“Ben bu çağdan nefret ettim, etimle kemiğimle nefret ettim!” Ah ah sevgili Cahit Zarifoğlu, sen hele bir de bu günleri görsen! Senin nefret ettiğin çağı mumla arıyoruz, mumla! Hasretle özlemle; “Ah be, ne güzel, ne temiz günlermiş,” diyoruz. Artık sen düşün, ne çirkin, ne acımasız bir çağa denk geldiğimizi…
Ne eski sevgi, saygı, bağlılıklar kaldı, ne de eski edep, adap, hoşgörü. Hepsi bitti gitti ve yerini öyle çirkinliklere bıraktı ki aklın şaşar. Senin çağında yine her şeyin yolu, yordamı, usulü belliydi. Şimdilerde her şey anlamını yitirdi, birbirine girdi. At izi it izine karıştı; kimin ne olduğu ve ne işler çevirdiği anlaşılamaz oldu. Senin çağında her şeyin değeri eşsizdi. Sanat vardı, sanatkârlar vardı, zanaat vardı, ustalık vardı. Her işin erbabı, o erbablıkta liyakat vardı. Yalındı her şey, insanlar şeffaftı.
İnsanların bir duruşu, erdemleri, doğruları vardı; üç kuruşa satılmayan namus kavramı, ahlak kavramı vardı. Kötünün adı kötü, yanlışın adı yanlıştı; şaşmazdı, saptırılmazdı! Kimsenin gözü kimsenin ekmeğinde, malında, ırzında olmazdı. Saf dostluklar, komşuluklar, akrabalıklar vardı; kimse kimseye gösteriş yapmakla uğraşmaz, birbiriyle yarışmaz, menfaat için yanaşmazdı! İnan bana, senin çağındaki insana benzer insan kalmadı. Karakterli, erdemli insan yokluğundan toplum adam akıllı yozlaştı.
Ah be sevgili Cahit Zarifoğlu, bir bilsen işlenen suçları, yakılan canları, göz yumulan ahlaksızlıkları! Bir görseydin, hangi kavramların rafa kalkıp, yerine nelerin benimsendiğini, kalbin taşımazdı, miden kaldırmazdı. İçi boşalmış şahsiyetlerin işgal ettiği makamları, doldurduğu koltukları, taşıdığı unvanları bir görebilseydin, sen asıl bizim çağdan tiksinirdin! İnsan kalmayı başaranların silikleştiği, dalkavukların, görmemişlerin, edepsizlerin popüler olduğu bu çağı sen kaldıramazdın, emin ol!
Ah ah, keşke çocukluğumun en güzel yıllarını yaşadığım o senin çağına dönebilseydim! Bunca iğrençliğe maruz kalmaktansa, kaldıramadığım bunca vasatlığa şahit olmaktansa, keşke çocuk kalabilseydim! Ben, televizyon ekranındaki tek çıplaklığın, senede bir gün yılbaşında çıkan dansözden ibaret olduğu bir çağın temizliğine hasret kaldım. Sen boş ver sevgili Zarifoğlu, asıl bu çağdan biz etimizle kemiğimizle nefret ettik, tiksindik, utandık, bıktık! Sen boş ver o çağı; asıl biz böyle iğrenç bir çağa nasıl denk geldik, nasıl bunca şeye nasıl mecbur bırakıldık, onu anlamadık!
Sağlıcakla ve farkındalıkla kalın.