Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Hayata dair

Yazının Giriş Tarihi: 14.12.2024 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.12.2024 15:52

Annemle bir konudan konuşurken dünyanın zorluklarına geldi muhabbet.

Ben de dedim ki; "Aman ne zor şu geçim derdi, yıllarca uğraş dur ama yine de hiçbir şeye yeteme. O eksik bu eksik tamamlanmıyor hiç bir parça. Babam 65 küsür yaşında oldu hala çalışıyor ve hala da çalışması gerek. Allah sağlık versin de, çalışmazsa olmaz, çocuklar işsiz onlar ayrı dert, yaşları olmuş kaç. 30’larına şurada ne kalmış? Hala didiniyorlar. Öyle bir stres içindeler ki, elektrik trafosu gibi geziyor ortalıkta. Dokunan çarpılıyor. Çocuk ne yapsın, haklı. Bir şey de diyemiyorsun. Hayır bırak bir şeyde istemiyor sadece mesleğini yapmak istiyor, çalışıp para kazanmak istiyor, altı üstü kendine yetmek istiyor sadece. Ama ona da izin yok! Kıymet veren yok, değer veren zaten yok, anlayan hiç yok. Yok Allah yok."

Annemin de aslında gayet stresli kafaya takan bir yapısı var ama bu konuda dışarıdan acayip rahat gözüküyor, ne yaşıyorsa içinde yaşıyor bize yansıttığı çok farklı.

Dedi ki; "Allah sağlık versin, ağız tadı versin, afiyet versin hepsi hallolur. Olduğu kadar, dört dörtlük kimseler yok, herkesin ayrı derdi var. Mevlam ağır yükler yüklemesin, gerisi er veya geç halledilir."

Bir anda sakinleştim. Evet, çok haklıydı. Bazen önümüzdeki değeri göremiyoruz.

Ağız tadı, sağlık, afiyet...

Öyle kıymetli kelimeler ki ama hiç bir zaman önceliğimiz olamıyorlar. Çünkü kendimizce daha büyük dertlerimiz var bizim. Sağlığımız hiç gitmeyecek sanıyoruz sağlıklıyken.

Afiyette olmak, şükretmesini bilmek, zevk almasını, yaşamasını, hayatı karşılamayı bilmek.

Ağzının tadının olması... En mükemmeli aslında, en büyük nimet. Yatıp kalkıp dua edilecek bir nimet.

Düşündüm bunları. Evet, doğru gerçekten, dertsiz bir Allah’ın kulu yok şu dünya aleminde. Çeşit çeşit, türlü türlü dert tasa var insanlarda.

Biri olmuşsa muhakkak diğeri eksik olmuyor.

Şu alemde tamam olan hiç bir şey yok!

Öyle bir imkan yok, amaç yok, olasılık dahi yok.

Sadece olan; irili ufaklı imtihanlar...

Ama hep imtihan, hep bir dert, hep bir endişe.

Çevremi düşündüm sonra. Beynime şimşekler çaktı o an. Ne ağır imtihanlar gördüm ben, nasıl sınavlar, çekilen endişeler, ne dertler, ne koşuşturmalar...

"İmtihan dünyası" olduğunu unutup her şeyimiz noksanız hallolsun, işler rayından tıkırında gitsin istiyoruz. Gitmeyecek...

Bir şeyler hep eksik olacak. Bizim farkında olmamız gereken konuysa şu; elimizdekinin kıymetini bilmek...

Büyük sınavlardan Allah’a sığınmak, afiyet istemek.

Annemin ağzında hep bir dua vardır benim; "Allah’ım imtihanımı küçük eyle"

Durup durup bunu söyler aklına geldikçe.

Bunları düşününce o sıkıntım gitti yerini huzur rahatlama kapladı.

Ağır imtihanlardan korusun Mevlam.

Yoksa başta dertlendiğim hamdolsun dert değil de azıcık ucundan sıkıntı. O kadar...

Halime şükrettim.

Aynı şey memleketim içinde geçerli galiba.

Mevlam daha büyük dertler vermesin, imtihanımızı küçük eylesin.

Şuan evet bize büyük büyük gelen sıkıntıların içindeyiz. Bunalıyoruz, sıkılıyoruz, patlıyoruz ama beterin de beterini görüyoruz. Hem de gözümüzün önünde. O hapishane görüntülerini, yapılan işkenceleri gördükçe insanın beyni uyuşuyor. Ne acılar var rabbim şu alemde...

Onları görmek, duymak, yaşamak... Ne kadar zordur kim bilir.

Olduğumuz hali fark edip şükredip, hamdedip yeri geldi mi keyif almasını bilmek gerek sık sık galiba.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.