Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

'Gözünü kapayan, kendine gece yapar'

Yazının Giriş Tarihi: 03.12.2023 07:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.12.2023 16:58

Hakikat ergeç ortaya çıkar, erken veya geç, illa bir vaktini,bir fırsatını bulur.Bu bilinmesine rağmeninsan bu konuda çoğu zaman acze düşer ve gerçeğe, hakikate aykırı olana ve bilinmesini istemediği eylemlere meyleder. Çünkü nefis bunun için nöbettedir. Bundandır insanoğlu gerçeğe ve hakikate yönelmeyi çetin,meşakkatlibir yol olarak görür. Dolayısıyla doğruya ve gerçeğe giden bu yolculuk sabır ve sebat ister. Çaba, gayret, bilgi ve beceri gerektirir. Bu yol pek çok engeller, barikatlar barındırır. inişli, çıkışlı bir yoldur gerçeğe varacak yol.Aksini düşünmek, nefsi yok saymak, nefisle mücadelenin zorluğunu görmemek anlamına gelir. İnsan hazza ve kolaya meyleder, dolayısıyla kendini sıkıntıya götürecek yollardan, eylemlerden de kendini alıkoyamaz. Diğer yandan, akıl vicdan irade ve değerler, insanı doğruya, gerçeğe ve hakikate götürecek mihmandarlar, yol gösteren kılavuzlar ve dayanaklardır.

Geçici ve değişken olan, gördüklerimiz, duyduklarımız, yani duyu organlarımızla algıladıklarımız, istediklerimiz ve arzuladıklarımız gerçek ya da gerçeği aramak değildir. Hatta bilimsel ve ispatlanmış dediğimiz bilgiler de zamanla değişebilmektedir. Nitekim bilindiği gibi; Tarih, önceki bilgileri sona erdiren keşiflerle doludur.

Gerçeği aramak, bir durak, bir sona varış değil; süreklilik azeden süreçtir, hayat boyu süren serüvendir. İnsanlığın bildikleri, bilmedikleri yanında bir hiç hükmündedir.

İnsan bakmaya, görmeye,anlamaya ve bilmeye muhtaç durumdadır. Bu yolda durmaksızın yürümek zorundadır.

“İki günü müsavi olan ziyandadır.”

Bilinmeyeni aramak, bulmak ve gerçeğe, hakikate varmak,hayat boyu bu anlayışa sadakat ve bağlılık göstermekle mümkündür. Bu serüven keşfedilenlerle uyumlubir hayat inşa etmeyi ve hizmet birlikteliği içerisinde olmayı gerektirir.

Hazreti Mevlana’nın buyurduğu gibi;

“Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.” Riyâkâr ve iki yüzlü olma…

Farklı dönemlerde farklı coğrafyalarda aynı şekilde adlandırılmayan gerçeği arayanlar, içten ve hesapsız bir şekilde bulduklarını, usullerini, engelleri ve bu engellerin nasıl aşılacağını insanlıkla paylaşmışlardır.İlim ve medeniyet insanlığın ortak malıdır.

Genellikle gerçeği aramayı yol ve arayanlarıda yolcu olarak tanımlamışlardır.

Bu arayışta yetersiz kalınan hususlardan en başta geleni, madde aracılığıyla madde olmayanı,manevi olanı anlamaya ve yorumlamaya kalkışılmasıdır.

Her şeyin gelip geçici olduğunun önemsenmeyişi, hayatın anlamının, neden burada olduğumuzun ve nihayetinde nereye varacağımızın gözardı ediliyor olmasıdır.

Bu zaviyeden baktığımızda, başta kendimiz olmak üzere, içerisinde bulunduğumuz topluma ve tüm insanlığa bir projeksiyon tuttuğumuzda, karşımıza çıkacak olan tabloda neleri görüyor olduğumuzu, tahayyül ve tasvir edelim ve bakalım bizleri ve insanlığı mutlu edecek bir panorama, bir tablo ortada mevcut mudur?

Acaba genel manada insanlık, tarihi boyunca böyle bir tablo, böyle bir eser de ortaya koyabilmişmidir.

Zihin boşluk kabul etmez. Hakikat arayışı fıtri ve doğuştan gelen bir özelliktir ve tüm insanlığın ortak gayesidir. Hayatta bir amaç bulma ve bunu anlamlandırma arayışı, hiç kesintiye uğramamış olarak devam etmiştir. Batı’da reform ve rönesans süreçleriyle maddecilik ve materyalizm fikri baskın olmuştur.

Bilahare bilimin gelişmesiyle, başlarda sadece insanın maddesel bir yönü olduğu fikrinden uzaklaşılmış ve insanın ruhi boyutu ön plana çıkmıştır. Bütün bu olup bitenler insanın kendisini, kainatı daha iyi tanıması yönünde araştırmaların daha da genişletilmesini gerekli kılmıştır. Bütün gayretlere rağmen insanlık, hemen her devirde elde ettiklerini, teorinin ötesine taşıyıp pratiğe geçirememiş. Maddi olarak belli bir refah seviyesi elde etmiş olduğu halde bunu, adil bir şekilde paylaşamamış ve yazık ki egosuna yenik düşmüştür. Bir tarafta alabildiğine varlıklılar ve bundan dolayı çeşitli sıkıntılara düçar olanlar ve bir türlü mutlu olamayanlar, diğer tarafta ise yoklukla can çekişenler ve açlıktan ölüme terkedilenler.

Eğer İnsanlık olarak, her birimizin fani olduğunu ve dolayısıyla bir başka faniyle akibetin aynı olacağınıidrak edebilsek, dünyevi heva ve heveslerin, hırs ve ihtirasların anlamsızlığını anlayabilsek o takdirde,gereksiz çekişmelere, sürtüşmelere, entrikalarayer kalmayacak, daha huzurlu bir dünya, bir hayat inşa etmemiz belki mümkün olacaktır.

Son günlerde Dünya’da ve ülkemizde,sosyal ve ekonomik alanda ve siyasiarenada olup bitenlere baktığımızda insanoğlunun, hırs ve ihtiraslarınınkendisini nasıl alabora ettiğini, her türlü ahlaki ve insani değeri ayaklar altına aldığını, ibretle müşahade etmiş oluyoruz.

Hakikat ve gerçekler bütün çıplaklığıyla orta yerde dururken, insanlık,hakikate gözlerini kapamış ve kendine karanlık bir dünya inşa etmenin peşine düşmüş. Hırs, heves ve ihtiras uğruna.Işığın olmadığı yer karanlık, karanlığın olduğu yerde de renk olmaz.İşte renksiz, ışıksız, karanlık bir dünya ve hayat. Bakalım insanlık ne zaman gözünü açacak ve karanlıktan kurtulacak…

Yükleniyor..
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Bursa Hayat Gazetesi En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.