Kötülükler karşısında susmamak, olabildiğince onları nefyetmek, güzellik içinde olmak olabildiğince onları teşvik etmek; varlığımızın devamı için hepimizin her birimizin yapmamız gereken ödev, görev, vazife… Yönetenler büyük işi olsa da sadece onların kalkamayacağı kadar büyük bir sorumluluk, toplumun bütün katmanları bu şuur ve gayret içinde olmasıyla çözülecek bir problem.
Bakın, kalkışma hareketi nerelere geldi nerelere varacak belli değil; kamu malına, özel mülkiyete zarar, camiye tarihi mekânlara edepsiz hareketler, yerli malına boykot…
Akıl sormadan edemiyor; “Siz kimsiniz? Milliyetiniz, cibilliyetiniz ne? Hangi dine mensupsunuz?” diye. Cevabı aziz millet biliyor, 50 öncesinde yaşanmışlıkla biliyor, içi burkularak hatırlıyor, bir daha yaşamak istemiyor!
Sirke kabından bal dökülecek değil ya; herkes içinde ne varsa bir şekilde dışa yansıtıyor. Ne kadar saklansa da ne kadar örtbas edilse de ne kadar gizlense de er geç makyaj dökülüyor, gerçeklik kendini gösteriyor…
Yaptıkları dünde yaptıklarının yansıması… Şartlar oluşsa çok daha fazlasını yapacaklarına hiç şüphe yok. Bu toprakların sesinden, nefesinden, havasından uzaklar çünkü başka ne beklersiniz!
Onların beslendikleri zihin alt yapısını kurutmak; köklü çözüm olsa gerek. Bunun için eğitim öncelikli iş. Önce kendimizi eğitecek; hakikat ve adaleti üzerimizde gösterecek, ailede yansıtacak sonra toplumun bütün katmanlarını taşıyacağız.
Bunda gevşemeyecek, ayartılara kanmayacak doğru yolda dosdoğru yürüyeceğiz. Bu nazlı vatan öyle kolay kazanılmadı muhafazası da zor. Çocuklarımıza torunlarımıza “emaneti iyi korudular” dedirtecek yüzümüz olsun!
İman ve aksiyon şairi Mehmet Akif ne güzel söylemiş:
“Sahipsiz olan memleketin batması haktır, sen sahip olursan bu memleket batmayacaktır”
Boşluk yok. Boşluk bulanlar nerelere tırmandı, daha fazla ileri gitmemeleri için uyanmalı, silkinmeli vazife başına iş başına; iyilik güzellik üretme zamanı, maddi üretim yanında manevi üretime önemseme ve önceleme…
Basit zevklere geçici makamlara, mala, şuna buna, çerçöpe aldanmadan mefkûreyi yüceltme, sulhu hâkim kılma, huzuru tesis etme, gençleri medeniyet kökleriyle buluşturmayı çalışmamız gerektiği apaçık ortada…
Bunun için bekleyecek vaktimiz yok. Yahudilerin Gazze’ye yaptıkları ortada, yeni ABD başkanının da! Dâhili ve harici tehditlere bertaraf etmek, esaret altında yaşamamak; büyük düşünmeyi büyük adım atmayı ve de büyük cesaret gerektirir vesselam.
Kedere, kasvete, karamsarlığa mola; sevince, coşkuya, umuda merhaba… Bayramlar bir başka; manasını bilene, hakikatini idrak edene daha bir başka. Asıl olan, ritüellerin ardındaki gerçekliği görmek, hayatı ona göre tanzim etmek, bayramı – zor olsa da – bütün yıla yaymak… Her şeyde “Bir”e giden yolu b
Ne çok kurbanlar veriyoruz; kurbansız geçmeyen günümüz, ayımız, yılımız yok gibi. Sahip olduklarımızı yitirmemiz bir nevi kurban değil mi? Asıl kurban bu yitirdiklerimizi, yitireceklerimizi hatırlatmak, düşündürmek ve ona hazırlamak değil mi? Geçen her bir “an” zaman denizine dökülen vaktin kanı de
Teknoloji hayatımıza dokunmaya devam ediyor. “Yapay zekâ” ile yeni bir evreye girdi; bilgiye ulaşmak çok daha kolay oldu. Bu kolaylık beraberinde bazı zafiyetler getireceği de açık; açık çok zira! Ne kadar ilerlese de ne kadar yaygınlaşsa da insan zaafı, acziyeti, kusur ve noksanlığı değişmiyor; zu
“Şehit Türküsü” “Mekke” unutulmaz ezgilerinden ikisi, daha niceleri var, yenisi “Yaldızlı Yalanlar”. Lise yıllarımızda Üniversite gençliğimizde daha sonraları ara ara dinlediğimiz, ismini unutmadığımız biri Ömer Karaoğlu, sağ olsun var olsun çok olsun Ömerler… Sadelik, sesiyle nefesiyle dirençle ak
Farkında mıyız baharı yaşıyoruz, elimizden gitmek üzere; hamdolsun yaşayışımıza, hamdolsun yağmuru rahmet diye gönderene, düşünmeyi verene, hissetmeyi bahşedene, duymayı, görmeyi ihsan edene, yemeyi, içmeyi lütfedene… Günde kaç defa bunu hatırlıyor da hamdı tekrarlıyor, şükrü tazeliyoruz! Yapan, v
Karamsar nereye baksa keder görür; iyimser, nereye baksa iyi tarafını görür, çıkış kapısı arar, çözüm üretir. Bazen keder o kadar üst üste gelir ki karamsar olmamak, üzülmemek elde değil; korku kaplar, endişe bürür, acı sıkar! Bütün bunlar yaşadığımız dünyada olan şeyler... Zevke sığınmak, gözünü k