Cumhuriyet yüzyıllık yolculuğu geride bıraktı, nice badireler atlattı, nice sıkıntılardan geçti, nice zorluklar yaşadı bu zaman zarfında, genel dünya ahvaline ve içimize bakınca yaşamaya da devam edecek gibi.Hamasi gözlük kusur görmez ne var kigerçekçiliğin aynası ne varsa onu gösterir; eksileri artıları, iyilikleri kötülükleri, doğruları yanlışları bir bütün olarak sunar.
Ne kadarımız o gözlükle bakıyor ortada. Yüz yılda az yol kat etmedik fakat daha iyi yerde olabilirdik, olmamız da gerekiyor!
Ne zaman ki balkanlardan, orta doğudan çekildik dünya barış ve huzuru büyük oranda yitirdi, yaşadığımız sıkıntılardan da onun devamı.
Kaç yüzyıl üç dini, ondan fazla milleti, üç kıtada bir arada tutmak büyük başarı; o ruhu yeniden diriltmek, dünyayı barışını sağlamak bugün bizlerin üzerinde bir sorumluluk ve vazife olarak duruyor.
Vazgeçtim yapmıyorum oynamıyorum diyemeyiz dersek var olamayız çünkü tarihi miras ve coğrafyanın verdiği yükümlülükten kaçmak mümkün değil.
Onun için madden ve manen çok güçlü olmak zorundayız, bunun için de medeniyet köklerimize yeniden inmeli, varlık kodlarımızı yeniden okumalı, eğitimimizi öğretimimizi yeniden gözden geçirmeli kaybettiklerimizi kazanma yoluna hızla girmeli, açığı kapatmalıyız.
Her yönden daha güçlü olsaydık Ortadoğu bugün böylemi olurdu, Gazze'yi bombalamayı cesaret edebilir, Kudüs'ü mahzun bırakabilirler miydi?
Suyun akışı, zamanın seyli yeniden geldiğimizi gelmek zorunda olduğumuzu gösteriyor. Ayasofya açıldı sırada Gazze var, Kudüs var bütün gönül coğrafyası var hem de daha genişletilmiş olarak. Onları büyük İsrail projeleri varsa bizim ondan daha büyük projemiz var ve bu yolda yürüyoruz.
Yüzyıllık Cumhuriyetin yeni yüzyılda parlayan bir yıldız olarak yaşaması, dünya barışı için de elzem vesselam.
Teknoloji hayatımıza dokunmaya devam ediyor. “Yapay zekâ” ile yeni bir evreye girdi; bilgiye ulaşmak çok daha kolay oldu. Bu kolaylık beraberinde bazı zafiyetler getireceği de açık; açık çok zira! Ne kadar ilerlese de ne kadar yaygınlaşsa da insan zaafı, acziyeti, kusur ve noksanlığı değişmiyor; zu
“Şehit Türküsü” “Mekke” unutulmaz ezgilerinden ikisi, daha niceleri var, yenisi “Yaldızlı Yalanlar”. Lise yıllarımızda Üniversite gençliğimizde daha sonraları ara ara dinlediğimiz, ismini unutmadığımız biri Ömer Karaoğlu, sağ olsun var olsun çok olsun Ömerler… Sadelik, sesiyle nefesiyle dirençle ak
Farkında mıyız baharı yaşıyoruz, elimizden gitmek üzere; hamdolsun yaşayışımıza, hamdolsun yağmuru rahmet diye gönderene, düşünmeyi verene, hissetmeyi bahşedene, duymayı, görmeyi ihsan edene, yemeyi, içmeyi lütfedene… Günde kaç defa bunu hatırlıyor da hamdı tekrarlıyor, şükrü tazeliyoruz! Yapan, v
Karamsar nereye baksa keder görür; iyimser, nereye baksa iyi tarafını görür, çıkış kapısı arar, çözüm üretir. Bazen keder o kadar üst üste gelir ki karamsar olmamak, üzülmemek elde değil; korku kaplar, endişe bürür, acı sıkar! Bütün bunlar yaşadığımız dünyada olan şeyler... Zevke sığınmak, gözünü k
Terörsüz Türkiye hep umudumuz, umutlar bir gün gerçekleşir, umut onun için vardır! “Yaşamak için çok öldük.” Ölüm ve hayat, varlıkla yokluk arasında ince bir çizgi; ölüm ve hayat hakikatini bilen çizgi üstü gerçekliği görür, ikisinin de aynı kapıya, hakikate çıktığını fark eder. Hakikatle aramız i
Bir zamanlar “asala” terör örgütü vardı o bitti “pkk” başladı. o da kendini feshetti şimdi “Terörsüz Türkiye” başlıyor mu? Terörde onca insan öldü, onulmaz yaralar açıldı, onca mal zayiatı oldu; düşmanlarımızdan başka kim kazandı? Aklıselim, kalbiselim düşünmek ve hissetmek varken niye buna tevessü