Evet, hırsız asla savunulamaz, hırsızlık da örtülemez!..
Şu Nisa Suresi var ya! İnanın, hayatımızı dünüyle, bugünüyle doğrudan etkileyen, hiç şüphesiz yarınını da etkileyecek olan öyle konuları dile getirmiş ki "tevhid mesajı okuyorum" iştigaliyle "azıcık yol alayım" diye geçip gitmek, sayfayı çevirmek ne mümkün! Takılıyorsunuz mutlaka bir ayetine, cümlesine, ismine, sembolüne, karakterine...
Tam da Nisa 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112'u okuyup Allah tarafından Hz. Peygamber'e doğrudan yapılan şiddetli uyarılara çok da bir mana veremeden geçiyordum ki 113'üncü ayete dair yapılan bir açıklamayla kendime geldim.
Şöyle idi: "Medine yerlilerinden olan ve Müslümanlığı kabul etmiş bulunan Tu'me bin Übeyrik hırsızlık yapmıştı. Hakkındaki şikayet bazı delillerle tespit edilmesine rağmen, her nasılsa (belki insanlardan utandığından) hırsızlık yapmadığına yemin etmişti. Kabilesi olan Zaferoğulları o gece aralarında Tü'me'yi (hırsızı) savunmayı kararlaştırdılar. Sonra Resülullah'a gelerek onu beraat ettirmek için ısrar ettiler, güvenilir kimse olduğunu söylediler. Bunun üzerine, hiçbir şey kendisinden gizli kalmayan Rabbimiz, her türlü günah işleyenlere ve günaha arka çıkanlara karşı bu ayetleri indirdi. (Feyzü'l Kur'an, s: 95, H.Tahsin Feyizli)"
Evet, anlatılan bir hırsızlık olayı idi ve dahası o hırsız suçunu bir Yahudi'nin (Zeyd bin Semin) üstüne atarak kurtulmaya çalışıyordu. (Tevhid Mesajı, 2.Baskı, s.272, Hasan Elik-Muhammed Coşkun).
Şimdi, Allah tarafından doğrudan Hz. Peygamber muhatap alınarak aslında tüm insanlara yapılan o uyarılara bakalım. Kanımca bunların iftiraya uğrayan bir Yahudi için yapılmış olması da ayrıca dikkate şayandır.
Nisa 105, 106, 107:
Ey Muhammed! Biz sana hakkın ta kendisi olan bir kitap indirdik ki insanlar arasında buna uygun, adil hüküm veresin. (dolayısıyla yaptığı hırsızlığı Yahudi de olsa başka birinin üstüne atıp kurtulmaya çalışan ve senin kendilerini desteklemeni isteyen o) Günahkarları (hainleri) savunucu durumda olma! (Onların tarafında olma!)
(Olayın iç yüzünü tam olarak öğrenmeden, hırsız hakkında akrabalarının verdiği sözde olumlu referanslara itibar ederek iftiraya uğrayan masum bir insanın suçlu olduğuna kanaat getirip bunu neredeyse açıklamandan dolayı) Allah'tan af dile... Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir. (Seni de bunu bilmeden yaptığın için affedecektir.)
(Ancak bir daha böyle davranıp) Bu gibi kimselere arka çıkma!..
Nisa 109:
Ey siz, hırsızlık yaptığı ve bunu suçsuz bir insana yüklemeye çalıştığı halde sırf akrabanız olduğu için içinizden birini savunanlar! Diyelim ki onu şu üç günlük dünyada savunup akladınız, peki kıyamet günü bunu yapabilecek misiniz, onu (ve dahi kendinizi) kim koruyacak? (Bunu hiç düşündünüz mü?)
Nisa 113:
Ey Muhammed! Allah'ın lütuf ve merhameti senin üzerinde olmasaydı (seni vahiyle uyarmamış olsaydık!) bu kimseler seni aldatmaya çalışacak, yanlış hüküm vermene sebep olacaklardı. Fakat bunu becermiş olsalardı bile sana değil sadece kendilerine zarar vereceklerdi. Gördüğün gibi Allah sana vahiy göndermekte ve onu insanlara nasıl uygulayacağını öğretmektedir...
