Hava Durumu

Doktor hatası (malpraktis) nedeniyle tazminat hakkı

Yazının Giriş Tarihi: 17.08.2023 06:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 16.08.2023 11:49

Malpraktis, doktorların tıbbi uygulamalarında kendisinden beklenen dikkat ve özene aykırı, hatalı davranış ya da görev ihmali sonucu bir yaralanma ya da zarara sebebiyet vermesi olarak tanımlanmaktadır. Doktorun teşhis aşamasında hatalı değerlendirmeyle yanlış teşhis yaparak yanlış tedavi uygulaması ve bundan dolayı hastanın bedensel olarak zarara uğraması hali tipik bir doktor hatasıdır. Böyle bir durumda hem hastalığı tedavi edilmeyen hem de yanlış tedavi yöntemlerine maruz kaldığı için bedensel ve manevi zarara uğrayan bir hasta açısından tazminat hakkı doğacağı şüphesizdir. Bugün kaleme aldığım köşe yazısında doktor hatası nedeniyle doğacak tazminat sorumluluğu hakkında bilgilendirmeler yapmak istedim.

Tıbbi malpraktis (doktor hatası) nedeniyle tazminat davası; hastalığın teşhisi (öykünün alınması, tetkiklerin yapılması vb.), tedavisi (hastaya ilaç verilmesi, ameliyat edilmesi, iğne yapılması vb.) ve hastanın bakımı aşamalarında tıbbi standartlara aykırı yapılan her türlü uygulamadan kaynaklanmaktadır.Tıbbi malpraktis (kötü hekim uygulaması) kavramı, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 13. maddesinde genel olarak şu şekilde tanımlanmıştır: ‘’Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi hekimliğin kötü uygulaması anlamına gelir.’’ Tıbbi müdahale belli ölçülerde risk taşıdığından hastanın izni ve onayına tabidir. Örnek vermek gerekirse, bir hasta açısından ameliyat hastanın yararına olsa bile, hasta ameliyat olmayı kabul etmediği takdirde doktor kendiliğinden ameliyat kararı veremez. Diğer taraftan hastanın izni olsa bile doktor tarafından yapılan her türlü uygulamanın tıbbi standartlara uygun olarak ve gerekli özen gösterilerek yapılması gerekmektedir. İşte bu tıbbi standartlara uygun her türlü tıbbi müdahale de yazımızın konusu olan malpraktisi meydana getirmektedir.

Malpraktisin ortaya çıktığı üç aşama olup, bunlar teşhis aşamasında, tedavi aşamasında (endikasyon eksikliği, yanlış tedavi yönteminin seçimi) ya da organizasyon yükümlülüğü (klinik organizasyonu, hastanın bakımı için personelin yeterli ve nitelik olup olmadığı, konsültasyon) aşamasında meydana gelmektedir. Teşhis, tedavi ve organizasyon yükümlülüğü aşamalarında yapılan hatalar nedeniyle hastanın sorumlular hakkında tazminat davası açma hakkının olduğu kuşkusuzdur. Bununla birlikte yine tazminat sorumluluğu doğuran iki önemli halden de bahsetmek isterim: Konsültasyon ve Stabilizasyon. Konsültasyon, hastanın teşhis, tedavi ve takibi için sorumlu doktorun gerekli gördüğünde diğer uzmanlık alanları ile görüş alışverişi veya işbirliği yapmasıdır. Hekim, konsültasyon yapılması gereken bir noktada ilgili uzman doktora danışmadan hareket etmiş veya konsültasyon neticesinde verilen bilginin gereğini yerine getirmeden tıbbi uygulama yapmış ise, hekimin malpraktis halinde tazminat sorumluluğu doğmaktadır.Stabilizasyon ise hastanın maruz kaldığı ve acil servise gelmesine sebep olan tıbbi rahatsızlığının belli ölçüde giderilip vücut dengesinin yeniden sağlanması, rahatsızlığının ilerlemesinin durdurulması, vücut fonksiyonlarının sabitleştirilerek aynı kararda devam edecek hale getirilmesi, daha ileri müdahale gerektiren durumlarda o müdahale yapılıncaya kadar hastaya tıbbi destekte bulunularak hastanın dengede tutulması ve yeni komplikasyonlar doğmasına engel olunmaya çalışılması anlamlarına gelmektedir. Acil servis görevlilerinin, acil bir tıbbi vaka nedeniyle acil servise gelmiş bir hastaya, sosyal güvencesinin olup olmadığını ve diğer özelliklerini nazara almadan stabilizasyonu sağlanıncaya kadar bütün tıbbi hizmetleri sunmaları zorunludur (YCGK-K.2017/278). Hastanın stabilizasyonu sağlanmadan sevk edilmesi veya taburcu edilmesi halinde, doğacak olumsuz sonuçlar tıbbi malpraktis (doktor hatası) nedeniyle tazminat sorumluluğunu gerektirecektir.

