Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Yargitay

Bursa Hayat Gazetesi - Yargitay haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Yargitay haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Sıfır araç sahipleri dikkat! Yargıtay emsal bir karara imza attı Haber

Sıfır araç sahipleri dikkat! Yargıtay emsal bir karara imza attı

İçtihat Bülteni Uygulaması’nda yer alan bilgiye göre, 2013 yılında sıfır araç satın alan bir tüketici, aracı teslim aldıktan sadece 3 ay sonra otomatik şanzıman sisteminde arıza yaşadı. Aynı yıl şanzıman tamamen değiştirilse de arıza kısa süre içinde yeniden ortaya çıktı. 2014 yılında ikinci kez şanzıman değişimi yapılmasına rağmen aynı sorun üçüncü kez tekrarladı. Bu süreçte servis randevusu alınmasına rağmen ikamet değişikliği nedeniyle işlem gerçekleştirilemedi. Davacı, bu kronik arızaların tamir ya da parça değişimiyle giderilememesi nedeniyle aracın “gizli ayıplı” olduğunu belirterek, ayıpsız misliyle değiştirilmesini talep etti. Davalı otomotiv firması ise davanın reddini istedi. DAVAYA RET! Çorlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, somut olayda davacı tarafından satın alınan aracın iki kez şanzıman arızası nedeniyle onarım gördüğünü ve bu durumun, davacının Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında tanınan seçimlik haklardan "onarımı isteme" yönünde kullanıldığına işaret ettiğini belirtti. Mahkeme, üçüncü bir arızanın meydana geldiği yönündeki iddianın ise ispatlanamadığını, yönetmelikte belirtilen "4 kez arızalanma ve maldan sürekli olarak yararlanamama" şartlarının gerçekleşmediğini ifade etti. Servis kayıtlarından aracın halen aktif şekilde kullanıldığının anlaşıldığını vurgulayan mahkeme, misliyle değişim için gerekli yasal şartların oluşmadığını belirterek davayı reddetti. Davacı vekili, kararı temyiz etti. Temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, davacı tarafın araçta onarıma rağmen ayıbın giderilmediği yönündeki iddiasını dikkate aldı. Daire, bu konuda uzman ve tarafsız bir üç kişilik bilirkişi heyetinden denetime elverişli bir rapor alınmasının zorunlu olduğunu belirterek, mahkeme kararını bu hususlar göz önünde bulundurarak yeniden değerlendirilmek üzere bozdu. Bozmaya uyan Çorlu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, dava konusu otomobilin sıfır kilometre satın alınmasından sonra beliren EDC tip çift kavramalı vites kutusu arızalarının kullanım hatasından kaynaklanmadığı, üretiminden kaynaklandığı, değişimi yapılmasına rağmen giderilemediği, ayıpsız emsallerine nazaran beklentileri ve kullanımı olumsuz etkilediği, belli bir kilometre ve süre ile kullanıldıktan sonra gizli ayıplı olduğunun anlaşılmasına göre, tüketicinin araca duyduğu güvenin sarsılması nedeniyle araçtan beklediği yararı sağlayamadığı gerekçesiyle 2013 tarihli fatura ile satışa konu 2013 model aracın davalılara iadesi ile aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesine karar verdi. Bunun üzerine bu kez, kararı davalılar, vekilleri aracılığıyla temyiz etti. HÜKMÜ DÜZELTEREK ONADI Yargıtay 3. Hukuk Dairesi verilen kararın doğru olduğunu ancak aracın iadesine yönelik hüküm tesis edilirken her türlü takyidattan ari şekilde teslimine karar verilmediği anlaşıldığından hükmü düzelterek onadı. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, bu kararı ile sıfır araç alanları güvence altına alan emsal bir karara imza atmış oldu.

