Gündem aynı gündem. Üç aşağı beş yukarı, ufak tefek değişiklikler haricinde aynı döngünün içinde savrulup gidiyoruz. Ya da bilmiyorum, artık bana öyle geliyor. Sanki aynı şeyleri belli bir süreç dahilinde yaşayıp duruyoruz hissiyatı var hep. Sıkıcı...
“Nagihan, artık Türkiye gündemine de sıkıcı diyemezsin.” diyebilirsiniz, evet haklılık payı çok yüksek. Amma velakin benim tahammül seviyem diplerde. Beynimi yavaş yavaş kemirmekten, beni ufak ufak rahatsız etmekten başka bir yararı, zararı, hatta koca bir millete en ufak bir faydası yok. Boş beleş işler... Sanki zaman doldurmaya, göz boyamaya çalışılıyor gibi bir hissiyata gömülüyorum çoğu zaman.
Bir sürü gündem var, dolu sorunumuz var ama bir tane ele avuca gelecek çözüm yok. Anca herkes bir şeylere sinirlenip bağırıyor birbirine, o kadar. Birbirine bağırma, suç atma, suçlama üzerine kurulu bir sistemimiz var. Ama çözüm odaksız... Özellikle ama.
Kesinlikle çözüm bulmak gibi bir çabaları, istekleri, amaçları yok. İstisnasız her konuda bu böyle. Üstelik sadece bir şeye mahsus değil. Ben artık anladım ki bu ülkede ne yapılırsa yapılsın, amacı sadece kavga etmek. Çözmek değil. Boşa bekliyoruz biz. Gerçi ben artık akıllandım, beklemiyorum.
Neyi beklediysem sonu gelmedi, anladım ki gelmeyecek de. Öyle bir kısır döngü bu döngü. Orta yol diye bir şey, çözüm, sağduyu, ortak payda gibi sözcüklerin karşılıkları yok mesela bu döngüde. Sadece kavga var. Her şey kavga ve suçlama üzerine kurulu.
Haliyle her daim karmaşa hakim bir havanın içerisinde hayatta kalmaya çalışan bir halkız biz. Manifest fırtınası kopuyor ortalıkta. Birbirine kızan, bağıran, hakaret eden, küçümseyenlerden başka hiçbir icraat yok. Herkes birbirine kızıyor. Bu... Bu kadar.
Ezelden beri bu böyle ama. Bu kavga o kadar tanıdık geldi ki bana... Defalarca yaşadık aynılarını yıllarca. Doksanlar, 2000’ler... Yüzlerce örneklerle dolu yıllar. Bak, yıllar ama... Değişen ne? Koskoca bir hiç. Kavga aynı kavga ama.
Benim bildiğim 30 küsür sene, daha bilmediğim kısmı da var. Her sene aynı tartışmalara maruz kalır bu halk. Kişiler değişir ama konu hep aynı kalır. Artık o kadar bunalıyorum ki bu samimiyetsizlikten.
Amaç sadece gündem olmak, hatırda kalmak, konuşulmak. Kimsenin halka örnek olmak, kalitesini artırmak, onun değerlerini korumak, yeni nesli yetiştirmek ama adam gibi yetiştirmek, yol göstermek, korumak, yol göstericisi olmak gibi bir derdi yok.
Sadece öyle ya da böyle akılda kalmak, ilgi çekmek, anı kurtarmak... Nasıl olduğu önemli değil ama kazanmak ve bunun için her türlü yola başvurmak, bir tarafı kullanarak diğer tarafı kışkırtarak algı yaratmak (böylelikle iki tarafı da kullanmış oluyorlar). Hatta mağdur olacak durumlara yol açmak, mümkünse kavgaya, karışıklığa yol açacak şekilde olaylı işlere karışmak...
Yolu çok, kârı çok. Halka, gelecek nesillere zararı mı? Kimin umurunda... Onlar sadece bir araç. Onca yol halksız, gençlersiz nasıl geçilir?