Ne acıdır ki; normalde bir çeşit hastalık olan dedikodu, bir tür eğlenceye hatta neredeyse terapi niteliğinde bir etkinliğe dönüşmüş durumda! Annelerimizin zamanında fiskos sehpası diye bir şey vardı. Demek ki insanlar dedikoduyu her zaman sevmişler. Fakat artık işin rengi değişti. Özellikle magazin programı adı altında yayınlanan, insanların tüm hayatlarındaki gizlisini saklısını çirkince ortaya seren dedikodu programları izlenme rekorları kırıyor ve son derece de olumsuz örnek oluyor.
İnsanların hayatlarını araştırmak, özelini ifşa etmek ayıptır diyeceğim ama, zaten insanlar bunu kendileri ortalığa serdiler. Sosyal medya dediğimiz mecra ne yazık ki; insanların yatak odalarına kadar girdi! En özel anlarını boy boy paylaşan insanlar, aslında bütün dedikodu malzemesini kendi elleriyle birilerine verdiler. Bazı insanlar neredeyse günlerinin her saatini an be an adeta rapor verircesine paylaşıyorlar. Artık her yaşadıklarını ve her yaptıklarını resmen reklam olsun diye sergiliyorlar! Sonra üstüne bir de başkalarının hayatlarını irdeliyorlar. Kendileri hakkında dedikodu yapılınca kızmaları da cabası. Evet insanlar yersiz bir şekilde hakkımızda konuşurlar. Haset ederler, çamur atmak isterler veya sadece huzurumuzu kaçırmak için bile dedikodumuzu yaparlar. Biz onlara fırsat vermediğimiz sürece bu yaptıkları onların ayıbıdır. Ama resmen hayatımızı gözlerine sokarak ortaya serdiğimizde buna kızmaya çok da hakkımız kalmıyor. Elbette bu dedikodu yapmalarını haklı çıkarmaz ama biz de o suça bir nevi ortak oluruz. İki lafın belini kırmak diye şirince nitelendirdiğimiz şey, dedikodu yapmaktır. İnsanların hakkında konuşmak dedikodu, eğer aslı yoksa da Allah muhafaza iftiradır! Kendi hayatını paylaşmak bile aslında haktır! “Olan var olmayan var” derdi annelerimiz. Övünerek paylaştığımız şey, bir başkasının yarası ya da eksiği olabilir. Kem göz denen bir şey var bunu unutmayalım. Birinin mutluluğunuzu kıskandığını ve haset ettiğini, ya da hayatınıza özenecek durumda olduğunu ve nazar ettiğini düşünün.
O yüzden dedikodu yapmak isteyen zaten konuşur ama biz ona ne kadar malzeme veriyoruz ve hayatımızı servis ediyoruz orası önemli. Kendi hasedinden konuşanın kendi problemidir. Ama biz onu konuşturacak şeyler yapıyorsak bir durup düşünmeliyiz. Hayatımızı kendimiz için yaşayalım. Konuşmak isteyen ne isterse konuşsun hiç önemli değil. Yeter ki biz bu pazarın ortağı olmayalım!
Sağlıcakla ve farkındalıkla kalın.