Derginin biri Peygamber Efendimize (salât ve selâm ebediyyen üzerine olsun) dil uzatma küstahlığına düşmüş, edepsizlikte bulunmuş; ne kadar seviyesiz olduğunu, terbiye sınırlarını aştığını göstermiş. Edepsizlik hoş görülmez, ahlaksızlık hoş görülmez, küstahlık hoş görülmez; en yüksek seviyede tepki verilir, her yönden karşı durulunur, her kesimden dikleşme gösterilir.
Saygısızlık fikir değildir, saldırı özgürlük değildir, hakaret ifade özgürlüğü değildir. Anlaşılan bu güruh sinir uçlarımızla oynamak istiyor, provoke ediyor; saldırgan şartlanmışlığıyla asayişi bozmaya, toplum huzurunu zedelemeye, anarşi çıkarmaya çalışıyor!
Beka meselesi burada başlar, burada biter!
İnlerine girmeden, beslendikleri kaynakları köreltmeden, zihin altyapılarını çökertmeden bu ve benzeri edepsizlikler bitmeyeceği; ilk fırsatta saldıracakları çok açık!
Nefsimizi, neslimizi, ülkemizi, vatanımızı, dünyayı korumak, her türlü haşarat-ı muzırrayı defetmekle başlar; toprağa tohumu ekmeden önce yabani otlardan temizlemek esastır!
Peygamber Efendimize (salât ve selâm ebediyyen üzerine olsun) hakaret edenlere en iyi cevap: Onu iyi anlamak, öğretisini iyi bellemek, yaşayışını iyi öğrenmek; o biliş ve şuurla zihnimizi, kalbimizi, aklımızı doldurmak, hayatımızı tanzim etmek, an karelerini Onunla aydınlatmak, bu minval üzere örnek olmaktır.
Mecliste milletvekillerinin salât ü selâm getirmesi güzel bir şey; dahası olmalı. Gençlere, topluma gerçeklik bütün berraklığıyla anlatılmalı, hakikatle buluşması sağlanmalı, ilim ve edep dersi verilmeli; edepsizlere nasıl davranılacağı da!
Sokaklar yanıyor, ormanlar yanıyor, aile sallanıyor, toplum savruluyor…
Madde manaya, mana maddeye yansır. Sebepler bir yere kadar, arkasındaki hakikat nedir, ne kadar düşünüyoruz?
İğneyi biraz kendimize batıralım: “El-Emin” Peygambere ne kadar benziyoruz? Düşmanlarının bile “yalan söylemez” dedikleri, mallarını emanet verdiği Peygambere…
“Ben güzel ahlâkı tamamlamak için geldim” diyen Peygambere hakaret edilince ayağa kalkıyoruz, iyi hoş güzel de… Ona benzemeyen nice davranışlarımız, nice hâllerimiz, nice düşünüşlerimiz var; kendi içimize aynı diklenişle dikleniyor, karşılık veriyor muyuz?
Nerede güzel ayna?
Dergi müsveddesi, hakikatçe ayaklar altında çiğnendi, çöplüğe atıldı, çürümüşlükte yanıyor…
Ona arka çıkan, destek verenler de aynı cürmü işlemiş gibidir; aynı şekilde karşı durulmaya, aynı şekilde tepki verilmeye layıktır.
Asıl olan bunların köklerini kurutmaktır; ülke fitneden, kargaşadan, anarşiden uzak dursun, sulh, sükûn, huzur içinde yaşasın. Vesselam.
Öyle yüzler vardır ki baktıkça bakasınız gelir, nuraniyet ruhaniyet, kültür birikimi, yaşanmışlık nihayetinde medeniyet insanıdır böylesi insanlar… Susmaları bile konuşma, konuşmaları hikmet doludur, dolu dolu geçer zaman onların yanında! Zaman kanatlanmış uçuyordur; mazi hal istikbal el eledir, di
25 yıl önce aramızdan ayrılan Nuri Arlasez önemli bir sanat insanı, duyarlı bir koleksiyoner, medeniyet adamı; kurtardığı eserleri bugün çok sayıda sanatsever izliyor, takip ediyor. Vefa olarak "Yazma peşinde bir ömür" sergisi Topkapı Sarayı’nda açılması yaptığı işin ciddiyetini, önemini gösteriyor
Toplu taşıma araçlarında boş yerleri doldurmak, arka tarafa gitmek, yeni gelenlere yer açmak; bunun için dikkatli olmak sağa sola bakmak; bir terbiye, nezaket yanında hak ihlaline girmemek, rencide etmemek, eşitliği adaleti sağlamak... Basit bir mesele değil! Bunu sağladığımızda, toplum sağlığını
Daha 14 yaşında hikayeleri dergilerde yayınlanmaya başlar. Müziğe, resme kabiliyeti vardır, ney ve kanun dersleri alır. Bir şekilde bırakmak zorunda kaldığı ortaokul sonrası boş durmaz, terzinin yanında çalışır. Bu durum onu ileride büyük gelişmelere taşıyacaktır. 21 yaşında Yeni İstiklal Gazetesi’
Gönül yorgunluğu deriz böyle bir tabirimiz vardır lisanımızda. Evet yorgunuz! Yoracak o kadar şey var ki veya yoracak o kadar şey buluruz ki; her günün akşamında, haftanın sonunda, mevsimin bitiminde, yaşın iyice ilermesinde... Bu yorgunluk bedeni de yorar, hırpalar, hasta eder; oram ağrıyor buram
Günler dönmeye başladı artık; gecelerde hava serinliğini hissettirmeye başladı. Geri dönüş yok! Günlük 1-2 dakikalık yavaş değişim, bir zaman sonra mevsimleri götürür, mevsimleri getirir; havalar aynı kalmaz. Düne dönmek, önceki mevsime geçmek istesen de geçemezsin. Akış ne ise, kabullenmekten başka