Yargıtay’dan kiracı-mal sahibi uyuşmazlıklarına emsal karar Haber

Yargıtay’dan kiracı-mal sahibi uyuşmazlıklarına emsal karar

Taşınmaz sahiplerinin satış sürecinde sıkça karşılaştığı bir sorun olan “kiracının mülkü alıcılara göstermemesi” konusunda önemli bir içtihat oluştu. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, mülk sahiplerinin haklarını koruyan, yatırımcıyı ve satışı kolaylaştıran emsal bir karar verdi. Kararda, “Mahkeme, kiracının menfaatlerini de gözeterek kiralananın gösterilmesi konusunda hakkaniyete uygun şekilde ihtiyati tedbir kararı verebilir” ifadelerine yer verildi. FARKLI BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİNDEN FARKLI KARARLAR ÇIKIYORDU Karar öncesi hukuk çevrelerinde büyük bir tartışma vardı. Ankara, Antalya ve Konya bölge adliye mahkemeleri, “ihtiyati tedbirle taşınmaz gösterilebilir” yönünde kararlar verirken; İstanbul, İzmir ve Sakarya bölge adliyeleri bu talebi davanın esasını çözer nitelikte bularak reddediyordu. Hukuki belirsizlik, mal sahiplerinin ciddi maddi zararlara uğramasına yol açıyordu. SÜREÇ NASIL İŞLEDİ? İzmir'de bulunan avukat Fatih Karamercan, mülkiyetindeki ofisi satmak istedi. Ancak kiracıları, ofisi potansiyel alıcılara göstermekte isteksiz davrandı. Arabuluculuk süreci de sonuç vermeyince, Karamercan İzmir 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak Türk Borçlar Kanunu 319/2 kapsamında dava açtı ve ihtiyati tedbir istedi. Mahkeme talebi reddetti. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi de aynı yönde karar verdi. Bunun üzerine Karamercan, ülke genelinde oluşan karar farklılıklarını gerekçe göstererek İstanbul BAM Başkanlar Kurulu’na başvurdu. Talep yerinde görülerek Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’ne iletildi. YARGITAY: "HAKKANİYET GEREĞİ TAŞINMAZ GÖSTERİLEBİLİR" Yargıtay 3. Hukuk Dairesi kararında şu ifadelere yer verdi: “Yargılama sürelerinin uzunluğu, mülkiyet hakkının kapsamı, kiraya verenin muhtemel alıcıları kaybetme riski ve doğabilecek ciddi zararlar göz önünde bulundurularak, adil yargılanma hakkı çerçevesinde, şartları oluştuğunda ihtiyati tedbir talebinin kabulü gerekir.” Bu karar, yalnızca bireysel davayı değil, tüm Türkiye'de kiracı-mal sahibi ilişkilerinde örnek teşkil edecek nitelikte. “BU KARARLA SATIŞ SÜRECİ TIKANMAYACAK” Kararla ilgili açıklama yapan Avukat Fatih Karamercan şu ifadeleri kullandı: “Daha önce bu konuda birçok seminer verdim ama bu kez konu benim başıma geldi. Kiracım, taşınmazı göstermeyi reddetti ve satış süreci kilitlendi. Yargıtay'ın verdiği bu karar, sadece benim için değil, ülke genelinde mülk sahipleri için hayati önem taşıyor. Artık keyfi olarak taşınmazı göstermeyen kiracılara karşı hukuki zemin netleşti. Bu karar, milyonlarca liralık potansiyel kaybın önüne geçecektir.” EMSAL KARARIN GETİRDİKLERİ Bu önemli karar ile birlikte: Satışa konu olan kiralık taşınmazların alıcılara gösterilmesi mümkün olacak. Kiracının keyfi olarak engellemesi, mal sahibinin mağduriyetine yol açamayacak. Mahkemeler, haklı gerekçelerle ihtiyati tedbir vererek satış sürecinin tıkanmasını engelleyebilecek.

Yargıtay’dan boşanma davalarında emsal niteliğinde "boşol" kararı Haber

Yargıtay’dan boşanma davalarında emsal niteliğinde "boşol" kararı

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, boşanma davalarında önemli bir içtihat kararı verdi. Karara göre, eşine üçüncü kişilerin bulunduğu bir ortamda “boşol, boşol, boşol” diye seslenen taraf, kusurlu sayıldı ve bu davranış boşanma sebebi olarak kabul edildi. Kırşehir’de görülen ve karşılıklı boşanma taleplerinin yer aldığı davada, ilk derece mahkemesi, eşlerin birbirlerine karşı sergilediği kusurlu davranışların yanı sıra, erkek eşin “boşol boşol boşol” ifadelerini kullanmasını ayrıca kusur olarak değerlendirdi. Mahkeme, tarafların boşanmasına hükmetti. Erkek eşin avukatı karara karşı istinaf yoluna başvurdu; ancak Bölge Adliye Mahkemesi istinaf talebini reddetti. Kararın ardından dosya Yargıtay’a taşındı. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi ise somut olayda tanık ifadeleri doğrultusunda, üçüncü kişilerin bulunduğu ortamda bu ifadeleri kullanan erkeğin kusurlu olduğuna hükmetti. İstanbul Barosu avukatlarından Fatih Karamercan, karara ilişkin yaptığı açıklamada, “Yargıtay’ın bu kararı, boşanma davalarında eşler arasındaki iletişimin niteliğine önemli bir vurgu yapıyor. Üçüncü kişilerin huzurunda, eşe yönelik küçük düşürücü ve boşanmayı çağrıştıran ifadelerin kullanılması, yalnızca kişisel değil sosyal açıdan da zararlıdır. Bu nedenle kusurlu sayılması hukuk açısından yerindedir.” dedi. Bu karar, boşanma davalarında eşlerin birbirlerine karşı davranışlarının değerlendirilmesinde emsal teşkil edecek nitelikte bulunuyor.

