Türk Borçlar Kanunu’nun 65-71. Maddeleri arasında düzenlenen ve temel ilkelerinden olan kusursuz sorumluluk, kısaca kusuru bulunmadığı halde doğan zarardan sorumlu tutulma durumudur. Kusursuz sorumlulukta kusur koşulu aranmadan haksız fiil nedeniyle doğan zarar sebebiyle maddi ve manevi tazminat talep etmek mümkündür. Hukukumuzda araç işletenin sorumluluğu da kusursuz sorumluluk kapsamına girmektedir. Yani trafik kazası esnasında, kaza yapan aracı kullanan şahıs ile aracın sahibinin aynı kişiler olmaması durumunda, aracın sahibi, “kusursuz sorumluluk ilkesi” gereğince hukuken sorumludur. Aracın bir başkasının kontrolündeyken kazaya karışmış olması, araç sahibinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu kısa girişle birlikte araç işleten olmanın getirdiği kusursuz sorumluluk neticesinde aracınızı birilerine emanet ederken ne kadar büyük bir risk aldığınızı yazımızın devamında anlamış olacaksınız.
Öncelikle herhangi bir karışıklık olmaması adına burada bahsedilen ‘’araç işleten’’ kavramının yalnızca araç maliki ile sınırlı olmadığını belirtelim. Karayolları Trafik Kanununun 3. Maddesinde işleten şu şekilde tarif edilmiştir: ‘’ Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehini gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.”
Aracın, sahibi olmayan bir kimsenin kontrolündeyken kazaya karışması durumunda, araç sahibinin sorumluluğu ortadan kalkmaz. Aracın sahibi ‘Kusursuz Sorumluluk İlkesi’ gereğince sorumludur. Araç sahibi olmayan sürücü ise sebebiyet verdiği kazada kusur oranıyla sınırlıdır. TCK’ya göre ceza sorumluluğu şahsi olup kimse başkasının sorumlu tutulamaz ilkesi geçerli olsa da araç işletenin sorumluluğu kusursuz sorumluluk kapsamında olduğundan bu ilkeye göre değerlendirilemeyecektir. Emanet araç vermek Türkiye’de oldukça sık görülmekte, tanıdık, yakın akraba, eş, arkadaş, işçi sıfatıyla emanet araba verme durumuyla fazlasıyla karşılaşılmaktadır. Ancak kişiler araç maliki olmaları dolayısıyla meydana gelecek herhangi bir kaza durumunda bahsettiğimiz ilke gereği diğer tüm borç ve tazminatlardan sorumlu olacaklarının bilincinde değildir. Sürücünün araç maliki olmadığı durumda araç malikinin herhangi bir cezai sorumluluğu olmasa da yukarıda değindiğimiz gibi tazminat sorumluluğu doğacaktır. Kanunumuz bazı istisnai durumlarda araç sahibinin sorumluluktan kurtulabileceğini düzenlemiştir. Bu halleri kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaması, araçtaki bir bozukluğun kazayı etkilemiş olmaması, mücbir sebep, mağdurun ağır kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusuru olarak sıralayabiliriz. Önemle belirtmeliyim ki bunlar çok zor ve çok nadir karşılaşılan kurtuluş kanıtları olup esasen bir trafik kazasında araç kullanıcısının ve dolayısıyla araç malikinin bir üst kavram olarak araç işletenin sorumluluğunun doğmaması imkânsıza yakın hallerdir. Diğer yandan, bu kurtuluş kanıtları mevcut olsa dahi ispat yükü araç işletene ait olduğundan ve bu ihtimallerin mevcudiyetinin ispatı imkânsıza yakın denebilecek kadar zor olduğundan sorumluluğun yine de devam etme imkânı ve ihtimali vardır. Bu nedenle tazminat sorumluluğunda gerekli tedbirlerin kaza öncesinde alınmış olması çok önemlidir. Üzücü bir şekilde böyle bir durumla karşılaştığınız takdirde kusurlu olan araç sürücüsüne rücu hakkınız saklıdır. Hasar onarım işlemleri nedeniyle kullanılamayan aracın günlük ikame araç bedeli kusurlu araç sürücüsünden yada araç sahibinden talep edilebilir. Kusurlu araç sahibi yada sürücüsü vermiş olduğu zarardan müştereken sorumludurlar. Sigortacı yada sigorta şirketi trafik kazası sonrası araçta meydana gelen gerçek zarardan teminat limiti kapsamında sorumludur. Sigorta tazminatı tehlikenin gerçekleşmesi sonucunda sigortalının uğradığı zararı gidermek için ödenmesi gereken tazminattır.
Anlatmaya çalıştığımız üzere araç işleteni olmanın getirdiği kusursuz sorumluluk hali, kişiler açısından araçlarını herhangi birine emaneten vermek konusunda daha dikkatli olmaları gerektiğini göstermektedir. Bu noktada aracınızı valeye dahi verirken iki kez düşünmenizi tavsiye ederiz.. Herhangi bir şekilde böyle bir mağduriyetle karşılaşmanız durumunda ise hak kaybına uğramamak adına alanında uzman bir avukatla sürecin yönetilmesi daha doğru olacaktır.