Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Yaş alma meselesi

Yazının Giriş Tarihi: 06.09.2025 07:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.09.2025 15:36

Yaş aldığını, artık o uzak sandığın ve içten içe hiç gelmeyecek gibi gelen kıvama, zamana geldiğini, ilginç birkaç ufak detayda anlıyor ya insan, her defasında oturup o ansızın gelen zamana mı bunu anlayış şeklimi mi ya da önce hangisinden başlayayım ona şaşırıyorum.

Ne kadar ilginç değil mi? Hiç gelmeyecek sandığın ne varsa ansızın kapını çalıvermiş oluyor bir anda.

Hayat işte...

Gerçekten aslında bu anlara hayat diyoruz. Genel anlamda hayatın küçük yerlerine gizlenmiş ipuçları bunlar, ufak tecrübeler gibi gözükse de aslında hayatın ta kendisi.

Bana zamanında çok uzak olan ne varsa artık bende var. Bazen ansızın bunu hatırlayıp derinlere bir yerlere, hiç olmadık yerlerde olmadık zamanlarda dalıp gidiyorum. Ben ne ara geldim bu raddelere diye. Annem derdi "hiç anlamadım bu yaşıma ne ara geldim, tüm bunlar ne ara oldu, siz ne ara büyüdünüz..." upuzun bir sıralama listesi vardı. Şaşırırdım ona. Nasıl yani ne demek anlamadım, bunca şeyi az buz da değil, sen yaşamadın mı, bizi sen büyütmedin mi, ne demek anlamamak.

Ama hakikaten anlamıyor insan, artık annemi anlama kıvamına bile geldim siz düşünün durumun vahimliğini.

Küçüklüğümden beri köyü, işi, köyle ilgili akla gelebilecek ne varsa hiç sevmedim.

Zor geldi hep bana. Hatta bir nevi işkence saydım hep. Ama babam severdi annem de severdi, bizim yaz tatili anlayışımız köydü anlayacağınız.

Hiç hoşlanmazdım, zorla geçerdi günler.

Salçası, tarhanası tüm kışlık hazırlığı yapar ve bunun adı tatil olurdu babama göre.

Hepimizin korkulu rüyasıydı anlayacağınız.

Stres basardı her ağustos girişi bana. Eyvah sayılı gün sonra eziyet başlayacak bize diye. O 15 günün stresi o zaman en büyük derdimdi tabi. İşler biter yani tatil biter biz eve dönerdik ki bu bizim için bayram sayılırdı, üzerimizden yük kalkardı.

Bunları neden anlattım. Şundan dolayı;

Ben fark ettim ki son bir kaç senedir ama özellikle bu sene zevkle salça yaptım...

Zevk aldım... "Olması gerek, yapmadık salça, zamanı geçiyor, köye gitmek gerek, bütün kış ne yapacağız..." diye diye hem de.

Bunu da ne zaman fark ettim, her şey bitti baktım rahatladım, ferahladım, aaa hem de içim mutluluk doldu, önemli bir eksikliği ama mutlaka olması gereken bir eksikliği halletmiş olmanın verdiği bir rahatlama yaşarken fark ettim kendimi.

Oturduğum yerde daldım gittim o an. Ben hiçbir zaman bunun olmasını bu anın gelmesini hatta ihtimalini bile hayal edemezdim. Benim için imkansız gibi bir şeydi o kadar sevmezdim.

Ama şimdi köyü de seviyorum köyle ilgili ne varsa hepsini seviyorum. Bir köyümün olmasını hem de yakın her an ulaşılabilir olmasını bir nimet, büyük bir şans sayıyorum. Bunun mümkün olmasını hiç düşünmezdim aslında. İlginçtir ki çocuklarımın da orada zaman geçirmesini hatta bu da yetmez sevmesini istiyorum. Aynı babam gibi...

Ne ilginç bir deneyim değil mi insanın anne babasına gitgide benzemeye başladığını anlaması.

Bazen bir şey yapıyorum “aaa annem gibi yaptım” veya dedim diyorum mesela.

Bu benzemek dışında onlar gibi olmaya başladığının da göstergesi. Bir yetişkin, bir anne, bir baba...

Hakikaten hayat akıyor ve insan anlamadan adapte oluyor ama kesinlikle ruh büyümüyor.

Bazen onların bana ilginç gelen çocuksu heyecanlarını, sevinçlerini artık daha iyi anlıyorum. Ne kadar benim ebeveynlerim olsalar da ruhları hala genç. Aynı şu an benim gibi...

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.