Yargıtay'dan emsal karar: Eşinin yazışmalarını casus yazılımla kaydeden kişiye ceza Haber

Yargıtay'dan emsal karar: Eşinin yazışmalarını casus yazılımla kaydeden kişiye ceza

Ankara’da yaşanan olayda bir kişi, evlenmeden önce eşine cep telefonu hediye etti. Ancak telefonda yüklü olan casus yazılım aracılığıyla eşinin tüm yazışmalarını ve konuşmalarını gizlice kaydetti. Elde ettiği kayıtları ise kendi babasına dinletti. EŞİ ŞİKAYETÇİ OLDU, SANIĞA HAPİS CEZASI VERİLDİ Evliliğin ardından durumdan haberdar olan kadın, suç duyurusunda bulundu. Yapılan yargılama sonucunda sanık, Türk Ceza Kanunu’nun 132/1. maddesi gereğince “haberleşmenin gizliliğini ihlal” suçundan 1 yıl 8 ay, aynı kanunun 132/2. maddesine göre “haberleşmenin gizliliğini ifşa” suçundan ise 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. İSTİNAF MAHKEMESİ BERAAT VERDİ, YARGITAY KARARI BOZDU Sanık tarafından yapılan itiraz üzerine dosya, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesi’ne taşındı. İstinaf mahkemesi, eylemin suç teşkil etmediği gerekçesiyle beraat kararı verdi. Ancak bu karar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından temyiz edildi. Yargıtay 12. Ceza Dairesi, yaptığı incelemede suçun oluştuğu kanaatine vararak istinaf mahkemesinin kararını hukuka aykırı buldu ve bozdu. YARGITAY’DAN NET MESAJ: HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİ KORUNMALI Yargıtay’ın karar gerekçesinde, kişisel iletişim içeriklerinin rıza dışında doğrudan ya da dolaylı yollarla öğrenilmesinin, haberleşmenin gizliliğini ihlal anlamına geldiği vurgulandı. Sanığın, casus yazılımla eşinin özel yazışmalarını izlemesinin ve bunları başkalarıyla paylaşmasının TCK 132. madde kapsamında suç teşkil ettiği belirtildi.

Kadının beyanı esastır ilkesi nedir? Haber

Kadının beyanı esastır ilkesi nedir?

Hukuk sisteminde özellikle ceza hukukunda önemli bir ilke olan "Kadının beyanı esastır," kadınlara yönelik cinsel suçlar ve benzeri suç türlerinde tanıksız veya delilsiz soruşturma başlatılmasını ve yargılamanın kadının beyanı esas alınarak yapılmasını öngörür. Bu ilke, kadının beyanının adaletin sağlanmasında temel bir rol oynadığını vurgular. Yargıtay'ın "Kadının Beyanı Esastır" İlkesindeki Rolü Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin 2003/4048 Esas, 2004/2528 Karar sayılı kararında, "suç kanıtı aramanın birçok olayın karşılıksız ve cezasız kalmasına neden olabileceği ve şikayetçinin başkasına zarar vermek için kendisine zarar vermesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı" belirtilmiştir. Bu gerekçe ile verilen kararda, "her ne kadar delil olmasa da şikayetçi kadının beyanı esas alınarak sanığın cezalandırılmasına karar verildi" denilmiştir. Bu karar, hukuk dünyasında "kadının beyanı esastır" ilkesinin benimsenmesine zemin hazırlamıştır. İlkenin Amacı ve Uygulama Alanı "Kadının beyanı esastır" ilkesinin temel amacı, cinsel suçlarda, özellikle cinsel taciz ve saldırılarda, suçların genellikle tanıksız ve delilsiz olarak işlendiği durumlarda bu tür suçların cezasız kalmasını önlemektir. Yargıtay kararlarında, cinsel suçların doğası gereği geriye kanıt bırakmadığına ve bu nedenle kanıt aramanın sanığın beraatına neden olabileceğine dikkat çekilmiştir. Bu bağlamda, kanıtsız da olsa ceza verilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Cinsiyet Ayrımı Olmaksızın Mağdurun Beyanı "Kadının beyanı esastır" ilkesi yalnızca kadınlara özgü bir ilke değildir. Ceza hukukunda, mağdurun cinsiyetine bakılmaksızın, çocuk, erkek veya kadın fark etmeksizin mağdurun beyanı esas alınmaktadır. Bu ilke, ceza muhakemesi kanunu (CMK) gereği etkin soruşturma yürütülmesini sağlamak için de önemli bir temel teşkil eder.

