Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Müsilaj

Bursa Hayat Gazetesi - Müsilaj haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Müsilaj haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey: ‘Marmara’yı ortak mücadele kurtarabilir’ Haber

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey: ‘Marmara’yı ortak mücadele kurtarabilir’

Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, “Marmara Denizi’nde Müsilaj ile Mücadele” başlıklı toplantıda yaptığı konuşmada, Marmara Denizi’nin karşı karşıya olduğu çevresel tehditleri değerlendirerek çözüm önerilerini paylaştı. Bozbey, özellikle sanayi ve nüfus yoğunluğunun artışıyla birlikte Marmara’nın ciddi bir kirlilik yükü altında kaldığını vurguladı. MARMARA DENİZİ’NİN ‘BEN ÖLÜYORUM’ ÇIĞLIĞI Marmara Denizi’nin hem ticaret hem de ekosistem açısından Türkiye’nin en önemli denizlerinden biri olduğunu belirten Başkan Bozbey, 1970’li yıllardan itibaren başlayan sanayileşmenin ve nüfus yoğunluğunun denizi kirlettiğini, bu kirliliğin uzun yıllardır göz ardı edildiğini söyledi. “Bilim insanları 2007 yılında kirliliğin artışıyla birlikte canlı yaşamının azalacağı yönünde uyarıda bulundu. Ancak ne yazık ki gerekli önlemler alınmadı” diyen Bozbey, 2021 yılında yaşanan müsilaj felaketinin Marmara Denizi’nin “ben ölüyorum” çığlığı olduğunu ifade etti. Marmara Belediyeler Birliği’nin öncülüğünde hazırlanan 22 maddelik eylem planının sadece 19 maddesinin hayata geçirilebildiğini, geri kalan 3 maddenin ise hayati önem taşıdığını kaydeden Bozbey, bu maddelerin başında ileri biyolojik arıtma tesislerinin kurulmasının geldiğini söyledi. “Marmara’yı kurtarmak istiyorsak, hem evsel hem sanayi atıklarının ileri biyolojik arıtmadan geçirilmeden denize deşarj edilmesine kesinlikle son vermeliyiz” dedi. ‘MARMARA HEPİMİZİN’ Arıtma tesisi kurulumları için yer tahsisinde sorun yaşadıklarını belirten Bozbey, hükümetten yer seçimi ve finansman konusunda destek talep ettiklerini ifade etti. Faizsiz kredi ve döviz yerine TL bazlı finansman sağlanmasının belediyeler için büyük kolaylık sağlayacağını belirten Bozbey, “Tesisleri kurmak için borçlanıyoruz. Ama bunu yapmalıyız, çünkü Marmara hepimizin” dedi. Marmara’daki kirliliğin yüzde 60’ının evsel atıklardan, yüzde 40’ının ise sanayi kaynaklı olduğuna dikkat çeken Bozbey, sanayi atıklarında yalnızca biyolojik değil, kimyasal arıtmanın da gerekli olduğunu ancak bu konuda henüz somut bir adım atılmadığını söyledi. Ayrıca tarımda kullanılan gübrelerin de denizi kirlettiğine değinen Bozbey, çevre kirliliğine neden olan tüm aktörlerle mücadele edilmesi gerektiğini belirtti. ‘DERELERİMİZDEN MARMARA’YA KİRLİ SU AKIYOR’ Bursa’da yapılan denetimlerde 155 kaçak deşarjın tespit edilerek engellendiğini açıklayan Bozbey, “Kaçak deşarjların önüne geçiyoruz, ama yeterli değil. Derelerimizden Marmara’ya hâlâ kirli su akıyor. Bu konuda da çalışmalarımız sürüyor” dedi. Sanayi tesislerinin çevreye zarar veren uygulamaları nedeniyle daha sıkı denetlenmesi ve gerektiğinde kapatılması gerektiğini vurgulayan Bozbey, “Cezalar caydırıcı olmalı, aksi halde bu sorunlar yaz aylarında yeniden karşımıza çıkacak” ifadelerini kullandı. Son olarak, Bursa’da kapasite artışları ve yeni arıtma tesisleri için bütçeleme çalışmalarının sürdüğünü aktaran Bozbey, “Yaklaşık yedi yeni ileri biyolojik arıtma tesisi kurmamız gerekiyor. Tüm bu yatırımlarla Marmara’yı yeniden yaşanabilir hale getireceğiz” dedi. Bozbey, toplantıya katılan CHP Genel Başkan Yardımcısına da teşekkür ederek sözlerini tamamladı.