Doktorun tazminat sorumluluğunun hukuki dayanağına gelecek olursak, bu davalar haksız fiil, sözleşmeye aykırılık, vekaletsiz iş görme veya hizmet kusuru yapılmasından kaynaklanmaktadır.Tıbbi uygulama hataları nedeni ile tazminata hükmedilebilmesi için, tazminat hukukunun genel ilkeleri ile uyumlu bazı şartların varlığı gereklidir. Buna göre hekimin hukuka veya borca aykırı bir fiili, tıbbi müdahale sonucunda gerçekleşmiş bir zarar, hekime atfedilebilecek kusur ve hukuka veya borca aykırı eylem ile zarar arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Bu kapsamda üzerinde durulması gereken en önemli husus, kusur ve kusurun ispatıdır. Gerek sözleşmeye aykırılık gerekse haksız fiil hükümlerine göre tazminat sorumluluğunun doğabilmesi için hekimin hukuka aykırı eylemi yaparken kusurlu olması gerekmektedir. Aksi takdirde hekimin sorumluluğuna gidilebilmesi mümkün değildir.Kusurun ispatı noktasında da hekim ile hasta arasında hukuki ilişkinin niteliği önem taşımaktadır. Zira hekimin gerçekleştirdiği tıbbi müdahale bir sözleşme ilişkisine dayanıyorsa zarar gören yalnızca uğradığı zararı ve borca aykırılık ile zarar arasındaki illiyet bağını ispat etmekle ile yükümlü iken, arada bir sözleşme ilişkisi bulunmaksızın hekimin haksız eylemi söz konusu ise hasta, hekimin kusurunu da ispat etmekle yükümlüdür.

Hekimin hastasının zarar görmemesi açısından tıbbi gerekliliklere uygun şekilde hareket etmemesi ve mesleki olarak gerekli tüm dikkat ve özeni göstermemesi halinde hastanın maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır. Burada bir başka önemli husus hekimin eyleminin bir zarara yol açmış olması şartıdır. Ortada mevcut bir zarar yoksa tazminat sorumluluğu da doğmayacaktır. Hekimin kusurlu eylemi neticesinde bir zarar meydana gelmesi halinde gündeme gelebilecek maddi zarar kalemleri; tedavi giderleri ve çalışma gücünün kaybından ya da azalmasından doğan zararlardır. Hastanın ölmesi halinde ise hasta yakınları tarafından talep edilebilecek maddi zarar kalemleri; destekten yoksun kalma zararı, cenaze giderleri ve ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün yitirilmesinden ya da azalmasından doğan kayıplardır. Kusurlu tıbbi müdahale sonucunda zarar gören hasta veya ölen hasta yakınları duydukları acı, elem, üzüntü nedeniyle manevi zararlarının giderilmesini de talep edebilmektedir.Estetik operasyonlar, diş yapımı veya güzellik amacıyla yapılan  diğer hatalı tıbbi müdahaleler söz konusu olduğunda ise eser sözleşmesine ilişkin hükümler uygulama alanı bulduğundan hekimin ağır kusurunun bulunduğu haller hariç tazminat talepleri beş yıllık zamanaşımına tabi iken hekimin ağır ihmalinin bulunması halinde ise zamanaşımı süresi yirmi yıldır. Zamanaşımı süresi, zararın varlığının öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacaktır.Tıbbi malpraktis suç teşkil ediyorsa, ceza hukukuna göre doktorun cezai sorumluluğu doğacaktır. Suç, kasten veya taksirli bir hareket ile işlenen hukuka aykırı bir fiildir.

Detaylı bir konu olan malpraktis halinde tazminat davası konusunda mağduriyet yaşayan kişilerin, sürecin daha iyi yönetilmesi açısından alanında uzman bir avukatla ilerlemelerinin daha doğru olacağı kanaatindeyim.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.