Yargıtay'dan emsal karar! Boşanma sebebi sayıldı Haber

Yargıtay'dan emsal karar! Boşanma sebebi sayıldı

İçtihat Bülteni Uygulaması'ndan edinilen bilgiye göre, Gebze'de karşılıklı açılan boşanma davasında, eşlerden birinin internet bağımlısı olması nedeniyle eşine, evine ve çocuğuna yeterli ilgiyi göstermemesini Gebze Aile Mahkemesi, kusurlu davranış olarak değerlendirdi. Taraf vekillerinin istinaf başvurularını, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi'ni ayrı ayrı esastan reddine karar verdi. Taraf vekilleri bu kez temyiz başvurusunda bulundu ve dosya Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'ne gönderildi. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından verilen onama ilâmında, "Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı-davalı erkek vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı-davacı kadın vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir" diyerek kusur incelemesi yönünden her iki eşin temyiz itirazlarını reddetti. Böylelikle, internet bağımlısı eşin; evine, eşine ve çocuğuna yeterli ilgiyi göstermemesi boşanma sebebi olduğu Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından da kabul edilmiş oldu. Sosyal medya uygulamalarının kapatılması veya sınırlandırılması gerektiğini savunan Ekrem Öztürk, "Evde bulunduğumuz zaman sosyal medyada biraz vakit geçiriyoruz. Eşim de benimle birlikte sosyal medyada zaman geçiriyor. Gençler ve ebeveynler ağırlıklı olarak TikTok'ta vakit geçiriyor. Çocuklar, ebeveynlerinin sosyal medyada çok vakit harcadığını görünce onlar da alışıyor. Sosyal medya uygulamaları kapatılmalı veya sınırlandırılması gerekiyor" dedi. Telefonla oynamanın boşanma sebebi olmaması gerektiğini söyleyen Gülben Öztürk, "Sosyal medya kısıtlanmalı veya kapatılmalı. Sosyal medya kapatıldıktan sonra eğer kişi eşiyle vakit geçirmiyorsa o zaman boşanma sebebi olabilir. Telefonla oynamak boşanma sebebi olmamalı" diye konuştu. Telefon bağımlılığının aileyi çok fazla etkilediğini söyleyen Melis Uzun, "Biz de telefonda vakit geçiriyoruz ama kararlı kullanıyoruz. Çünkü bakmamız gereken 2 çocuğumuz var. Hem onlarla ilgilenip hem telefonda vakit geçirebiliyoruz" şeklinde konuştu. Turan Uzun ise "Telefon bağımlılığı çok artış gösterdi. Teknoloji bağımlılığı insanları obeziteye kadar sürüklüyor. İnsanlar eskiden dışarı çıkıp, sağlıklı yaşardı. Şimdi evde oturup telefonda vakit geçirmeye başladığı için sağlık sorunları artmaya başladı. Ben de sosyal medya bağımlısı olmaya başladım" dedi. Sosyal medyaya karşı olduğunu söyleyen Kamil Küçük, "4 tane çocuğum var. Onlara kötü örnek olmamak için telefonda çok fazla vakit geçirmiyorum. Şimdiki çocuklar elektronik eşyalara çok değer veriyorlar. Keşke mümkün olsa da engellesek. Eşlerin boşanması biraz abartı olmuş. Telefonda oynadığı için boşanmak bence pek uygun değil. Bence sosyal medya kısıtlanmalı. Ben kendi adıma karşıyım" şeklinde konuştu.

İşçi hayatını kaybetmişti: Yargıtay o cezayı az buldu! Haber

İşçi hayatını kaybetmişti: Yargıtay o cezayı az buldu!

