Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Hekimler, hastayı görmeden ilaç yazma(ma)lı...

Yazının Giriş Tarihi: 23.11.2022 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.11.2022 16:51

Hekimlerimizin çalışma hayatlarında en sık karşılaştıkları sorundur, ilaç reçetesi yazdırma istekleri,

Hasta ortada yoktur, hastanın eşi, oğlu, kızı veya bir yakını talepte bulunur bu isteği,

Talep edenlerce beklemedikleri cevap ise “hayır” yanıtıdır, sonrasında başlar tartışmalar,

Oysa hasta yakınları için hasta olmadan işlem yapılamayacağının hukuksal gerekçeleri bile anlamsızdır,

Lakin kural koyucu otoritenin ve yargı kararlarının bu işlem ile ilgili gerekçeleri ise nettir…

Hastayı görmeden ilaç reçete edilmesi “görevi kötüye kullanma suçudur” aslında…

Ve Ceza Kanunun 257. Maddesine göre kamu zararı oluşturmak olarak değerlendirilirse hapis cezası bile vardır… (Yargıtay Ceza Kurulu 2014 / 30 sayılı kararı)

  Reçete; hekimin imzasını taşıyan, bedelini ister devlet ödesin ister hasta cepten ödesin, her şekilde hekime hukuki ve cezai sorumluluk yükleyen resmi belgedir.   Reçeteye resmilik kazandıran husus; hekimin yaptığı görevin kamusal görev olmasıdır.

Hekim; sekreteriniz değildir…

Bu ilacı komşum tavsiye etti yazar mısın?

Evde bulunsun herkes kullanıyor yazar mısın? 

Ya da başkasının ilacını, “yalancı iyilik” adına kendi üzerine yazdırmaktır ki bunlar; hekimi devre dışı bırakan, rencide edici uygulamalardır, siz siz olun yapmayınız…

Hekim sizin sekreteriniz değildir ve devletin dolandırılmasındaki aracınız da olamaz…

Raporlu ilaçları hekim, hastayı görmeden reçete edebilir mi?

Rapora dayalı, kronik hastalığına bağlı ilaç kullananlar ve yakınları, mevcut raporların; hastayı görmeden hekime reçete edilmesinde zorunlu bir evrak olduğunu düşünürler…

  Ama bu yanılgıdır. Çünkü ilaç raporu hekime ilaçları yazma mecburiyeti yüklemez.

Zaten bu raporun adı " İlaç Muafiyet Raporudur.” 

Manası da hastaların ilaç katılım payı ödememesi için geçerlidir.

Sadece hastayı bedel ödemekten kurtarır. Hekimin görevini nasıl yapabileceğine talimat vermez…

“Reçete ve rapor düzenlenmesi ile ilaç yazılması” süreci nasıl işliyor:

Hekimin reçete düzenlemesi çeşitli mevzuatlar ile düzenlenmiştir.

1960 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile düzenlenen “Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi” hekimlerin hastalar ile olan ilişkilerini düzenlemekte:

  13. Maddesinin son cümlesinde “Tabip ve diş tabibi; teşhis, tedavi veya korunmak gayesi olmaksızın hastanın arzusuna uyarak veya diğer sebeplerle, akli veya bendeni mukavemetini azaltacak her hangi bir şey yapamaz.”  Ve aynı Nizamnamenin 16. Maddesinde de “Tabip ve diş tabibi bir kimsenin sıhhi durumu hakkında, ilmi metotları tatbik suretiyle bizzat yaptığı muayene neticesinde edindiği vicdani ve fenni kanaat ile şahsi müşahedesine göre rapor verir. Hususi bir maksatla veya hatır için rapor veya her hangi bir vesika verilemez.” Diyerek hatır, rica gibi nedenlerle hastalar hakkında rapor, reçete vb tıbbi belge verilmesini yasaklamıştır.

Türk Tabipleri Birliği Kanununa göre düzenlenen“Hekimlik Mesleği Etiği Kurallarının” 23. Maddesi’de

  “Hekim, acil vakalar gibi zorunlu durumlar dışında, hastasını bizzat muayene etmeden tedavisine başlayamaz.” Diyerek muayenesiz tıbbi işleme yasak getirmiştir.  Hekimlikte muayene esastır, reçete ve ilaç muayene işleminin hukuki çıktısıdır.

Ayrıca Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü 08.Temuz 2011 tarih/29851 sayılı tedavi sürecinde “Kimlik Tespiti” konulu duyurularında bu hususu düzenlemiş,

  Reçete düzenlenmesini tedavi süreci kabul ederek bu süreçte hastaların bizzat hekim tarafından görülmesini zorunlu kılmış,  Sürekli ilaç kullanımı ile ilaç muafiyet raporu bulunan hastalara da aynı işlemi zorunlu tutmuş olup ayrıca,  Hekimin acil vakalar gibi zorunlu durumlar dışında, hastasını bizzat muayene etmeden tedavisine başlayamayacağı ile   Hastanın yatalak olma hali ile sağlık kurumuna gitmesinin mümkün olmadığı durumları ise EVDE BAKIM HİZMETLERİ KAPSAMINDA aile hekiminin bizzat hastanın bulunduğu yere giderek hastaya ilaç reçete edilmesini kurala bağlamıştır.

Yine 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 71. Maddesinde;

  “Sağlık hizmeti sunucuları, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere sağlık hizmeti sunumu aşamasında (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra), kimliğini ispatlayan belgeleri ile başvurmak ve belgelerin başvuran kişiye ait olup olmadığını kontrol etmek zorundadır.” hükmü bulunmaktadır.

Kısaca her hekim, muayene etmediği, bizzat görmediği hastasına ilaç yazamaz, tedavi veremez aksi her durum mesleki prosedürleri ve iş gereklerini ihlaldir, cezai işlem gerektirir…

Sonuç şu ki;

Hekim, hastası ile ilgili tıbbi kararını, vicdani ve fenni kanaat ile şahsi müşahedesine göre verir, bu kapsamda hastayı görmeden ilaç yazan hekim usulsüz işlem yapmış olmaz mı?Düzenlemelere göre de hekimin hastayı görmeden reçete düzenlemesi mevzuata aykırıdır.Şikâyetiniz nedeniyle hekim önerdiği ve şifa bulduğumuz bir ilacı da hekime sormadan kullanmaya devam etmek te başka bir organ hasarına davetiye çıkarmaktır.Yine bir ilacın ömür boyu kullanılması diye de bir hadise yoktur, bir ilaç raporlu ve hastanın geri kalan yaşama süresinde devamlı kullanılacak olsa da belirli periyotlarda hekime başvurarak kontrol olunmalıdır. Sürekli kullanılan ilaçlarda başka bir organımıza hasar verebilir.

Reçete, raporlu ilaç olsa da kullanım onayıdır, unutmayın…

Yükleniyor..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Bursa Hayat Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.