Bu konudaki bir Hadis-i Şerif de şöyledir: "İsrail oğulları hırsızlık yapan mevkii ve makam sahibi kişilere dokunmazlardı ama zayıf ve kimsesizleri cezalandırırlardı... Eğer hırsızlık yapan kendi kızım Fatıma bile olsa, kesinlikle onu cezalandırırdım."
Kıssadana Hissem:
İslam'da hırsıza, yolsuza sahip çıkmak, onlara göz yummak, koruyup kollamak kesinlikle yasaklanmıştır. Mal kimin malı olursa olsun, suçlu kim olursa olsun hüküm değişmez. Makam, mevki, siyasi güç sahibi olmak, itibarlı aileden gelmek, toplumda kutsallık addedilenlerden(!) sayılmak gibi durumlar da öyle! Asla "Kol kırılır yen içinde kalır" denemez, yapanlar da işi kitabına uydurmakla bu suçtan kurtulamaz. Çünkü muhakkak ki Allah görendir!
Aslında her şeyi öğreten esasta Allah'tır; bildiklerimiz O'nun lütfuyla olmaktadır. Peygamberler dahil tüm insanlar hata yapmaktan beri değildir ve doğruyu bulmak için O'nun yardımına, uyarısına, gösterdiği adil yol ve yöntemlere muhtaçtır.
Batı ve onların içimizdeki uzantılarının, özellikle de son iki yüz yıldır zihinlere yerleştirmek istedikleri bir algı vardır; İslam dini, insanları, toplulukları, milletleri geri bırakan, modernleşmenin önündeki en büyük engeldir!!! Siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik olarak globalleşen dünyamızd
Yoksulun Payı ve Allah Rızası: En'am 141, 142: (Bir önceki ayette helâli haram, haramı da helâl saymaktan ve de rızık ve bereket endişesiyle yanlış işler yapmaktan bahsettikten sonra) "...(Oysa) Allah insanlara sayısız nimetler bahşetmiş ve onlardan yararlanmayı helal kılmıştır. (...) Verdiklerin
Zelle... Peygamberler için kullanılan, Türkçe karşılığı dil sürçmesi, unutarak ya da dalgınlıkla, kasıt olmadan yapılan günah veya haram da denilemeyecek, küçük kusur, hata... Bunu, kusur ya da hata olarak değil de bir şeyi "en iyi" (Eftal/en üstün) yerine (Sadece) "iyi" yapmak (Fadıl) olarak, yani
Allah-insan ilişkisinin en temel noktalarından biri şüphesiz ki "rahmet ve gazap" konusudur. Bir başka deyişle rahmet ve gazap insanın Allah'la ilişkisinin merkezindedir ve de yan yanadır. Öyle ki pek çok müellif Allah'ın, büyük günah işleyen insanları cezalandıracağını bildirmesini (Gazap) O'nun r
Kur'an'da ceza-i müeyyide olarak (Maddeten) karşılığı gösterilen suç sayısı sadece dörttür: Adam öldürmek, hırsızlık yapmak, zina ve iftira etmek! Kur'an Nahl 89'da "...Çünkü biz sana Kur'an'ı; helal-haram, sevap-günah gibi (Dünya hayatının yaşanmasında) gerekli her şeyi açıklayan, doğru yolu gös
Belki pek çok okuyucum buna şaşıracaktır ama peşin cevap vereyim; yoktur!.. Ancak, namaz Kur'an'da şiddetle tavsiye edilmiş, sarhoşluk veren her şey ve her türlü kumar da kesinlikle yasaklanmıştır!.. Aslında içki ve kumar "Kur'an'da aşamalı olarak yasaklanmıştır." denilebilir: Birinci aşaması