oluyor bize.
Bazı durumlarda kaygılanan biri güvenlik davranışlarını kırma konusunda çok istekliydi ve gerçekten de hayatında artık güvenlik davranışları yok gibiydi. Fakat kaygıları devam ediyordu. Kaygılarının devam etmesinin sebebini sonrasında keşfetmiştik. Evet güvenlik davranışları yoktu fakat kaygılandığı ortamlara girerken asla kaygılanmamalıyım asla korkmamalıyım gibi kurallar üretmeye başlamıştı. Ve bu kurallarla kendine bazı sorumluluklar yüklüyor, kaygılandıran zamanlarda bunu başaramamış gibi hissediyordu.
Üzgünüm o yüzden şimdi bir şey yapmak istemiyorum ve yapmayacağım , demek
Kaygılıyım şu an o ortama girmek istemiyorum demek
Korkuyorum o yüzden şu an biraz uzak durmak istiyorum demek ona çok büyük bir yük geliyordu.
O üzülse bile yapacaktı o kaygılansa bile ortama girecekti korksa bile kaçmayacaktı.
Kendine koyduğu kurallar aslında onu kaygı konusunda esnetmek yerine daha da sert bir hale getirmişti.
Aslında sadece insan olmak bile esnemek konusunda yeterli bir sebepti.
Karar vermekten daha zor olan bir şey varsa o da karar vermemektir. Bunu bir örnek üzerinden anlatmaya çalışacağım. Yakınlarımdan biri tatile gitmek istiyordu. Bunun için belli kriterleri vardı: Muhafazakar bir yer olmalı, fiyatı uygun olmalı, boykot ürünler satmamalı, çok uzak yer olmamalı, çocukl
Olumsuz duygular hissetmek bizi çok rahatsız eder ve bir an önce o rahatsızlıktan kaçmak isteriz. Bazen telefona sarılırız, bazen dizi izleriz, bazen de uyuruz. Hepimiz kendimize bir kaçış yöntemi buluruz. Bu kaçış aslında bir baş etme yöntemidir. O olumsuz duyguyu yaşamamak için bir yol buluruz. Am
Çocukluğumuzu hatırlıyorum da kahvaltımızı yapıp dışarı çıkar, günümüzü dışarıda geçirir, akşam ezanı okunurken annelerimizin: “Hadi artık içeri girin ezan oldu!” demeleriyle içeri girerdik. Şimdi ise tam tersi: “Hadi biraz dışarı çık!” demek zorundayız çocuklarımıza. Tabii ki bunun başkahramanı: Te
Şöyle bir tabir var ya hani… x şey seni ya rezil eder ya vezir eder. Bunu ben biraz daha dönüştürüyorum ve diyorum ki: “Dilimiz bizi ya rezil eder ya vezir eder!” Kullandığımız dilin yani kelimelerimizin, seçtiğimiz cümlelerin çok ilginç işlevleri var. Ve gerçekten hayatımızı etkileyecek düzeyde… B
İnsanların bize karşı, diğer insanlara ve topluma karşı yaptığı hataları gördüğümüzde öfkeleniyoruz. Bu öfke onları düzeltme arzusunu ortaya çıkardığı gibi tamamen o insanlardan uzaklaşmayı veya onlarla tartışmayı da arkasından getirebiliyor. Burada iki durum ortaya çıkıyor. İlki bizler, karşımızda
Çay mı kahve mi içersin? Bu iki alternatif sorulduğunda doğal olarak bu ikisinden birini söyleriz. Mesela limonata içmek istiyorum gibi bir talepte bulunmayız. Peki ya ben çayı da kahveyi de sevmiyorsam? Böyle bir durumda ikisini de içmemek gibi bir seçeneğim de vardır. Fakat hadi ayıp olmasın diye