Marmara Denizi can çekişiyor! Müsilaj balıkçılığı bitirme noktasına getirdi Haber

Marmara Denizi can çekişiyor! Müsilaj balıkçılığı bitirme noktasına getirdi

Marmara Denizi’nde her geçen gün artan müsilaj tehdidi, balıkçılığı adeta bitme noktasına getirdi. Deniz ekosisteminin çöküşe geçtiğini belirten balıkçılar, ağların çamurla kaplandığını, teknelerin motorlarının arızalandığını, yumurtlama dönemindeki balıkların yok olduğunu söylüyor. Balıkçılar ve kooperatif yetkilileri, hem çevresel önlem hem de maddi destek çağrısında bulunuyor. “EYLÜL’DEN BERİ DENİZE ÇIKAMIYORUZ, ZARARIMIZ BÜYÜK” S.S. Gemlik Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Hüseyin Dalaler, durumun ciddiyetini şu sözlerle anlattı: “Eylül ayından bu yana denize çıkılamıyor. Ağlarımız müsilajdan parçalanıyor. Masrafımızı bile kurtaramıyoruz. Aldığımız desteklemeler sekiz bin lira civarında ama bu rakam bugün on bin lirayı dahi karşılamıyor. En küçük teknenin Eylül ayında masrafı 150-200 bin lirayı buluyor. Büyük teknelerin maliyeti katlanarak artıyor. Ufak balıkçı kendi merasında çalışmak zorunda ama müsilaj nedeniyle artık bu mümkün değil.” “DENİZ DİBE ÇÖKTÜ, BALIK YUMURTALARI ÖLÜYOR” Dalaler, müsilajın sadece bugünü değil, denizin geleceğini de yok ettiğini vurguladı: “Bu çamur, balığın yumurtlama dönemi olan Mayıs’ta denizin dibine çöküyor. Yumurtaların tamamını yok ediyor. Deniz boş kaldı, popülasyon yok oluyor. Devletimizden faizsiz, geri ödemesiz kredi talep ediyoruz.” “ARTIK GEÇİM DEĞİL, GELECEK KAYGISI TAŞIYORUZ” Üçüncü kuşak balıkçı İlker Uğur Karalar da yaşanan yıkımın sadece maddi değil, manevi boyutları olduğunu belirtti: “Artık geçim kaygısını aştık, gelecek nesillere bırakacak bir Marmara yok. Geçen yıl günde 200 kilo balık yakalarken bu sene 15-20 kiloya düştük. Giderler iki katına çıktı, gelirler yarıdan fazla azaldı. Elimiz kolumuz bağlı, iflasın eşiğindeyiz.” “DENİZ MASMAVİYDİ, ŞİMDİ ÇAMURLA KAPLI” 50 yaşındaki balıkçı Mehmet Karakuş, Marmara Denizi’ndeki değişimi şöyle anlattı: “Eskiden deniz masmaviydi, şimdi çamaşır ve bulaşık makinelerinin, deterjanların, fabrika atıklarının aktığı bir çamur denizine döndü. Nüfus arttı ama arıtma tesisleri yetersiz kaldı. Temel çözüm atıkların denize değil, başka yerlere yönlendirilmesi. Deniz kendi kendini temizler ama biz dışarıdan gelen kirliliği kesmeden olmaz.” “DENİZANASI ÇOĞALIYOR ÇÜNKÜ BALIK KALMADI” Balıkçı Süleyman Aydın ise denizanasının artışını, balık neslinin tükenmesiyle ilişkilendiriyor: “Eskiden denizanası yoktu. Denizlerimizde balık çoktu, denizanasını yerdi. Şimdi balık yok, denizanası çoğalıyor. Gırgırlarla yapılan aşırı ve bilinçsiz avcılık yüzünden bu hale geldik. Denizdeki süzgeç sistemi de taşlarla bozuldu, sahile vuran pislik artık doğa tarafından süzülmüyor. Bunlar deniz ekosisteminin sonunu hazırlıyor.”

