Cuma namazı ile başlayan bereketli hareketlilik 2 gün boyunca (9-10 Mayıs) devam etti. Emir Sultan Camii, türbesi, meydanı ne zaman hareketsiz ki denirse doğru denir; Emir şehre ruh üflemeye devam ediyor.
Fetret devrinden sonra devleti manen kurması, Padişaha kılıç kuşandırması bunun gelenekleşerek devam etmesi, Ulu Cami’nin yapımına öncülük etmesi, Erguvan etkinlikleriyle şehrin sosyal dokusunu etkilemesi, ilim irfan marifet sahasında nice insan yetiştirmesi…
Onu ifade etmeyi, tarif etmeye ve çervelendirmeye yetmeyecek sözler...
“Emir Sultan’ın İzinde Erguvan Bayramı” bunun için düzenlendi. Gelenek yaşatılsın, köklerle irtibat sağlamlaştırılsın, şehri ülkeyi ayakta tutan sütunlar iyi bilinsin, savruluşumuz fark edilsin nereye tutunacağımız görülsün diye...
Prof. Dr. Mustafa Kara, M. Safiyyüddin Erhan, Prof. Dr. Hüseyin Algül, Prof. Dr. Münir Derman, Prof. Dr. Figen Çiçek Derman gibi alanında uzman kişiler, serin bahar günlerinde maziyi ati ile buluşturmaya çalıştılar.
Yine bu arada “Dergi Buluşmaları” kapsamında “Söğüt” ve “Edebiyat Ortamı” dergileri yayın yönetmenleri; Sinan Terzi, Mehmet Kurtoğlu; dergicilik, şehir, nihayetinde kültüre insana dair konuşmalarda bulundular.
Vakıa bir taraftan ölüyorken bir taraftan diriliyoruz; köklerimizle yaşamayı öğrendiğimizde kalıcı baharın daha yakın olduğunu görecek. Dünya üzerinde hüküm süren zulme daha güçlü dur diyecek, barışın tesisini, adaletin yaşamasını sağlayacağız.
O zaman Gazze böyle olmayacak, keza Orta Doğu, dünya da öyle! Biz bize kuvvetle dönmeli, yitiğimizi bulmalı, diri baharı iliklerimize kadar yaşamalı ve yaşatmalıyız.
Yoksa yaşamamız da var kalmamız da zor; dünya zor günler geçiyor, bu koridordan bir şekilde çıkmalı, çıkmada öncülük etmeliyiz.
Yıldırım Belediyesi bu etkinlikle teşekkürü hak ediyor, yenisi ve daha niceleriyle buluşmak, buluşturmak temennisiyle...
Teknoloji hayatımıza dokunmaya devam ediyor. “Yapay zekâ” ile yeni bir evreye girdi; bilgiye ulaşmak çok daha kolay oldu. Bu kolaylık beraberinde bazı zafiyetler getireceği de açık; açık çok zira! Ne kadar ilerlese de ne kadar yaygınlaşsa da insan zaafı, acziyeti, kusur ve noksanlığı değişmiyor; zu
“Şehit Türküsü” “Mekke” unutulmaz ezgilerinden ikisi, daha niceleri var, yenisi “Yaldızlı Yalanlar”. Lise yıllarımızda Üniversite gençliğimizde daha sonraları ara ara dinlediğimiz, ismini unutmadığımız biri Ömer Karaoğlu, sağ olsun var olsun çok olsun Ömerler… Sadelik, sesiyle nefesiyle dirençle ak
Farkında mıyız baharı yaşıyoruz, elimizden gitmek üzere; hamdolsun yaşayışımıza, hamdolsun yağmuru rahmet diye gönderene, düşünmeyi verene, hissetmeyi bahşedene, duymayı, görmeyi ihsan edene, yemeyi, içmeyi lütfedene… Günde kaç defa bunu hatırlıyor da hamdı tekrarlıyor, şükrü tazeliyoruz! Yapan, v
Karamsar nereye baksa keder görür; iyimser, nereye baksa iyi tarafını görür, çıkış kapısı arar, çözüm üretir. Bazen keder o kadar üst üste gelir ki karamsar olmamak, üzülmemek elde değil; korku kaplar, endişe bürür, acı sıkar! Bütün bunlar yaşadığımız dünyada olan şeyler... Zevke sığınmak, gözünü k
Terörsüz Türkiye hep umudumuz, umutlar bir gün gerçekleşir, umut onun için vardır! “Yaşamak için çok öldük.” Ölüm ve hayat, varlıkla yokluk arasında ince bir çizgi; ölüm ve hayat hakikatini bilen çizgi üstü gerçekliği görür, ikisinin de aynı kapıya, hakikate çıktığını fark eder. Hakikatle aramız i
Bir zamanlar “asala” terör örgütü vardı o bitti “pkk” başladı. o da kendini feshetti şimdi “Terörsüz Türkiye” başlıyor mu? Terörde onca insan öldü, onulmaz yaralar açıldı, onca mal zayiatı oldu; düşmanlarımızdan başka kim kazandı? Aklıselim, kalbiselim düşünmek ve hissetmek varken niye buna tevessü