Sevgili okurlarım, bir Ramazan’ı daha geride bıraktık. Bu kutsal zaman diliminde elimizden geldiği kadar maneviyatımızı yaşamaya çalıştık. Gerek dilimizi, gerek gönlümüzü terbiye etmeye çalıştık.
Umarım amaçlarımızda muvaffak olabilmişizdir.
Ne var ki bu özel yolculuğun bir sonu, bir nişanesi var: Bayram…
Sevgi bağlarının güçlendiği, ilişkilerin tazelendiği, kalplerin onarıldığı bayramlar bizim için çok değerli.
Gönül almanın bu kadar kolay, verenin ise bu denli talepkâr olduğu pek az gün vardır. Bu sebeple sözünü ettiğim tatlı günlerin kıymetini bilmek, usulünce değerlendirmek lazım. ‘Eski bayramlar mı kaldı?’ Diyenleriniz olacak. İlk önce ‘Kimler bitirdi?’ Sorusunu sormak gerekir. Fakat artık olan oldu rehavetine sarılıp, yelkenleri suya indirmek yok. Değerlerimizi eski tadına kavuşturmak yine bizim elimizde. Belki mendil içine harçlık koymayabilirsiniz; ama küçük hediyeler ile çocukları mutlu edebilirsiniz. Büyüklerinizi telefonla aramak yerine kapısını tıklatabilirsiniz. Zira her yaş grubunun ayrı sevgi dili vardır. Büyükler, gelinsin ister; o sıcaklığı, saygıyı somut olarak hissetmek, görmek ister. Dolayısıyla yeni nesil bayramlaşma modelinde bu parça her dönemde eski kalmalı,
orijinalliğini korumalı.
Bayram ziyaretlerine özellikle çocuklarınızı da götürün. Tarafınıza geliniyorsa, misafirperverlik konusunda azami görevler verin. Yaptıkları en ufak, güzel davranışlarda onları lisanen takdir edin, destekleyin. Böylelikle çocuğunuzun değer algısını olumlu yönde şekillendirmiş olacaksınız. Katı normlar dayatmadan, kırmadan, anlayarak bu özel günlerin maneviyatını, birlik şuurunu çocuklarımıza aşılayalım. Bizler bir aynayız. Unutmamalıyız ki geleceğin bayramlarını, ahlaki değerlerini onların zihniyeti oluşturacak. Bizim ektiğimiz tohumlarla çocuklarımız yeşerecek. Bu bayram bir yanımız hep buruk olarak geçecek. Ülke olarak yaralarımızı henüz sarabilmiş değiliz. Dilerim ki bu bayram hepimiz için bir nebze yaşama tutunma vesilesi olarak huzurlu, umutlu geçsin…
Edip Cansever’in dizeleri siz okurlarıma bayram temennisi olsun: Tüm kederlerin, yasların, sevinçlerin ve her şeyin üzerine bir gül işlenecek/ Bir rüzgar, bir fırtına gibi esecek, yıllarca esecek belki/ Fakat göreceksiniz nasıl güller güller dolusu gül kokacağız birlikte, amansız, acımasız kokacağız, dayanılmaz kokacağız nefes nefese…
Her birimiz bu dünyaya nedenli geliyoruz. Hayat da o nedeni bulup kişi tarafından gerçekleştirme serüvenidir. Ve hayat usul usul kenarda yaşanmayacak kadar çok değerli. ‘ Kimseye zararım yok, kendimizce geçinip gidiyoruz. Bunda ne kötülük var? ‘ diyor olabilirsiniz. Evet, bir kötülük yok; fakat nöt
Bize ‘yalnız olmak’ tabirinin yanlış öğretildiğini düşünüyorum. Yalnız olmak ile yalnız kalmak ifadeleri karıştırıldı belki de… Kalmak, durumu dramatikleştirir. Olmak ise bir seçimdir. Yalnız kelimesi yalın+ öz kökünden dilimize gelmektedir. Kişinin özü ile baş başa kalması anlamına gelir. O halde
Hayatınızdaki monotonluk size ne hissettirir? Bıkkınlık duygusunu mu yoksa içsel bir huzur halini mi? Bizler genellikle rutinlikten dem vururuz. Günlerin birbirini takip etmesi bizim yaşam motivasyonumuzu olumsuz yönde etkiler. Aynı sabahlara uyanmak, gündelik hayatta farklı olarak nitelendirdiğimi
Geçen gün bir aile büyüğümle aramda geçendiyalogda şöyle bir soruya tâbi oldum: Sen onu iyi tanımıyor musun? Hiç düşünmeden şu cevabı verdim: ‘ Bence insan, hayatındaki herkese biraz yabancıdır.’ Söyledikten sonra, birkaç dakika düşündüm bu sözü. Sanki kelimeler benden izinsiz çıktı ağzımdan. Dilim
Sevgili okurlarım bu yazıyı okurken kendinizi yoklamanızı istiyorum. Sahip olduklarınızın eksikliklerini arayıp şikayet kuyusunda mı olmayı tercih ediyorsunuz? Yoksa olanı kabul edip bu durumu nasıl güzelleştirebilirim başkaldırısına mı cesaret ediyorsunuz? Evet, bu tutuma başkaldırı diyorum.
Herkesin düşüncesi, evidir. Kaplumbağa sırtında, insan zihninde taşır tüm olanı biteni. Tek fark, kaplumbağanın evi aşikârdır, insanın evi ise sırlıdır. Hepsi bu… Muhtemelen neden bu şekilde bir benzetme yaptığımı soracaksınız? Hayatımızı, düşüncelerimiz şekillendirir, aynı zamanda bizleri de… Ve bi