Hava Durumu
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Sevgi eksikliğimiz

Yazının Giriş Tarihi: 12.06.2025 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 11.06.2025 16:39

Böyle günlük güneşlik, her tarafından yeşillik, mavilik akan renkler cümbüşünün ortasında; her kokunun, her dokunun, her rengin, her duygunun bol olduğu bir memleketin insanları olarak ne çok kavga seviyoruz biz...

Her karışı insanın içini açan bir vatan burası, her anlamda ama. Doğusu ayrı güzel, batısı ayrı; kuytu köşesi bile bir hazine, her adımı tarih, bir hoşluk.

Geçen uzun zamandır gitmiyordum, Trilye tarafına uğradık. Kendi kendime "Niye seviyorum bu kadar burayı, bilmiyorum" diye düşündüm. Her detayını seviyorum, her köşesi hoşuma gidiyor. Yolu bile mest ediyor beni; havası, dokusu, kokusu, görüntüsü... Bu ülkenin verdiği hissi güzel.

Nasıl bir yerse burası, insanı bir hoş ediyor; bütün duyularını harekete geçiriyor.

Aslında her anlamda doyuruyor insanı.

Sonra dedim ki, "Peki bu bizdeki doyumsuzluk ne? İnsanı her anlamda mutlu edebilecek bu memleketin insanları neden mutsuz?"

Her detayıyla neşe saçan bu ülkenin insanları neden mutsuz?

Baksan mutsuz olabileceğin tek bir karesi bile yok.

Yağmuru, güneşi, karı, sıcağı, soğuğu, ayazı bile güzel. Her hâli nefes kesici.

Yol boyu dedim ki, "İnsanın memleketi dediği böyle olacak işte ya... Dağın var, denizin var, ikisi arasında doku... İstediğin kadar mekik! Ne görmek istiyorsan oraya git. Sessizlik mi istiyordun? Kaç dağa. Ruhun mu sıkıldı? Koş denize, bak maviye, için rahatlasın."

Ama işte kötü tarafı: insanoğlu...

Her şeye alışıyor bir zaman sonra. En güzel, en nadide şeyi bile göre göre kanıksıyor.

Biz bu memleketi öyle bir kanıksamışız ki hiçbir yerini göremiyoruz. Alışmışız, cezbedici gelmiyor. Hep gözümüz dışarılarda, hep başkasının malında. Hep mutluluk uzaklarda.

Maddiyat konusuna girmeyeceğim, konum o değil.

Tatil bile uzaklarda. Tamam, ben de çok gezmek isterim, üstelik en büyük hayalim.

Benim derdim biziz; bizim kendimizi küçümsüyor olmamız. Kendimizi önemsiz addediyoruz. "O kadar da wow değiliz ya, yabancılar neyini abartıyor buranın? Tepkileri fazla bence..." havamız var. İnsan kendini küçümser mi? Evet, biz küçümseriz.

Biz memleketimizi de küçümseriz, insanımızı da küçümseriz; geleneğimizi de, atalarımızı da, kültürümüzü de, yemeğimizi de... Hatta inancımızı bile... Başarımızı bile...

Ruh olarak, benlik olarak sıkıntılarımız var. Hem de büyük sıkıntılar.

Kendimizde yerin dibine vurduğumuz, nefret ettiğimiz hanedanı başkasında ağzımızdan sular akarak izleriz mesela. Adamlar som altından at arabasına biniyor, rüküşlüğün, abazalığın daniskası baksan ama... Tüm dünya hayran, biz de dâhil. Krallık var hâlâ, yıl olmuş bilmem kaç ama biz mest...

Adamların fareli şehirlerine, teneke kulelerine, sözde meşhur salyangoz yemeklerine, geleneksel (!) patates kızartmalarına, en önemlisi yılın çoğu yağmurlu, kapalı, kasvetli memleketlerine hayranız.

Bizim kendimize sevgi eksikliğimiz var. Kendimize değer görmeme noksanlığımız var.

Kendimizle kavgamız var ya. Kendimize yakıştıramıyoruz çoğu şeyi. Millette görünce hayran kaldığımız ne varsa, bizde bilmem kaç katı var ama önemi yok.

Tarih, hikâye, coğrafya, kültür, soy, azamet, kahramanlık... Ne ararsan var ya, fazla fazla hem de. Ama kıymeti yok.

Adamlar kanla yazılmış tarihlerini, skandallarla dolu hanedanlarını ballandıra ballandıra anlatırken; biz ise ağzımızın suyunu sile sile izliyoruz, kıskançlıkla üstelik, hülyalara dala dala.

Acaba diyorum, her anlamda maddi-manevi bu kadar varlık ters etki mi etti?

Cennetin ortasında cenneti düşlemek misali bizim işimiz.

Kavgaya devam...

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.