Sanayi atıkları müsilajı tetikliyor: Özçelikler’den OSB’lere arıtma uyarısı Haber

Sanayi atıkları müsilajı tetikliyor: Özçelikler’den OSB’lere arıtma uyarısı

Marmara Denizi’nde yeniden baş gösteren müsilaj tehdidi, çevre sağlığı kadar sanayi ve endüstri alanlarını da tehdit ediyor. Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Çevre Yapı Arıtma Sistemleri Yönetim Kurulu Başkanı Çağlar Özçelikler, çevre kirliliğinin en somut örneklerinden biri olan müsilajın önlenebilmesi için sanayi tesislerinin daha duyarlı davranması gerektiğini söyledi. ARITMA SİSTEMLERİ SANAYİ İÇİN HAYATİ ÖNEMDE Özçelikler, özellikle organize sanayi bölgelerinde faaliyet gösteren fabrikaların atık su arıtma sistemlerinin hem varlığının hem de verimliliğinin kritik rol oynadığını ifade etti. “Sanayi tesisleri, atıklarını doğrudan su kaynaklarına bırakmak yerine arıtma süreçlerini eksiksiz ve verimli şekilde uygulamalıdır. Bu yalnızca çevreye değil, üretim süreçlerine de olumlu katkı sunar” dedi. DENİZ EKOSİSTEMİ TEHLİKE ALTINDA Müsilajın deniz suyu kalitesini bozduğunu, oksijen seviyesini düşürdüğünü ve canlı yaşamı tehdit ettiğini dile getiren Özçelikler, “Bu yalnızca doğayı ilgilendiren bir konu değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal bir sorundur. Balıkçılıktan turizme kadar pek çok sektörü etkileyebilir” uyarısında bulundu. OSB YÖNETİCİLERİNE VE SANAYİCİLERE ÇAĞRI Sanayi bölgelerinde yapılan denetimlerin artırılması gerektiğini belirten Özçelikler, “OSB yöneticileri, fabrikalarla iş birliği içinde daha sıkı çevresel denetimler yapmalı. Bu iş birliği olmadan kalıcı bir çözümden bahsetmemiz mümkün değil” ifadelerini kullandı. SÜRDÜRÜLEBİLİR TEKNOLOJİLER ŞART Sorunun çözümüne yönelik önerilerini de paylaşan Çağlar Özçelikler, çevre dostu ve sürdürülebilir arıtma sistemlerinin kullanımının yaygınlaştırılması gerektiğini söyledi. “Bu sistemler yalnızca çevreyi korumaz, uzun vadede işletmelere ekonomik fayda da sağlar. Doğa ile uyumlu teknolojilere yönelmeliyiz” dedi. “MÜSİLAJ HEPİMİZİN ORTAK SORUNU” Toplumsal farkındalık çağrısında da bulunan Özçelikler, sözlerini şöyle tamamladı: “Müsilaj yalnızca doğayı değil, geleceğimizi tehdit ediyor. Bu sorun hepimizin ortak meselesi. Sanayiciler, yerel yönetimler ve kamu otoriteleri, el birliği ile sorumluluk almalı. Denizleri korumak bir lüks değil, zorunluluktur.”

