Şu televizyonu açmaya gelmiyor. Bazen canım sıkılıyor gezineyim diyorum akşam bakınayım şöyle diyorum. Millet çatır çatır dizi izliyor fanatik gibi, belki benimde dikkatimi çeker diyorum.
İlla bir yerde konu dizilere geliyor. Her defasında bense bilgisiz öylece dinliyorum. Nasıl bir hazla anlatılıyor şaşırıyorum da… Bu kadar sevilip izleniyorsa vardır diyorum bir gideri.
Sonra açıyorum başlıyorum izlemeye. Yarım saat sonra canım sıkılmış başım ağrımış olarak kapatıyorum televizyonu. O kadar zamanın çöpe gidişine mi yanayım, gördüklerimin rezilliğine mi kızayım benimle beraber az çok fark etmez çocuklarımın da buna maruz kalmasına mi üzüleyim?
Bak çok ciddi söylüyorum; edep, hayâ yok. Çıplaklık çok diye yakındığımız o yabancı diziler var ya artık onlar bizimkilerin yanında edepli kalmış. Artık şey demeye başladım "En azından diyorum onlarda kimin kimle olduğu belli. Evet rezil biçimde çıplaklık hakim ama artık bizdeki de onlardan az kalır yanı yok. O konuda diğer taraftan da ahlaksızlık bakımından depar atlamışız da haberim olmamış benim.
Nasıl rezillikler işleniyor Allah’ım! Bizde oturmuş çay çekirdek maaile oturup çoluk çocuk o bütün rezillikleri yalayıp yutuyoruz.
Kusura bakmayın ahlak bozma konusunda şu meşhur platformu bile geride bırakmış olabiliriz o biçim yozlaşmaya maruz bırakılıyoruz.
O platform ilk çıktığında küçük dilimi yutayazmıştım ben. Bu nasıl bir insanlık üzerine oynanan oyundur diye çok mide bulandırıcı derecede abesti her şey bana. Ama şimdi o abeslik o iğrençlik günlük olarak 7/24 naklen bize işleniyor. Çok normalleşti, bizde çok zorlanmadan hemen de alışıverdik.
Artık ne o çarpık ilişkiler ne o aşırı çıplaklık ne konusu saçma sapan kimin eli kimin cebinde olduğu belli olmayan senaryolar tuhaf gelmiyor. Hiç garipsemeden izliyoruz, bu da neymiş demiyoruz mesela.
Ama bunun ilk açılışını bizim memlekette Aşk-ı Memnu yaptı. Öyle bir girdi ki piyasaya ilk eşiği o oluşturdu. İnternette görüşmüştüm zamanında bir Japon damat diyordu ki; "İlk Türkiye’ye geldiğimde televizyonda bu dizi vardı ve bütün ev izliyordu, bizde dahil. Ve ben şoklara girmiştim böyle bir diziyi nasıl hep beraber izleyebiliyorsunuz diye sormuştum. Çok çarpık ve çok teşhirci gelmişti bana. Hiç de aile yapısına uygun bir dizi değildi." diye bir videosunu izlemiştim.
Elin yabancısı bile şaşkınlıkla bizi eleştiriyor. Halbuki onlarda böyle konulara belki de bizdeki (eski bizdeki) kadar hassasiyet yoktur bile.
Şimdi öyle bir hale geldik ki Aşk-ı Memnu basit kaçıyor konu bakımından artık. O biçim yozlaştık.
Canımız sıkılınca dizi izlememek adına film ve animasyon ustası kesildim ben. İzlemediğimiz animasyon, aile filmi veya gerçekten adam akıllı insana bir şey katan bir eser kalmadı galiba. Artık bir şey izlemek için zorlanıyorum içerik bulmaya. Ve diyorum ki; “Ne güzel şeyler yapmışlar neden biz beceremiyoruz bunları?”
Arz talep meselesi mi gerçekten yoksa bize bile isteye mi sunulmak istenen mi bu? Bilemiyorum.
Belki de “Süper Baba” zamanlarından beridir aileyi gerçek bir aile gibi anlatan bir tane bile yapımımız olmadı sanırım. Ben bile küçüktüm hayal meyal zaten o da bende.
Bir daha biz o zahmetlere girmedik. Bir adım ileriye atalım diye uğraşmadık. İşimiz gücümüz ne kadar geriye gidebiliriz oldu.
Eskiden yabancıların bana görsellik olarak kötü gelen zamanında ahlaksız bulduğum ne kadar yapım varsa artık normal bir aile filmi veya dizisi gibi geliyor. Çünkü onları bu konuda katlayarak bayağı gerilerde bıraktık.
Artık yabancı uzmanlar bile "Türk dizileri ahlak bozuyor" diye açıklamalar yapmaya başladı. Birde hızımızı alamadık sadece kendimizi değil de dünyanın da ayarları ile oynayalım dedik. Dünyaya açıldık.
Bir aile danışmanı psikoloğun yazısına denk geldim. Bir dizi önerisinde bulunuyordu. Bir Kore dizisi hem de. Diyor ki: "Ailecek izleyin, mümkünse anne babanızla beraber de izleyin, aile ne demek, emek ne demek, çaba ne demek, sevgi, aşk, fedakarlık ne demek beraber izleyerek farkına varın. Terapi niyetine..." diyordu.
Öyle kıskandım ki bu sözü...
Biz niye beceremiyoruz, biz niye hak edemiyoruz bu övgüleri, niye biz örnek gösterilemiyoruz, biz niye böyle diziler çekmiyoruz mesela.
Tekrar tekrar okudum yazdığı cümleleri, o diziye karşı övgülerini.
Yani diyorum ahlak bozmadan gerçek aileyi, olması gerekeni, üzerine bir şey koymadan sade bir halde bile anlatarak büyük bir başarı elde edebilirsin. Hem de dünya çapında. Bahsettiği dizi uzunca bir süre dünya sıralamasında başları çekti.
Olabilirmiş de yani, oluyormuş da, yapılabiliyormuş da...
Belki de hakikaten insanlar buna açtır.
Artık bıkmış yılmış olabiliriz. Belki de sade bir güzelliğe hasret de kalmış olabiliriz.
Ama bilerek kötülük yaymak gayeleri ki bu artık gizli değil çünkü bunun başka bir açıklaması olamaz.