Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Utanmak

Yazının Giriş Tarihi: 14.06.2025 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.06.2025 15:35

Bir görüntü... Yer: bir hapishane… Hapishanede çocuk sesleri...
Hücre hücre ayrılmış, görüntüleri yok, sadece sesleri var. Bir bayramlaşma konuşması.

“Büşra bayramın mübarek olsun.”
“Senin de bayramın mübarek olsun.”
“Haydi hep beraber tekbir getirelim.”

Ve tekbir sesleri...

Ben artık kendimden ciddi seviyede şüphe etmeye başladım. Ve bu bana çok ağır gelmeye başladı.
İnancımdan, düşüncemden, zikrimden, yaşayışımdan, derinliğimden, yaşantımdan, fikrimden... her şeyimden ya, her hücremden...

Acaba, diyorum, bu nasıl bir şey?
İnkâr etmeye çalıştığım, taa içte bir yerde kendime yediremediğim bir hayret düşüncesi var. Hayret ediyorum her defasında, kendimden utanarak... Nasıl böyle olabiliyorlar, merakı var. Aynı dinden olmamıza rağmen, bu teslimiyetlerine şaşırmamayı beceremiyorum.
Sonra müthiş bir utanç kaplıyor her hücremi. Artık öyle seviyelere geldiler ki, onların bu teslimiyeti yüzünden imanımdan utanmaya başladım.
Nasıl büyük bir yükmüş bu meğer. Nasıl derinden sarsıyor insanı… “Yer yarılsa da girsem içine…” düşüncesi dolanıyor zihnimde.

Ve artık başka türlü düşünmeye başladım. Eskiden büyük ve zorlu bir imtihandalar diye üzülürdüm onlar adına.
Şimdi artık acaba, farkında değiliz de biz mi imtihandayız diye düşünmeye başladım. Onlar vesilesiyle acaba biz mi imtihana tabi tutuluyoruz?

Şimdi bu korku sardı beni. Ve ciddi ciddi bunu düşünmeye başladım. Bu fikir daha çok gerçekçi gelmeye başladı bana. Çünkü ters olan bir şeyler var sanki. Ya da eksikliğimizden dolayı bize ters gelen bir şeyler...

Onlar daha çok bağlandılar...

Veya zaten hep böyleydiler de biz ancak girmeye başladık. Bizim dünya gözüyle gördüğümüz, acaba diyorum, onlara başka mı gösteriliyor? Çünkü çok zor, çok çok zorlayıcı ve insanoğlu nankör. İsyan etmesi çok muhtemel bir varlık. Yakınması, dövünmesi, şikâyet etmesi çok kolay. Ama burada işler bu şekilde ilerlemedi. Ne kadar üzerlerine gidildiyse, onlar daha fazla teslimiyet gösterdiler.

İstenildi ki isyan etsinler. Beklenildi bu. Hadi itiraf edelim. Onlar teslim oldukça huzursuzluk kapladı bizi. Onların bu durgunluğu, bu sessiz çığlıkları, anlamlı bakışları, suskun sesleri mahvetti bizi. Asıl çileden çıkan, asıl perişan olan biz olduk, fark etmeden.

Onlar sessiz sessiz ağlarken, bizde içten içe bir şeyler eksildi. Görünürde onlar acı çekiyordu ama manevi anlamda sanki bize bir şeyler oluyordu.
İnsanlığı içinden çıkılmaz bir çıkmaza, bir garip düşünce gamının içine attılar. Bu ruh hâlinden kurtulamıyorsun.

Azap gibi bir şey, manevi azap… Ruhu sıkıştıran, kendinden şüphe edebilecek seviyede yüksek... Sanki boğaza görünmez bir mengene sıkıştıran, gün geçtikçe daha da sıkan bir mengene… Ama bir his… Hiçbirimizin anlayamayacağı bir seviyeye ulaştılar. Biz onları acı çekiyor görüyoruz ama artık şüphesiz biliyorum ki her şey bizim gördüğümüzden ibaret değil. Ve onların aksine, biz bir sınava tabi tutuluyoruz.

İnsanın kendinden şüphe etmesi, belki de yeryüzündeki en kasvetli şey... İnsan o görüntüleri izleyince, anlamlandıramadığı, adını dahi bilmediği düşüncelere, sıkıntılara gark oluyor. Şimdi sorsanız, “Ne oldu içine?” diye, anlatamam ki... Bilmiyorum çünkü. Bende bir karşılığı yok, bir adı yok. İçim taştı taştı, duruldu. Minik bir baş dönmesi hâlinde seyrediyor bir süre. Bir adı yok, hissi var sadece… Acayip rahatsız edici bir his.

Ne düşüneyim, nasıl yorumlayayım, nasıl sindireyim bilemiyorum. Sadece bütün gücümü, kuvvetimi, neşemi, içimi sömürüyor. Bu düşüncelerin arasından bir tek utancı seçebiliyorum.

Nasıl bir utanç bu?
Hem Yaradan’a, hem onların yüzüne karşı... Sanki hiç karşılarına çıkamayacak, yüzlerine bakamayacakmışım hissi. Büzüle büzüle ufacık oluverecekmişim, yok olmak isteyecekmişim gibi...

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.