Değerli okurlar, geçen hafta yaptığım gibi bu hafta da sözü fazla uzatmadan sahneyi İbrahim hocamıza bırakacağım. Malumunuz geçen hafta bir röportaja başlayıp kelime kısıtına takılmıştık. Bu hafta ise o röportajın devamı sizlerle.
7- Matematiğe karşı oluşan önyargıyı aşmak için aileler ne yapmalıdır?
Diyorsunuz ki, aldık olan oldu bundan sonra ne yapmalı? Bir kere küçük adımlar izlenmeli, küçük hedefler gerçekleştirilmeli. Küçük hedefler halinde çocuğun özgüven kazanması sağlanmalı ve kesinlikle profesyonel kişilerden destek alınmalı.
Toplumumuzda çoğu şeyin sosyal medya hesaplarından okumakla çözüleceği düşünüldüğü için anne baba ders çalışıp evde matematik öğretmeye kalkıyor örneğin. Bunlara ne yer var, ne de gerek var. Anne ve baba çocuğun güven yeri. Çocuğun kimliğine bile zarar verecek hareketler bunlar. Sonrasında çocuk dengesizleşmeye başlıyor. Anne ve baba yerine evdekileri de öğretmen görüp eksik yanlış taraflarını göstermemek için onlarla kavga ediyor ya da onlardan kaçıyor.
Matematiğe karşı oluşan önyargıyı aşmak için eğitim/ okul boyutunda nasıl adımlar atılmalı?
Açıkçası benim kendi eğitimim ve öğrencilerimin eğitimlerinde de karşılaştığım şey bam teline basılması gerektiği. Afyon patlaması olduğu an da her şey çorap söküğü gibi geliyor. Bu sebeple aile ve öğrenciler ve okullar temel düzeyde de olsa yapılması gerekeni yapıp beklemeli. Çocuğa 20 soru ödev verildi, bırak çocuk 3 tanesini çözsün gitsin ya da 5 fark etmez. Açıkçası çocuğu bu hareket dünyasının içine çekebilmek için çocuğun adım atabileceği güvenlik şeritleri oluşturmak lazım. Orası kurallardan bağımsız olmalı aynı ambulansın gittiği gibi çocuk ne kadar yaparsa tamam deyip takdir edilmeli. Bu, hiçbir şey yapmıyor takdir edelim değil tabii.
Rahmetli Doğan Cüceloğlu’nun oğluna güzel bir dönütü vardır; ‘’Gayret ve şevk içinde ise bırakın yetsin demek ki bu kadar elinden geliyor.’’ Şimdi değilse de bu gayret ve şevki yüklemek için çözümler aranmalıdır.
Genel bir öğrenci sorusu sormak istiyorum size; "Ben, matematikle ilgili iş yapmayacağım. Ne işime yarayacak benim matematik?
Sanırım en büyük hatamız bu. Hayata karşı biz matematiğin sadece markette orada burada kullanmak olduğunu düşünüyoruz. Aslında matematik kişinin kişisel gelişimine, hayata karşı engellere nasıl dirayet göstermesi gerektiğine dair ilk adımdır. Sizden deha olmanızı kimse istemiyor. Mesela şarkı söylemek gibi düşünün. Sesiniz güzel olmayabilir. Ama o sesle sözleri bilinen şarkıyı kendinizce yorumlayabilirsiniz. Matematiğin de size katacağı renk tam olarak bu olacaktır. Bestekârlık istemiyor. Kendi şarkınızı söylerken renginizi keşfetmenizi ve gelişim gösterirken temel bileşenleri vücudunuzda bulundurmanızı bekliyor.
10-Herkes matematiği sevmek zorunda mı?
Sanırım bu da bizim toplum olarak geride kalma sebeplerinden birisi. Herhangi bir eylem karşısında harekete geçmek için duygusal olarak bağ kurmak zorunda olduğumuzu düşünüp "Sevmiyorum, yapmıyorum. Yaparsam mutlu olmam lazım." diyoruz. Sevdiğim hayat, sevdiğim şeyler gibi uzatıyoruz. Ama hayat ağacı yaşama dair sac ayaklarını oluştururken hep sevgiden ya da nefretten oluşturmuyor. Daha çok profesyonellikten yana hayat ağacının aralarını süsleyebilirsiz ama olmazsa olmazlar var hayata dair. Bunlardan biri toplum olarak birlik olabilmek için dil, ikincisi matematik. Bunlarla ilgili temel düzeyde herkes bir şeyler sahip olsun ki topluma renk katıp toplumda birey olma görevini yerine getirebilsin. Sevmek ya da sevmemek değil yani.