Marmara Denizi’nde müsilaj alarmı! Tehlike yeniden kapıda Haber

Marmara Denizi’nde müsilaj alarmı! Tehlike yeniden kapıda

Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşegül Akpınar, Bursa Hayat’a yaptığı açıklamada müsilaj sorununa dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Akpınar, müsilajın temelinde ekolojik dengenin bozulmasının yattığını vurguladı. Akpınar, müsilaj oluşumunu ve nedenlerini şu şekilde açıkladı: "Müsilaj, deniz ekosistemindeki fitoplanktonların aşırı çoğalması ve organik maddelerin birikmesiyle ortaya çıkar. Bozulan bu dengenin sonucu oluşan bu organik salgı, belirli mikroorganizmaların varlığına bağlıdır. Uzun yıllardır birikmiş kirliliğin bir sonucu olan bu olay, deniz ekosistemini ciddi şekilde tehdit etmektedir." Müsilajın yeniden ortaya çıkmasının yalnızca son bir yılın kirliliğiyle açıklanamayacağını vurgulayan Akpınar, bunun belki de 40-50 yıllık bir kirlilik birikiminin sonucu olduğunu ifade etti. Akpınar, bu dengenin hemen yerine oturmasının beklenmemesi gerektiğini belirtti.  Akpınar, müsilajın tamamen ortadan kaldırılması ve deniz ekosisteminin eski sağlığına kavuşması için sabırlı ve sürdürülebilir çalışmaların gerekliliğine değindi. Akpınar, müsilajın sadece estetik bir sorun olmadığını, deniz yaşamını ciddi şekilde tehdit eden, suyun oksijen seviyesini düşürerek diğer canlı türlerinin yaşamını riske atan bir çevre felaketi olduğunu belirtti. YAYILI KİRLETİCİLER VE EKOSİSTEME ETKİSİ Akpınar, müsilajın temel nedenlerinden birinin "yayılı kirletici kaynaklar" olduğunu belirtti. Akpınar, "Nehirler ve tatlı su kaynakları aracılığıyla denize taşınan azot ve fosfor yükü müsilaja sebep oluyor. Bu kirleticiler, fitoplanktonlar için besin kaynağı ve ortamda çok bulunduklarında müsilaj oluşumunu hızlandırıyor. Tatlı su kaynaklarından denize ulaşan bu kirlilik yüklerini azaltmak için bitki temelli bir arıtma yöntemi üzerinde çalışıyoruz. Bazı bitkiler bu kirleticileri bünyelerinde tutabiliyor. Böylece çevreye zarar vermeden arıtım sağlanıyor ve su kalitesi korunuyor." dedi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın bu sorunun çözülmesi için çeşitli önlemler aldığını belirten Akpınar, bu çalışmaların etkili olabilmesi için uzun vadeli bir çaba gerektiğini vurguladı. Çünkü yıllardır süregelen kirliliğin birikimiyle karşı karşıya olduklarını ifade etti. İklim değişikliğinin de müsilajın oluşumunu tetikleyen önemli bir faktör olduğunu söyleyen Akpınar, bu değişikliğin fitoplanktonların büyüme hızını artırdığına dikkat çekti ve sözlerine şu şekilde devam etti: "Marmara Denizi’nin kapalı bir iç deniz olması ve bu nedenle su akışının sınırlı olması, kirliliğin birikmesini kolaylaştıran bir faktördür. Ayrıca, Ege ve Karadeniz’den gelen akıntılar bölgedeki tuzluluk dengesini korusa da kirliliğin dağılmasını engellemektedir." 2021 EYLEM PLANI VE ATILAN ADIMLAR 2021 yılında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hayata geçirilen “Marmara Denizi Eylem Planı” müsilajla mücadelede önemli bir dönüm noktası olmuştu. 22 ana başlık ve 134 alt eylemden oluşan bu plan çerçevesinde çeşitli önlemler alındı ve bilimsel çalışmalar başlatıldı. Akpınar, sürecin sadece bir başlangıç olduğunu belirterek, “Bu kirlilik bir yılın değil, belki 40-50 yılın birikimi. Dolayısıyla ortadan kalkması da uzun vadeli ve sürdürülebilir çabalar gerektiriyor. Hızlı sonuç beklemek yanıltıcı olur.” şeklinde konuştu. BURSA’DAN ÖRNEK BİR PROJE:  YÜZER BİTKİ ADALARI Akpınar, Uludağ Üniversitesi, TÜBİTAK 1001 Projesi kapsamında yürütülen çalışmayla, müsilajın temel nedenlerinden biri olan yayılı kirletici kaynaklardan gelen azot ve fosfor yükünü azaltmak için “yüzer bitki adaları” projesi geliştirdiklerini belirtti. Akpınar, “Nilüfer Çapraz Çayı ve Nilüfer Çayı üzerine kurulan 11 adet ada ile pilot uygulama gerçekleştirildi. 2024 sonunda ise bu proje büyütülerek, yaklaşık 1000 bitki adasıyla Marmara’ya ulaşan tatlı su kaynaklarında daha geniş ölçekli bir temizlik hedefleniyor.” diye konuştu.  “Bu modelle Marmara’ya giren kirleticileri azaltmak istiyoruz. Hedefimiz, doğayla uyumlu bir çözüm geliştirerek çevreye katkı sağlamak.” diyen Akpınar, sürdürülebilirliğin önemine dikkat çekti. TOPLUMUN ROLÜ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR ÇÖZÜMLER Müsilajın önlenmesi için yalnızca devletin alacağı önlemlerin yeterli olmadığını, bireylerin de çevre bilincine sahip olması gerektiğini söyleyen Akpınar, “Marmara Denizi’ni korumak için hepimizin üzerine düşen sorumluluklar var. Kişisel olarak da çevreye duyarlı olmalı ve kirliliğin önüne geçmeliyiz” ifadelerini kullandı. Özellikle denize atılan atıkların müsilajın daha da kötüleşmesine neden olduğuna dikkat çekti. EN KÖTÜ SENARYO NE OLABİLİR? ‘Müsilajla mücadele edilmezse ne olur?’ Akpınar, en kötü senaryoyu şöyle özetledi: “Müsilajla mücadele edilmezse ekosistem kendini toparlayamaz ve biyolojik çeşitlilik geri dönüşü olmayacak şekilde zarar görebilir. Bu yüzden eylem planlarının istikrarlı biçimde devam etmesi şart.” Müsilaj, sadece yüzeyde görünen bir çevre sorunu değil; deniz altındaki yaşamı, balıkçılığı ve kıyı ekonomilerini de doğrudan etkileyen çok yönlü bir kriz. Bu nedenle hem merkezi yönetimlerin hem yerel idarelerin hem de bireylerin bu konuda atılan adımları kararlı bir şekilde sürdürmesi büyük önem taşıyor.

