Bir kaç gündür aynı şeyi düşünüyorum;
Gazze'deki o insanların teslimiyetini...
Evet bütün dünya gibi bende bunu düşünüyorum ve üstüne şaşırıyorum. Vallahi yanlış yazmadım şaşırıyorum aynı dine mensup ben bile şaşırıyorum. Sonra kendime sorarken buluyorum kendimi; sen bu kadar teslimiyet içinde olabilir miydin? Onca imtihana onca acıya rağmen bu kadar teslim olabilir miydin Nagihan?
Sadece " elhamdülillah " diyebilir miydin?
Çocuğun cennete gitti diye hem ağlayıp aynı zamanda sevinebilir miydin? Yazarken bile gözlerimden yaşlar akıyor.
Ve bu sorulara cevabım yok galiba. Bilmiyorum ki yapabilir miydim bu Müslüman kardeşlerim gibi. Bu kadar teslimiyet içinde olabilir miydim?
Öyle bir hal içindeler ki şuan dünya şaşkın dünya anlamlandıramıyor. Sadece şu an herkes bunun nedenini merak ediyor.
Hal böyle olunca herkes bir arayışa geçti bir sebep bir neden arayışına.
Bu hale bile hıçkıra hıçkıra ağlayasım var mesela benim.
Bir millet düşünün ki ölürken bile dinini öğretiyor...
Yaşamayı geçtim öğretiyor öğretiyor.
Öyle bir fırtına estirdi ki bu durum öyle bir şaşkına çevirdi ki herkesi bir arayışa girdi dünya;
İslamiyet nedir arayışına...
"Her şerde bir hayır vardır " hadisini canlı canlı görebiliyoruz şuan. İliklerimize kadar hissedebiliyoruz da üstelik.
Zulüm altında bile dünyaya örnek oldular ön ayak oldular.
Bir videoya çok ağlamıştım, kadın diyor ki "Hristiyanım ama Müslümanların İsa'nın ölmediğine ve onun göğe yükseldiğine inanıyorlarmış ve bu bize hiç söylenmedi..."
Böyle bunun gibi yüzlerce video dolanıyor sosyal alemde. İnsanlarda merak uyandırdı.
"Kur'an aldım okumaya başladım, İslamiyet'i araştırmaya başladım..." diyen insanlarla dolu sosyal medya.
Tarihinde ilk kez Fransa Filistin için gösteri yapılmasına izin vermek zorunda kaldı. Ve bu gösteriye yüz binler katıldı.
Dünya sessiz bir ayaklanmaya geçti resmen.
Devletler ses çıkaramazken halk ateşi fişekledi.
Üstüne Hristiyanı, Müslümanı Yahudisi hatta inanmayanı..
Bir millet düşünün ki vakarlı duruşuyla dünyayı sarssın.
İsrail umduğunu bulmayı geçtim daha beter bir çukura saplanacak bu gidişle. Kendi elleriyle İslamiyet fişeğini ateşlediler istemeden. Halbuki amaçları farklıydı. Ne umdular ne buldular...
Gayeleri yok etmekken bu sefer tüm dünyaya filiz saçtılar. İslamiyet filizi...
Uyuyan Müslümanları hatta insanlığı uyandırdılar.
Ülkemiz başta tüm alem boykota geçti. Belki de dünya tarihinde ki en büyük boykot.
İse yaramaz diyenlere inat şimdiden anladık ki öyle bir işe yaramış ki. Ufaktan ufaktan kıpırdanmalara geçtiler bile.
Zaten antipatik bir milletti hep ama şimdi durum çok başka boyutlara geldi.
Bu antipatiklik evirilecek evirilecek bir nefrete dönüşecek. Kendi elleriyle hazırladıkları bir nefrete.
Kendi açtıkları çukura kendileri düşecekler.
Asıl önemli olanı ise onlarla bakalım kimler kimler girecek o çukura...
O gayya kuyusuna yalnız girmeyecek elbet.
Bu imtihan sadece Filistin e gibi gözükse de asıl imtihan bizeydi... En büyüğü bize insanlığaydı...
Ben artık ciddi ciddi üzerimizde psikolojik bir deney denediklerine dair fikri kabul edecek kıvama geldim. Çünkü olanlara karşı başka bir açıklama bulamıyorum. Sanki bir deneyin içindeyiz, sabrımızı sınıyorlar, derecesini ölçüyorlar, taşma noktamızı bulmaya çalışıyorlar, nerede ne zaman hangi noktad
Kent yaşamının o çok arzuladığımız, uğruna nice fedakarlıklar yaptığımız ve asıl yurdumuzu bırakıp şehirlere göç ettiğimiz bu düzenin tüm olumsuz etkilerini farkında olmadan neredeyse tamamen çocuklarımızın omuzlarına yüklemişiz. Sanki bir lütufmuş gibi binaların arasında onlara ufacık bir alan bır
Şu televizyonu açmaya gelmiyor. Bazen canım sıkılıyor gezineyim diyorum akşam bakınayım şöyle diyorum. Millet çatır çatır dizi izliyor fanatik gibi, belki benimde dikkatimi çeker diyorum. İlla bir yerde konu dizilere geliyor. Her defasında bense bilgisiz öylece dinliyorum. Nasıl bir hazla anlatılıy
Yine gündemimiz maşallah (her daim olduğu gibi) çokça yoğun. Bazen boş gözlerle olup biteni izlerken bir anda bir soru dönüyor kafamda. "Niye bizim konularımız her daim bu kadar uç noktalarda? Niye her daim çok önemli, kırmızı alarm seviyesinde?” Kesinlikle aman bu da sorun mu dediğimiz hiç bir tan
Çekirge’nin, tarif edemediğim ama beni hep mutlu eden bir yanı var. Daha bu sabah Zübeyde Hanım tarafına doğru çıkarken, ovadan hafifçe rampaya tırmanmaya başladık. Bir an fark ettim ki, gülümsüyorum. Yol boyunca uzanan o koca ağaç gövdeleri, sabahın serin esintisi, havanın berraklığı… O an, içimden
Çok çabuk dalıyoruz dünyanın aslında olmayan ama bize varmış gibi gözüken ışıltısına… Bu yüzden öyle bir maddiyata bağladık ki her şeyi kesinlikle mutluluğu yakalayamıyoruz. İnsanlık olarak böyle bu ve haliyle herkes mutsuz. Tüm dünyayı ele geçiren bir buhran oldu bu. Aradan sıyrılıp gerçeği göreni