Hemen akla gelen ilk soru nankörlüğün de aslında bir nevi adaletsizlik olduğu ve ikisinin birbirinden farklı olmadığıdır.
Ama öyle değil!
İkisi de birbirinden farklı kavramlar. Birinin nüvesiyle diğerinin muhtevası tamamen farklı. Bu nedenle insanda hissettirdikleri acının çıtası da birbirinden uzak ölçülerde.
Bunların hangisi insanın kalbini daha çok kırar veya ruhunda derin yaralar açar? Bu soruya cevap arayıp pratikte yaşanan bir örnekle taçlandıralım...
Ben nankörlüğün, adaletsizlikten bir tık daha fazla insanı inciteceği kanaatindeyim. Çünkü adaletsizlik genelde karşı taraf için herhangi bir yapıcı çaba ve özveride bulunmadan, size verilmeyen veya sizden gasp edilen hakkınızın yoksunluğunda ortaya çıkar.
Oysa nankörlük, haktan bir tık üstte bir tarafa yapılan pozitif ikram ve özveriye karşı, tersine menfi düşünce ve işlerin gelişip var olma durumudur.
Biz bu iki kavramı niye karşılaştırdık ? Epeydir 90 sonrası kuşağı anlamak için söylevlerine kulak veriyor, bazen de fikirlerini daha rahat dillendirsinler diye soru cevap şeklinde sohbetlerle onların bakış açılarını yakalamaya çalışıyorum.
Bahsettiğim kuşakla konu siyasete gelince, dikkatimi çeken şey çooook büyük bir diliminin siyasi iktidara muhalif olduğu. Muhalif olmaları normal ama genelinin muhalif olma nedenleri bana absürt geldi. Bu hafta bunu işlemek istedim.
Tarafsız olarak sorduğumda 'bugünkü iktidar ve onun liderini nasıl buluyorsun' sorusuna çoğunlukla aldığım cevap: Yapılanlar zaten yapılmalıymış! Bunda övünülecek bir şey yokmuş! Ama onları rahatsız eden ve anti duruş sergilemelerini gerektiren başta iki konu varmış: Gençler için bir şey yapmadığı ve diktatörvari sert olduğu!
Bu bir makale olsaydı çok şey yazardım ama bir köşe yazısında kıssadan hisse alınabilecek şekilde bir örnekle bu cenaha tarafsız gözle cevap vereyim.
Sayın Erdoğan biz gençlere bir şey yapmadı diyorsunuz ya.
Sana daha ne yapsın? Seni o kadar kıymetli hale getirmiş ki, Kendisini reddetme veya onaylama hakkını vermiş. Hattâ yönetme hakkını. Tüm bunları seçilme yaşını 18'e indirerek yaptı Sayın Cumhurbaşkanı.
Yani sen 18 yaşına geldiysen senin fikir ve düşüncelerin önemli. Köşe başlarında veya üç beş kişilik arkadaş ortamlarında veya sınırlı sayıdaki sosyal medya platformlarıyla yetinme.
Gel beni ve benim gibi diğer siyasilerin ülkede hangi makam ve mevkide olacağına karar ver. Beni ve diğer siyasilerin talip oldukları görevleri onayla veya reddet. Yani sistemde edilgen olma, etkenin bir parçası ol demiş. Sen bunu sana diyene, diktatörvari sert ve benim için ne yaptı diyorsun. Başka eleştirilerin kaygılarından kaynaklı olabilir. Ancak bu konudaki eleştirin nankörlüğün daniskası. Bu nankörlüğe Sayın Erdoğan'dan ziyade tarafsız bir gözle ben değerlendirdiğim halde dayanamıyorum. Kısacası; bu haliniz adaletsizlikten öte bir nankörlüktür!
İnsanlığın ilk yaratılışından bu yana, takasla yani "barter" dediğimiz sistemle başlangıcı olan, "ekonomi" diye adlandırdığımız ticari faaliyetlerin çeşitli varyantları veya fraksiyonları ortaya çıkmış olsa bile aslında ilkesel olarak çok fazla değişen bir şey yok. Şöyle ki! İlk başlarda artı ürün
Ülkemiz, bulunduğu coğrafya ve geçirdiği tarihsel süreçler birikiminin kendisine yüklediği misyon Batı Avrasya yerleşkeli devletler ve toplumlara göre daha çetin ayakta kalma mücadelesi vermek durumundadır. Şöyle ki! Kafkasya, Karadeniz'in kuzeyi, Balkanlar ve Ortadoğuda yıllar
Siyaset bireyler ve kurumsal yapıdaki oluşumlar için adeta med-cezir refleksleri gösteren, aktörlerini de bu duruma zorunlu olarak iten veya çeken kaygan bir alandır. Siyasetin böyle bir hal içinde bulunması yalnız siyasetin aktif bileşenlerinin dinamik hallerindeki değişkenliklerind
Daha birkaç hafta önceki yazımda kaleme almıştım,Türkiye'de zam furyası bir tek ürün baz alınarak onun üzerinden binlerce kalem malın fiyatlandırması yapılıp yüksek enflasyon oluşturuldu diye. Ayçiçek yağı..! Yakın tarihlere kadar sıvı yağların içinde en makbul olmayanı olan bu zorunlu mutfak ürün
Büyük tehlikeden bahsediyorum! Hem de çok büyük! Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş bir an önce sonlandırılmalı. Bu temennim bugünkü yaşanan insani trajediler ve haksız bir saldırının sonucunda gösterilmiş insani bir refleks değildir. Beşerî özelliklerimin dışında tamamen tarihsel, reel politik ve
Karadeniz’in kuzeyinde yer alan bu iki komşu ülkenin son zamanlarda yaşadıkları problemler neden-sonuç düzleminde ve tarihsel süreçler ışığında incelendiğinde, üçüncü taraflara özellikle de zor coğrafyanın siyasi ve coğrafi sahibi olan bize Türkiye'ye ve Türk Milletine ders niteliğindedir. Nasıl