Değişik bir hal almaya başladı dünya.
Ya bizim isteklerimiz beklentilerimiz büyük değişti yada hakikaten öngörülemez bir yere doğru gidiyor dünya.
Bizden önceki nesille aramızda uçurumlar oluştu resmen. En basiti anne babalarımızla bizim ne hayat şartlarımız ne hayallerimiz ne imkanlarımız ne umutlarımız ne hedeflerimiz benzeşiyor.
Hep bi cefa çekme durumu ortak noktamız sanırım. Her dönemin kendine has çok sorunları olmuş. Vermek zorunda oldukları savaşları olmuş. Bu savaşlarda onların kimilerinin hayallerine kimilerinin hedeflerine mal olmuş. Kimisinin de hayatlarına... Şuan ki gibi.
Şuan da çok zor hayallerini yaşamak hedeflerine koşmak. Şimdikinin de dertleri ayrı bir değişik hayat şartları enteresan zor. Eskiye nazaran baksan rahat içinde yaşıyoruz şimdiye baksan hayatımızı yaşamıyoruz, kıt kanaat geçiniyoruz.
Eskiye nazaran rahat okuyoruz şimdiyse karşılığını bulamıyoruz, eğitimimizle sürünüyoruz.
Bize göre yemek içmek gezmek tozmak ayarında almak giymek lüks değil ihtiyaç olmalı ama ayni şeyi eski nesile anlatamazsın, anlatamıyorsun da zaten. Çünkü şartlar farklıydı bakış açıları farklıydı emelleri farklıydı. Yani kısacası büyük bir evrilmeye gittik.
Yaşamak kelimesinin anlamı değişti. Yada her nesile göre şekil değiştirdi.
Artık çok şeye canımız sıkılır oldu ,beklentilerimizi karşılamayınca da asabi onlar olduk çıktık. Sanırım buna en çok da teknoloji sebep oldu. Dünya küçüldü herkes herkesi görür oldu ,arada ki mesafeler kapandı. Ee bununda bir yan etkisi olacaktı tabi ki.
Her şeyi göre göre beklentilerimiz arttı hayallerimiz şekil değiştirdi,hayat standartlarımız yükseldi. Her şey daha kolay ulaşılabilir oldu, işte ne olduysa bundan sonra oldu.
Artık hem çok neşeli ve aynı zamanda da çok sinirli insanlara dönüştük. Ruh halimiz de şimdiki hızlı zamana ayak uydurdu. Sinirli ülkeler sıralamasında başları çekiyoruz malum.
Ama aynı zaman da çokça güler yüzlü millet olarak da biliniriz.
Yani kısacası anlayacağınız temiz delirmeye doğru gidiyoruz. Bu bir geçiş sürecidir diye ummak istiyorum. Geçecek umuduyla bakıyorum. Dedim ya her dönemin ayrı bir sancısı olmuş bizimkisi de bu galiba.
Arada kalmışlık...
Bunca genişliğe rağmen sıkışmışlık hissi,
Bunca bolluğa rağmen yokluk hissi,
Bunca güzelliğe rağmen bataklığa batmış hissi,
Çok şükredecek şeylere rağmen hep bi isyan etme hissi...
Liste çok uzun anlayacağınız. Yazarken bile ruhum sıkıştı.
Sanırım bunları da bana yazdıran bu sıkıntılı havalar. Bende de var çünkü bi sıkıntılar, suçu da havalara attım gitti.
Bir hızlı trenin penceresinden baktığımızda nasıl da hızla geçip gidiyorsa önümüzden renkler, kayboluyorsa çizgiler ve şekiller işte ömür de öyle dönüp baktığımızda hızla geçiyor bir film şeridi misali. Ha bugün, ha yarın başlarım derken bir de bakıyorsunuz hafta, ay, hatta yıllar geçip gitmiş. H
İnsanoğlu olarak dış dünyaya öyle özen ve itina gösteriyoruz ki, kendi iç dünyamızın farkında dahii değiliz. Ne istiyoruz sorusunu sormak yerine, ne göstermek istediğimizle daha çok ilgiliyiz. İçinde bulunduğumuz bu duruma dışarıdan bakamayacak kadar kör bir çağda yaşıyoruz. Dünya aslında ahiret
Bu yıl diğer geçirdiğimiz yıllara kıyasla, ümmetçe imtihanı bol bir yıl geçiriyoruz. Kazanıyor muyuz? Kaybediyor muyuz muamma... İnsan olarak birbirimizin acısını görmek, derdiyle dertlenmek, sıkıntısıyla bunalıp çözüm yolları için çabalamak aslında insani yönlerimizin de var olduğunu çıkardı ortaya
Aslında ne kadar da dalmış gidiyoruz dünyaya... Ancak yüksek bir ses, bir gürültü, bir alarm bizi kendimize getirip, nerede olduğumuzu hatırlatıp, tüm bu yaşadıklarımızın içinde bulunduğumuz fani aleme ait olduğunu hatırlatıyor. Hiç bitmeyeceğini sandığımız bu dünya bazen bir yakın ölümüyle, baze
Bilbordlar ve camiler afişlerle, tesbihler ve dualar ise salavatlar ile dolmaya başladı. Çünkü Mevlid-i Nebii haftasına geldik. Mevlidle yeniden doğma, yüreğimizin derinliklerinden güzel hasletlerimizi bulup çıkarma zamanı geldi. Unuttuğumuz ne varsa güzellik adına onu arayıp bulmalı bu güzel günler
Dürüstlük pahalı bir mülktür der ya büyüklerimiz. Ne kadar da doğru. Her insana çok yakışan ayrıca bir gayret gerektirmeyen ama çok değerli bir hazine. Türk Dil Kurumu'nda aslında sade ve net bir şekilde tanımı yapılmış: "Özü sözü bir olma, olanı olduğu gibi yansıtma, gerçeği saklamama, bildi
Kaybettiğimiz birçok güzelliğin içinde bir de huzur var artık arayıp bulamadığımız. Huzuru nerede aramalı dersiniz? Önce kendimizi bulup sonra da huzuru kendimizde bulmalıyız desek sanki daha doğru olacak. Kaybettiğimiz huzuru önce aile hayatımızda, eşimizle aramızdaki muhabbette, kardeşle
Bu dünyanın bir rahat ve eğlence yeri olduğunu kimse söylemedi değil mi bize? Aksine ayet ve hadislerde ısrarla "bu dünya bir oyun ve eğlenceden ibaret değildir" diye okuyup durduk. Uygulamaya gelince ise; isyan tuzağına düşmeden tahammül erdemini kuşanmak oldukça zor oldu. Bizim Allah'la aram
"Kul; kendi tedbirinden çok Allah'ın takdirine güvendiği zaman peygamberlerin makamına erişmiş olacaktır" buyuruyor büyüklerimiz. Ne zamanki her amelin kendi yapıp ettiklerinin sebebi ile başına geldiğini bilir, sonra da Allah'ın takdirine boyun eğmek gibi bir büyüklükte bulunursa makamının yüceliği
Planların üzerinde bir plan vardır der büyükler... Hayat bizim hesap ettiğimiz kadar uyumlu değil dünya çarşısında. Bazen hiç olmadık bir anda birdenbire, dönüşüne yetişemediğimiz hengameyi durduruveriyor. Zahmetin içine rahmeti gizleyip, imtihan tepsisinde önümüze sunulan hayır mıdır, şer midir bil