Marmara Denizi'nde müsilaj alarmı: Dipte yoğun, yüzeye taşınıyor Haber

Marmara Denizi'nde müsilaj alarmı: Dipte yoğun, yüzeye taşınıyor

Marmara Denizi’nde yeniden müsilaj tehlikesi baş gösterdi. İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yelda Aktan, son günlerde deniz dibinde yoğun müsilaj gözlemlendiğini ve bu kütlelerin bakteriyel faaliyetler sonucu zamanla yüzeye çıktığını açıkladı. Son 20 yıldır farklı dönemlerde ortaya çıkan müsilaj, özellikle son yıllarda yoğun şekilde ekosistemi tehdit etmeye devam ediyor. Aktan, Marmara Denizi'nin yoğun insan ve endüstriyel baskı altında olduğuna dikkat çekerek, organik madde ve besin tuzlarındaki artışın, tek hücreli bitkisel canlıların (fitoplankton) aşırı çoğalmasına ve ölümleri sonrası müsilaj oluşumuna yol açtığını ifade etti. Aktan, "Müsilaj aslında tüm su kolonunda var. Ancak su yüzeyine çıktığında fark ediliyor. Şu anda dipte çok yoğun şekilde gözlemleniyor. Deniz yüzeyine taşınması an meselesi" dedi. Ayrıca Marmara Denizi'nde akıntıların yetersiz olduğu bölgelerde müsilajın daha uzun süre kalabildiğini belirtti. "MARMARA’NIN DOĞASI BU YÜKÜ KALDIRMIYOR" Prof. Dr. Yelda Aktan, Marmara Bölgesi'nde nüfusun artmasına paralel olarak atık baskısının da arttığını belirtti. Arıtma tesislerinin kapasitesinin yetersiz olduğunu belirten Aktan, "Belediyeler yatırım yapıyor ancak mevcut nüfusla karşılaştırıldığında bu yatırımlar yetersiz kalıyor. Ayrıca son dönemlerdeki aşırı yağışlar, arıtma tesislerine yük bindiriyor ve bazen atıklar arıtılmadan denize bırakılabiliyor" diye konuştu. Müsilajın sadece evsel atıklardan değil, tarımsal faaliyetlerden ve derin deniz deşarjlarından da kaynaklandığını vurgulayan Aktan, çözümün bütüncül bir yaklaşımla alınacak kararlar ve sıkı denetimle mümkün olabileceğini belirtti. "DOĞAL HABİTATLAR KORUNMALI" Müsilajla mücadelede doğal habitatların korunmasının önemine dikkat çeken Aktan, dolgu alanların yaygın olduğu Marmara kıyılarında denizin kendini temizlemesinin daha da zorlaştığını ifade etti. "Habitatlar korundukça müsilaj gibi olaylar daha seyrek görülür. Aksi halde ekosistemi kaybetme riskiyle karşı karşıyayız" uyarısında bulundu. Aktan ayrıca, İstanbul Boğazı gibi akıntılı bölgelerin müsilajdan daha az etkilendiğini ancak İzmit Körfezi ve Adalar civarı gibi durağan bölgelerde yoğun kütlelerin biriktiğini söyledi.

Nilüfer Çayı'ndaki kirliliğe son! Bu çalışmayla Marmara Denizi nefes alacak Haber