Karara göre, 2014'te İskenderun'da bir mermer firmasının deposunda çalışan kişi, vinç ile mermerleri taşırken istiflenmiş haldeki mermerler üzerine devrildi. Göğüs bölgesinden ve iç organlarından yara alan kişi, yaşamını yitirdi. Olayla ilgili başlatılan soruşturma kapsamında bilirkişi, ölenin mesleki eğitiminin olmadığı alanda çalıştırıldığını, ayrıca vinç kullanma, kaldırma ile taşıma işlerinin de yetkili kişi denetiminde yapılmadığını tespit etti. Bilirkişinin raporu doğrultusunda firmanın depo sorumlusu hakkında "taksirle öldürme" suçundan kamu davası açıldı. Yargılamayı yapan İskenderun 3. Asliye Ceza Mahkemesi, depo sorumlusu sanığa, Türk Ceza Kanununun 85. maddesinde düzenlenen "taksirle öldürme" suçundan hapis cezası verdi, daha sonra bu cezayı 15 bin 200 lira adli para cezasına çevirdi. Temyiz itirazı üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesi, sanığın eyleminin daha ağır cezayı gerektiren "bilinçli taksirle öldürme" suçu olduğu gerekçesiyle bozdu. KARARIN GEREKÇESİNDEN Dairenin kararında, olay tarihinde yürürlükte bulunan 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu gereği dava konusu olayın yaşandığı işyerinin "tehlikeli işler" kapsamında yer aldığı ifade edildi. Kararda, tehlikeli sınıfta yer alan işlerde çalışacakların yapacakları işe uygun olduklarını belirten sağlık raporu almadan işe başlatılamayacakları belirtildi. Kararda, işçilerin konuyla ilgili eğitim almalarının da zorunlu olduğuna işaret edildi. Öte yandan kararda, "Ölenin, değinilen mevzuat hükümleri gereğince çok tehlikeli işte çalışabileceğine dair sağlık raporu alınmadığı, icra ettiği faaliyete uygun mesleki eğitimler verilmediği ve vinci kullanma belgesi olmadığı halde vinci kullandığı anlaşılmakla, firmanın yetkilisi olan sanığın eylemlerinde 5237 sayılı Kanunun 22. maddesinin 3. fıkrasında yer alan bilinçli taksir hükümlerinin uygulanması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir." değerlendirmesine yer verildi. Türk Ceza Kanununun "taksir" suçunu düzenleyen 22. maddesinin 3. fıkrasında, "Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır. Bu halde taksirli suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar artırılır." hükmü yer alıyor.

Yargıtay'dan emsal karar: O cezaya onama! Haber

Yargıtay'dan emsal karar: O cezaya onama!

Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 47 büyükbaşın parasını öderken verdiği çek karşılıksız çıkan kişiye "banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık" suçundan verilen 7 yıl hapis ve 400 bin lira adli para cezasını onadı. Dairenin kararına göre, 2018'de internetteki "satılık büyükbaş hayvan" ilanını gören sanık, ilan sahibini arayarak hayvanları kurbanlık amacıyla satın almak istediğini söyledi. Kiraladığı kamyonla Konya'ya gelen sanık, satıcı ile anlaştı. Ödemenin bir kısmını nakit olarak yapan sanık, geri kalanı için çek doldurarak imzaladı. Satıcı, vadesi gelen çekleri bozdurmak istediğinde, çeklerin üzerinde bir devlet hastanesinin başhekiminin adının yazılı olduğunu ve sahte olarak oluşturulduklarını öğrendi ve suç duyurusunda bulundu. Satıcıyla konuştuğu telefon numarası ve hayvanları götürmek için kullandığı kamyonu kiraladığı şirket aracılığıyla kimliği belirlenen sanık hakkında "banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık" suçundan kamu davası açıldı. Yargılamayı yapan Konya Ereğli Ağır Ceza Mahkemesi, atılı suçu işlediği tespit edilen sanığa 7 yıl hapis ile 400 bin lira adli para cezası verdi. İstinaf başvurusu Konya Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesi tarafından reddedilen sanık, kararı temyiz etti. Temyiz incelemesini yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesi, sanığa verilen cezayı onadı. KARARIN GEREKÇESİNDEN Dairenin kararında, dava konusu olayda kullanılan çekin külliyen sahte oluşturulduğunun belirlendiği kaydedildi. Yargılama sürecindeki işlemlerin usul ve kanuna uygun yapıldığı aktarılan kararda, "Eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşılmış, verilen kararda hukuka aykırılık bulunmamıştır." değerlendirmesine yer verildi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.