...
Bunlardan ilki bedensel rollerimiz. Yani uyuyan, dokunan, işiten ve hisseden hallerimiz.
Bir diğeriyse psikolojik rollerimiz. Yani öfkelenen, kaygılanan, sevinen, üzülen, acı çeken ve seven hallerimiz.
İşte tüm bunlar biziz. Bizim ayrılmayan sadece şekil değiştiren, renk değiştiren hallerimiz. Bir gün depresif bir tutum sergilerken bir gün çok neşeliyiz. Soğuk havada üşürken sıcak havada terliyoruz. Ama maalesef ben bu rollerimi görmezden gelip sonradan edindiğim annelik, babalık, eşlik, öğretmenlik, doktorluk, öğrencilik rollerime yapışırsam gün gelir bu roller benden alındığında kendimi yetersiz, değersiz, işe yaramaz ya da boşlukta hissetmem normal olmaz mı sizce de?
Çoğu zaman vurguladığım bir konu vardır. Koruyucu hekimliği bilirsiniz. Daha hastalık gelmeden önce önlem almayı vurgulayan bir terim. Bu durum psikolojik sorunlar için de geçerlidir. Eğer hedefimiz psikolojik problemler yaşamadan evvel bunlara dair önlem almak olursa daha huzurlu, daha az depresif günler geçireceğizdir.
Peki, henüz psikolojik sorunlar yaşamadan koruyucu hekimlik taktiğiyle nasıl önlem alabiliriz? Tabii ki her zaman üzerinde durduğumuz konu: Kendimizi tanıyarak. Fakat bu konuyu başka bir yazımızda daha derinlikli olarak ele almaya çalışırız.
Bu soruya vereceğimiz cevaplardan bir tanesine de yazı serimizin başından itibaren aktarmaya çalıştığım rol tutsaklığından kurtularak henüz yaşamadığımız psikolojik sorunlar için bir önlem alabiliriz.
Son olarak evlatlarımızın ömürlerinin 1/4’ünü zaten öğrencilik rolüne tutsak eden bir eğitim sistemimiz ve toplum yapımız var. Bizlerin bilinçli ebeveynler olarak üzerimize düşen en büyük görev, evlatlarımızın yalnızca öğrenci rollerinden ibaret olmadıklarını zaten var edilmeleriyle hayatta değerli olduklarını hissettirmek olmalı.