Nilüfer Çayı'ndaki kirliliğe son! Bu çalışmayla Marmara Denizi nefes alacak

Uludağ'dan doğan ve Bursa Ovası'nı sulayarak tarım ve ekolojik denge için hayati öneme sahip olan Nilüfer Çayı, Susurluk Çayı ile birleşip Marmara Denizi'ne dökülmektedir. Bu nedenle, şehir merkezinin atık sularının bırakıldığı Nilüfer Çayı ve kolları, hem Bursa hem de Marmara Denizi için büyük önem arz etmektedir. Bu atık suların arıtılma kalitesi, her iki bölgenin sağlığı açısından kritik bir faktördür. Aras ve Doç. Dr. Babak Vaheddoost ile Arş. Gör. Damla Yılmaz'ın liderliğinde gerçekleştirilen ve TÜBİTAK, Bursa Büyükşehir Belediyesi ile BUSKİ'nin destek verdiği çalışma, Nilüfer Çayı'na deşarj edilen atık suların daha verimli bir şekilde arıtılmasını amaçlıyor. ‘SU KALİTESİNDE BELİRGİN BİR DÜŞÜŞ’ Projeyle ilgili açıklamalarda bulunan Aras, Nilüfer Çayı'nın su miktarının mevsimsel yağışlara bağlı olarak değiştiğini ancak son yıllarda yaşanan kuraklık ve yer altı suyu seviyelerindeki düşüşün buradaki su miktarının azalmasına yol açtığını söyledi. Aras, "Nilüfer Çayı'nda yüksek azot ve fosfor seviyeleri tespit edilmiş. Bu durum tabii ki su ekosisteminde oksijen seviyesinin düşmesine ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden oluyor. Dolayısıyla da su kalitesinde belirgin bir düşüş olduğunu gözlemliyoruz." İfadelerine yer verdi. Aras, daha verimli bir atık su arıtma tasarımının su kirliliği ve müsilajın önlenmesinde büyük bir rol oynadığını belirterek, atık suların daha etkin bir şekilde arıtılmasıyla Nilüfer Çayı'nın su kalitesinin iyileştirilmesinin mümkün olduğunu vurguladı. Ayrıca, minimum enerjiyle daha etkili bir atık su arıtma süreci planlamaya çalıştıklarını ifade etti. ‘YENİ DİZAYNLAR GELİŞTİRMEYE ÇALIŞIYORUZ’ Aras, konuşmasının devamında; "Burada biyolojik süreçlerin olduğu havalandırma havuzlarından ölçümler alıyoruz. Su hızı ve oksijen miktarı ölçümünü yapıyoruz ve daha sonra bunu bilgisayar ortamında bir programda simüle ederek çeşitli hız miktarlarının, oksijen miktarlarının ne kadar değiştiğini belirlemeye çalışıyoruz. Ölü noktaları tespit ediyoruz ve bununla birlikte verimi yükseltecek çalışmaları bilgisayar ortamında simüle ediyoruz. Burada verimin düşük olduğu bölgelerde verimi nasıl artırabiliriz? Yani arıtmayı ne kadar daha iyi yapabiliriz? Arıtma tesisindeki ünitelerde yeniden bir dizayn yapmaya çalışıyoruz. Bu arıtma tesislerinde havalandırıcılar var. Bu havalandırıcıların yerini ve konumunu yeniden dizayn etmek istiyoruz. Suyu karıştıran, karıştırıcı dediğimiz üniteler var. Bunları