11-Ülkemizde her sınavda matematiğin belirleyici olmasının sebebi, matematik alanında yetersiz oluşumuz mu sizce?
Ülkemizin de ötesinde aslında bu durum biraz matematik alanında yeterli yetersiz diye kendimizi konumlandırmak yerine bir önceki soruya paralel bir cevap vereceğim. Maslow üçgenine benzer bir üçgen düşünün ama bu rahip piramidi olarak geçiyor en alt blok dil her toplum için farklı elbet ama bir üstü matematik. İlk iki basamak toplumda bireyi oluşturur. Sonra üstte fizik, onun üstünde kimya, onun üstünde biyoloji sonra psikoloji ve son uç nokta teoloji. Siz bunu ister insana adım adım ruh üfleyip şekil vermek olarak bakın, isterseniz dünyadan ya deli ya veli olarak bakın ama alttaki iki basamak sağlam olmadan bir şeyler hep eksik kalacak ki önemli tüm sınavlarda belirleyici olan bu iki basamak oluyor.
12) Matematik için başarının sırrı nedir?
Sanırım sır çok kolay ama bir o kadar da zor. Doğru zamanda doğru insanlara denk gelmek sanırım. İyi zamanlama çok önemli. Önce aile sonra öğretmen ve çevre belirleyici oluyor. Tabi ki tek başına bunlar belirleyici değil ama kıvılcım için önemli gerisi kişinin kendisinde bitiyor. Çevre faktörleri her ne kadar etkili olsa da bitiricilik kişinin kendi elinde olana inanması, adanması ve öncelik haline getirmesi lazım.
Son olarak, sorumu yineleyeceğim öğrencilerimiz ve velilerimiz size özel soru sorabilir mi? Bunun için nereden ulaşmalılar?
Elbette, sosyal medya platformlarından efrahim_hoca diye arattıklarında bulabilirler. İletişim numaram da mevcut olacaktır.
Cevaplarını 1023 kilometre uzaktan Kosova'dan sizlere ulaştıran değerleri öğretmenimize hepimiz adına çok teşekkür ederim.
Kent yaşamının o çok arzuladığımız, uğruna nice fedakarlıklar yaptığımız ve asıl yurdumuzu bırakıp şehirlere göç ettiğimiz bu düzenin tüm olumsuz etkilerini farkında olmadan neredeyse tamamen çocuklarımızın omuzlarına yüklemişiz. Sanki bir lütufmuş gibi binaların arasında onlara ufacık bir alan bır
Şu televizyonu açmaya gelmiyor. Bazen canım sıkılıyor gezineyim diyorum akşam bakınayım şöyle diyorum. Millet çatır çatır dizi izliyor fanatik gibi, belki benimde dikkatimi çeker diyorum. İlla bir yerde konu dizilere geliyor. Her defasında bense bilgisiz öylece dinliyorum. Nasıl bir hazla anlatılıy
Yine gündemimiz maşallah (her daim olduğu gibi) çokça yoğun. Bazen boş gözlerle olup biteni izlerken bir anda bir soru dönüyor kafamda. "Niye bizim konularımız her daim bu kadar uç noktalarda? Niye her daim çok önemli, kırmızı alarm seviyesinde?” Kesinlikle aman bu da sorun mu dediğimiz hiç bir tan
Çekirge’nin, tarif edemediğim ama beni hep mutlu eden bir yanı var. Daha bu sabah Zübeyde Hanım tarafına doğru çıkarken, ovadan hafifçe rampaya tırmanmaya başladık. Bir an fark ettim ki, gülümsüyorum. Yol boyunca uzanan o koca ağaç gövdeleri, sabahın serin esintisi, havanın berraklığı… O an, içimden
Çok çabuk dalıyoruz dünyanın aslında olmayan ama bize varmış gibi gözüken ışıltısına… Bu yüzden öyle bir maddiyata bağladık ki her şeyi kesinlikle mutluluğu yakalayamıyoruz. İnsanlık olarak böyle bu ve haliyle herkes mutsuz. Tüm dünyayı ele geçiren bir buhran oldu bu. Aradan sıyrılıp gerçeği göreni
Yolun yarısını yarılamışım, gelmişim 30 küsur yaşına, hala ama hala yontmaya çalıştığım ama bir türlü muvaffak olamadığım bir iki de değil tonlarca huyum var, alışkanlığım var, bırakmak istediğim, kurtulmak istediğim özelliklerim var. Ama neredeyse hiçbirini kontrol altına almayı başaramadım. Dönüp