Son zamanlarda başarı üzerine motivasyon konuşmacıları oldukça arttı biliyorsunuz ki.‘ İçinizdeki güce inanın. Zirve sizin hak ettiğiniz yer. Hedefe ulaşmak için gerekli potansiyele sahipsiniz. ‘ gibi dinleyiciye iyi geleceği düşünülen motivasyon sözleri sarf edilmekte.
Ben ise başarının bir sonuç değil bir süreç olduğunu düşünüyorum. Çocukluğumuzda dahi hayallerimizi söylediğimizde, bize onlara ancak ulaştığımızda başarılı olacağımız söylendi.
Başarının sürekli ulaşılması gereken bir olgu olarak öğretildiği bir çocukluğun, hayatı ıskalayan, sonuç odaklı yetişkinleri olduk.
Oysa başarı bir süreç işidir. Kişinin belirlediği hedefe ulaşmak için geçtiği yollar, varılmak istenen yer kadar mühimdir. Demek istediğim yolu da yolcu olanı da atlıyoruz bu hikâyede. O yolda düşmek, engellere takılmak, tekrar ayağa kalkmak, yeniden başlamak... O gücü kendinde barındırmak…
Hiç mi önemi yok?
Günümüzde bize hayatımız ile ilgili soru yönelten herkes, bizden imzalı başarı kontratı bekliyor. Tabiri caizse karşı taraftan elle tutulur bir başarı simgesi bekleniyor. Tabi bu beklentiye şaşırmamak gerek. Okul karnemiz ile öğünen bir aile kültüründen bugünlere geldik. Durumun trajik kısmı ise bizi asıl şekillendiren ebeveynlerimizin de bizi takdir etmek için sayısal verilereihtiyacı vardı. Takdir edilen o derse verilen emek, özveri değil o kâğıt parçasında yazılı olan sonuçlar olurdu.
Aslında bu konudaki hassasiyet ebeveynler ve öğretmenler tarafından oluşturulmalı. Çünkü maalesef çağımızın insanı,kendini yeterli hissetmek amacıyla,birileri onu alkışlasın diyebelirlediği zirveye ulaşmak için yaşamayı unutmakta.
Oysa hayat denilen maraton da doğum başlangıcı ile başlayıp yaşamakta olduğumuz hayatı anlamlı kılıp son olarak vaktinde ölmek. Doğum ve ölüm arası bir yoldayız. Eğer bir hedef listeniz varsa o listeyi hayatı layığıyla yaşamak, yaşamı anlamlı kılmak maddelerini ekleyebilirsiniz. Takdir edersiniz ki hayatınızda süregelen yıllarınız da önemli bir süreç…
Konu başarıysa eğer o yolda attığınız her adım da başarı. Bu yolda kendinizi durağan hissediyor olabilirsiniz; fakat sizi başarılı kılan hayallerinize olan inancınız ve çabanızdır.
Başarı sürekliliktir. Hayatınızdaki tüm iniş ve çıkışları bir dengede tutup, duygusal ruh halinizi kontrol edip emin adımlarla ince ince işlemektir.
Bu yazıyı okuyan güzel insan, kaç yaşında olursan, hangi rolde ve ya hangi konumda olursan ol yaşamının bu aşamasına gelene kadar üstesinden geldiğinzorlukları, kendine şefkat gösterdiğin anları, kendini yetiştirdiğin tüm yolları hatırla! Kendini şimdi sadece bunun için alkışla!
Her birimiz bu dünyaya nedenli geliyoruz. Hayat da o nedeni bulup kişi tarafından gerçekleştirme serüvenidir. Ve hayat usul usul kenarda yaşanmayacak kadar çok değerli. ‘ Kimseye zararım yok, kendimizce geçinip gidiyoruz. Bunda ne kötülük var? ‘ diyor olabilirsiniz. Evet, bir kötülük yok; fakat nöt
Bize ‘yalnız olmak’ tabirinin yanlış öğretildiğini düşünüyorum. Yalnız olmak ile yalnız kalmak ifadeleri karıştırıldı belki de… Kalmak, durumu dramatikleştirir. Olmak ise bir seçimdir. Yalnız kelimesi yalın+ öz kökünden dilimize gelmektedir. Kişinin özü ile baş başa kalması anlamına gelir. O halde
Hayatınızdaki monotonluk size ne hissettirir? Bıkkınlık duygusunu mu yoksa içsel bir huzur halini mi? Bizler genellikle rutinlikten dem vururuz. Günlerin birbirini takip etmesi bizim yaşam motivasyonumuzu olumsuz yönde etkiler. Aynı sabahlara uyanmak, gündelik hayatta farklı olarak nitelendirdiğimi
Geçen gün bir aile büyüğümle aramda geçendiyalogda şöyle bir soruya tâbi oldum: Sen onu iyi tanımıyor musun? Hiç düşünmeden şu cevabı verdim: ‘ Bence insan, hayatındaki herkese biraz yabancıdır.’ Söyledikten sonra, birkaç dakika düşündüm bu sözü. Sanki kelimeler benden izinsiz çıktı ağzımdan. Dilim
Sevgili okurlarım bu yazıyı okurken kendinizi yoklamanızı istiyorum. Sahip olduklarınızın eksikliklerini arayıp şikayet kuyusunda mı olmayı tercih ediyorsunuz? Yoksa olanı kabul edip bu durumu nasıl güzelleştirebilirim başkaldırısına mı cesaret ediyorsunuz? Evet, bu tutuma başkaldırı diyorum.
Herkesin düşüncesi, evidir. Kaplumbağa sırtında, insan zihninde taşır tüm olanı biteni. Tek fark, kaplumbağanın evi aşikârdır, insanın evi ise sırlıdır. Hepsi bu… Muhtemelen neden bu şekilde bir benzetme yaptığımı soracaksınız? Hayatımızı, düşüncelerimiz şekillendirir, aynı zamanda bizleri de… Ve bi