Öyle yüzler vardır ki baktıkça bakasınız gelir, nuraniyet ruhaniyet, kültür birikimi, yaşanmışlık nihayetinde medeniyet insanıdır böylesi insanlar… Susmaları bile konuşma, konuşmaları hikmet doludur, dolu dolu geçer zaman onların yanında!
Zaman kanatlanmış uçuyordur; mazi hal istikbal el eledir, dinlendiğinizi hissedersiniz, yüreğiniz sakinleşir, ruhunuz dinginleşir, zihniniz parıldar…
Az saatler çoktur, çok zaman olmayan şeyler oluyordur, farkında bile olunmaz. Kare kodların birbirine denk gelmesi gibi bir şeydir, görünüşte kare koddaki işaretler anlamsız çizgilerdir, karşılığını bulduğunda açılır, kapının açılması gibi bir şey!
Ismarlama olmaz böyle karşılaşma, planlama dışıdır; sohbet etme, halleşme, helalleşme! Nasip meselesi, takdir meselesi, kader meselesi girer devreye. İrade devre dışıdır, akıl biraz geride bekler, aklın edebidir bu!
Selim insan bulunur da sakin olunmaz mı?
Koşturmaca karmaşada nasıl sakinlenilir de bulunur böyle insanlar, o insanların da böyle anları, hep böyle olmazlar elbet, her şey gibi onlar da kendi içlerinde akmaktadırlar, yer altında akan nehirler gibi…
Mimar Sinan, Selimiye’yi nasıl bir ruh hali, nasıl bir ruhaniyet, nasıl bir zihin ve his, nasıl bir medeniyet haliyle yaptı dersiniz. Sadece o mu? Çalışan ustası, onu yap diyen padişahı, o zamanki insan çoğunluğunun şuur altı isteği, medeniyet algısı, iman seviyesi… Bütün bunların birikimi değil midir Selimiye; ondan değil midir baktıkça bakasınız gelir, bir daha bakarsınız, biraz sonra bir daha, ayrılırken bile dönüp dönüp bakarsınız!
Baktığınız taş değil kendinizdir; bir medeniyetin, bir insan tasavvurunun taşa yansıması, zamana serilmesi, Mimar Sinan sizsinizdir!
Sinan eseriyle yaşıyor, yaşayan Sinan’ın ait olduğu medeniyettir, öldürülmek istense de yaşıyordur… O ihtişam, o zarafet, o incelik, o meydan okuyuş… Batıya dikleniş ve duruştur, “tek dişi kalmış canavara” estetik dersidir…
İnsanımıza güvendir, varlık köklerinin diriliğini gösteriş, vazgeçmeme dersi, ümit haykırışıdır… Olumsuz günler geçiriyor, karamsarlığa sürükleyici şeyler olsa da; Selimiye’yi seyrediş maziyi özlem değil atiye bakıştır, gelecektir!
O bir aynadır, Selim bir ayna!
İçimizde; yüzünü bakmaya doyulmayan, sohbetiyle dirilen, haliyle ümit telkin eden Selim insanlar var ve bize düşen de kendi içimizdeki Mimar Sinan’ı keşfedip yürüyen bir “Selimiye” olmak, kalp camisini inşa etmek, medeni bir insan olmak, insaniyete örnek olmak…
Sahi neyin peşinde ve ne diye yaşıyoruz vesselam.