yeniden dizayn edip daha yüksek verimde yani biyolojik arıtmayı çok daha ileri seviyeye taşıyacak yeni dizaynlar geliştirmeye çalışıyoruz." dedi. ATIK SU NASIL TEMİZLENİYOR? Aras, Bursa Doğu Atıksu Arıtma Tesisinde saha ölçüm çalışmaları yaptıklarını belirterek, araştırma süreci hakkında; "Atık su nasıl temizleniyor? Biyolojik bir aktivite. Yani atık suyun arıtılması aslında çok basit bir mekanizma. Atık sudaki bakterileri devreye sokabilmek için tek kullandığımız şey oksijen, suya oksijen veriyoruz, oksijenle birlikte su temizleniyor. Oksijen veren difüzörlerin tasarımını biz su hızlarını ölçerek yapmaya çalışıyoruz. Suyu ne kadar çok dolaştırabiliriz diye. Şimdilik sadece ölçüm çalışmalarına başladık. Analiz kısımlarına henüz geçmedik. Şu anda bilgisayar ortamına aktarma aşamasındayız." açıklamasında bulundu. Aras, Nilüfer Çayı'nda mevsimsel olarak su seviyelerinin çok düştüğü dönemlerde, buraya karışan atık sudaki kirleticilerin suda daha uzun süre kalabildiğini belirterek, üzerinde çalıştıkları tasarımla arıtma tesisinin verimliliğini artırarak, Nilüfer Çayı'na karışan suyun daha temiz hale gelmesini sağlayacaklarını vurguladı. ‘MÜSİLAJIN AZALTILMASINA YARDIMCI OLACAĞIZ’ Aras, "Marmara Bölgesi sanayi bölgesi olduğu için sanayiden gelen atıkların Marmara Denizi'ne ulaşması kirlenmeyi doğuruyor ve kirlenmeyle birlikte bu sürece sebebiyet veriyor. Özellikle karbon, azot ve fosfor gibi besin maddelerinin yüksek olması Marmara Denizi'ndeki mikroorganizma ve fitoplanktonların aşırı çoğalmasına neden oluyor. Bizim bu çalışmamız neticesinde Nilüfer Çayı'na karışan hem evsel hem de sanayi atıkları daha iyi arıtılacak, böylece daha temiz bir atık suyun Marmara Denizi'ne verilmesiyle müsilajın azaltılmasına yardımcı olacağız." dedi. TÜM ŞEHİRLERİN ATIK SU ARITMA TESİSLERİNDE İYİLEŞTİRME YAPILMALI Aras, yaklaşık 3,5 milyon insanın yaşadığı Bursa'da yalnızca bu çalışmanın yeterli olmayacağını ve Marmara Denizi'ne deşarj yapan tüm şehirlerin atık su arıtma tesislerinde iyileştirmeler yapılması gerektiğini belirtti. Bu çalışmaların gerçekleştirilmesiyle, müsilajın başlıca nedeni olan atık suların bertaraf edilmesinin mümkün olacağını ifade etti. HEM ÇEVRESEL HEM DE EKONOMİK ANLAMDA ÖNEMLİ KAZANIM Prof. Dr. Egemen Aras, konuşmasının sonunda, 2 yıl içinde tamamlanacak projeyle enerji tüketimini en aza indirirken tesis verimliliğini en üst seviyeye çıkaracak özgün havalandırma havuzu tasarımları sunacaklarını vurguladı. Bu sayede hem çevresel hem de ekonomik anlamda önemli kazanımlar elde edileceğini belirtti.

