İnsan değişim, gelişim ve kabiliyet kazanma potansiyeli son derece yüksek bir varlıktır. Bu potansiyelin en önemli püf noktası da kişinin elinde olmasıdır. Bir insanın potansiyelini beslemesi ya da köreltmesi, kendine ve hayata olan bakış açısına bağlıdır. Evet, var olanı yok etmek de daha mükemmel hale getirmek de bizim elimizdedir fakat çok azımız bunun farkında ve idrakindedir.
Radyo programı yaptığım dönemde dikkatimi çeken bir durum olmuştu. Programda gelişime dair önemli konuları ele alıyor, aralarda da müzik yayını yapıyorduk ve dinleyici kitlemizin çoğunluğu tekstil sektörüydü. Aldığım yorumlar arasında; “makineler biraz dursa da Aslı Hanım’ı daha çok duysam” diyen de vardı, “ne çok konuşuyor şu kadın, sussa da şarkı çalsalar” diyende… Gelişim konusunda dört tip insan modeli vardır. Birincisi; tüm şartlara rağmen öğrenmeye, gelişmeye ve değişmeye açık hatta son derece istekli insan modeli.
İkincisi; hayatından ve kendinden memnun olmadığı halde değişmeye ve gelişmeye inancı ve cesareti olmayan insan modeli. Üçüncüsü; kendini tamamen akışa bırakmış, boş vermiş ve pes etmiş insan modeli. Dördüncü; asla eksiğini ve yanlışını kabul etmeyen, değişime ve gelişime kapalı, sürekli her şeyden şikâyet eden fakat bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmayan insan modeli. Gelişim bizim an be an içinde olduğumuz bir durumdur. Yani yaşadığımız her olay, hayatımıza giren insanlar ve yaşça olgunlaşmak gelişimin kaçınılmaz birer parçasıdır. Ama bilinçli anlamda Kişisel Gelişim dediğimiz şey tamamen kişinin bu konuda istekli, gayretli ve inançlı olmasına bağlıdır. Yani az önce saydığımız insan modelleri arasında gerçek anlamda yol katetebilen sadece dördüncü modeldir. Çünkü biz eğitmenler için ilk esas; kişinin gelişime istekli ve açık olmasıdır. Sonrasında değişebileceğine dair inançlı olması, daha sonra da bu konuda ciddi bir gayret göstermesidir. Eğer bu üç unsurdan biri eksikse ne yazık beklenen sonuca ulaşamayız. Radyo örneğindeki gibi; kişi ya kendini geliştirmek için en küçük fırsatı bile değerlendirir, ya da olduğu yerde sayar ve kendini şikayetçi olduğu bir hayata mahkûm eder!
Tecrübeyle sabittir; insan gerçekten inanır, ister ve mücadele ederse bu hayatta her şeyi değiştirebilir! Değiştiremeyenler ise sakın öyle kaderi falan suçlamayın! Çünkü Allah bile; “Ben kulumun kaderini onun çabasına bağlı kıldım” derken, “kederim buymuş” diyerek sorumluluğu üstünüzden atamazsınız. Şunu bilin ki; sadece şarkı dinleyerek hayatınızı ve kendinizi değiştiremezsiniz! Değiştirmek için hiçbir şey yapmadığınız hayatınızdan da şikâyet edemezsiniz bilesiniz…
Sağlıcakla ve farkındalıkla kalın.