Bursa’da Karsak Deresi’nde inceleme! ‘Utancımızdan dönüp bakamıyoruz’ Haber

Bursa’da Karsak Deresi’nde inceleme! ‘Utancımızdan dönüp bakamıyoruz’

Geçtiğimiz günlerde Gemlik Körfezi'nde yapılan dalışlarda müsilajın yarattığı tahribat gözler önüne serildi. Dalış ekibi, deniz dibindeki müsilaj tabakasını görüntüledikten sonra, Gemlik'in bir başka önemli çevre sorunu olan Karsak Deresi'nde incelemelerde bulundu. Gemlik Kent Konseyi Başkanı Sedat Akkuş, "Gemlik'in çevre sorunları dediğimizde aklımıza öncelikle Karsak Deresi ve 2021 yılında ilk defa hayatımıza giren müsilaj sorunu geliyor. Yıllardır süre gelen ihmaller ve denetimsizlikler yüzünden çocukluğumuzda yüzdüğümüz, balık tutup yediğimiz Karsak Deresi'nin yanından geçerken, şimdilerde utancımızdan dönüp bakamıyoruz. 3 gün önce beyaz akan, dün onu kirletenlerin vicdanı gibi simsiyah akan Karsak Deresi'ni temizlemek artık bizler için çevresel bir olaydan çok insanı bir mesele haline gelmiştir. Çünkü bu derenin kirliliği, birazdan Mustafa Sarı hocam anlatacak, 30 milyondan fazla insana ev sahipliği yapan Marmara Denizi'nde müsilaj olarak karşımıza çıkmaktadır. Ve bu sorun yalnızca belediyelerin meselesi değil; bir arıtma tesisi bile bulunmayan zeytin işletmelerinin, turşu fabrikalarının, sanayinin ve topyekün Gemlik halkının sorunudur. Şunu iyi bilmeliyiz arkadaşlar; ne Karsak Deresi ne de Gemlik Körfezi bizim değil; çocuklarımızın, torunlarımızın gelecek nesillerin mirasıdır bize düşen ise o mirası korumaktır" açıklamasında bulundu. Bursa Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy ise "26 Şubat'ta Nilüfer Çayı için İnkaya'daydık. 'Dünya Sulak Alanlar Günü'nde İznik Gölü'ne dikkat çektik. Bugün de üçüncü çevre çalışmamızı Gemlik Kent Konseyi öncülüğünde 'Karsak Deresi ve Müsilaj' başlığı ile burada düzenliyoruz. Doğamızı, toprağımızı, havamızı koruma mücadelemize durmadan devam edeceğiz." dedi. Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, açıklamasında şu ifadelere yer verdi; "Biz müsilaj yüzeye çıkıncaya kadar yok sayarız. Müsilaj yüzeyi kapsayacak ki, ondan sonra müsilaja var diyelim. Denizin dibi dediğimiz yer bir yaşam alanı. Mercanlar, müsilajdan önce pırıl pırılken müsilajdan sonra etkilendi. Deniz çayırlarını müsilaj battaniye gibi örttüğünde yüzde 15 civarında kayıp ortaya çıktı. Midye çiftlikleri etkileniyor. Yüzde 30 civarında kayıp yaşanıyor. Turizm etkileniyor. Hiç kimse müsilajla kaplı bir yere gelmeyecek. Nisan ayından itibaren müsilaj yüzeye çıkacak. O zaman bu turizm tesisleri boş kalacak."

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Bursa Hayat Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.