Teknoloji yönünden Çin'in kısa sürede elde ettiği başarı gerçekten önemli.
Yoksullukla boğuşan bir ülke konumundan, adeta dünyanın zirvesine oynayan bir ülke konumuna geldiler.
Bunda en önemli pay tabiî ki nitelikli üretimde büyük güç kazanmalarıdır.
Bizim gibi teknolojide üst sıraları hedefleyen ülkelerin, bu başarı hikayesini yakından takip etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Şayet hedefleriniz büyükse, sadece takip etmek yetmez, üretim ve pazarlama anlamında da bu oyunun içinde olmak son derece önemli.
İşte bu noktada; dün ülkemiz adına bana göre önemli bir gelişmenin haberini aldık.
Çinli teknoloji firması Xiaomi, Türkiye'de kuracağı 30 milyon dolarlık tesiste akıllı telefon üreteceğini duyurdu.
Sadece 2021'in ilk çeyreğini kapsayan bu yatırım sayesinde 2 bin istihdam da sağlanacak.
İlerleyen süreçte yatırımın çok daha büyüyeceğini, Çinli firmanın yetkililerinin yaptığı açıklamalardan görmek mümkün.
Yeni yatırımla ilgili konuşan Xiaomi Türkiye Müdürü Usher Liu, Türkiye'nin üretim yapacakları dördüncü ülke olduğunu ifade etti.
Liu, "Xiaomi ailesi olarak 2019 yılında Türkiye'de başlayan yolculuğumuzun bizi bu noktalara getirmesinden büyük gurur duyuyoruz" ifadesini de sözlerine ekledi.
Kabul etmek gerekirse;
Dünya artık teknolojik gelişmelerin ekseninde dönüyor.
Bu anlamda ileri derecede teknoloji üretimine ulaşan iyi örnekler Türk girişimcilere de ilham kaynağı olacaktır.
Bu yatırımla birlikte; dikkatlerden kaçmaması gereken önemli bir ayrıntı var!
Şer odakları; ülkemizin önüne ne kadar set çekmeye çalışsa da, dış yatırımcı Türkiye'yi güvenli bir liman olarak görmeyi sürdürüyor.
Ayrıca...
Stratejik konumumuz ve ekonomideki doğru hamleler de dünyanın sayılı firmalarını Türkiye'de üretim yapmaya teşvik ediyor.
Umarız, ülkemizde üretim yapan önemli firmaların sayıları ilerleyen günlerde çok daha üst seviyelere çıkar.
Özellikle teknolojiye yatırım yapan firmaların Türkiye'de üretime başlaması son derece önemli...
Yaşamın sürmesi için en büyük kaynağımız olan su konusunda, dünyanın pek çok yerinde ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Her ne kadar; dünyanın ileri derecede sanayileşmiş ülkeleri bu konuyu çok da gündeme taşımak istemeseler de, suyumuzun kirlenmesi ve azalması onların doğayı hoyratça tüketişinden kaynakl
2000’li yıllar maalesef insanlığa acı ve gözyaşı silsilesi getirdi. ABD’deki 11 Eylül Saldırıları’yla başlayan sözde demokrasi harekatları İslam coğrafyasını kan gölüne çevirdi. Önce Afganistan ve Irak, ardından da Arap Baharı adı altında Kuzey Afrika’dan yakılan ateş, Türkiye’nin dibine kadar ula
Ülkemizde ilk korona virüs vakasının açıklanmasının üzerinden 2 yıl geçti. Gelin bu zorlu sürecin acı faturasına bir bakalım… Dünya genelinde 453 milyondan fazla insan korona virüse yakalanırken, 6 milyondan fazla kişi yaşamını yitirdi. Türkiye’de ise 14 milyonun üstünde kişi bu salgına yakalanırke
Ukrayna topraklarına giren Rusya, kendisiyle birlikte aslında tüm dünyayı da içinden çıkılmaz bir girdaba sürüklüyor. ‘Rusya haklı veya haksız mı?’ ‘NATO mu işi bu boyuta taşıdı?’ gibi sorulara bu satırlardan cevap aramak yerine, size ‘hayati’ bir gerçekten bahsetmek istiyorum… Şu anda toprakların
Maalesef korkulan oldu… Ukrayna-Rusya arasındaki gerilim, dün Rusya’nın Donbas’a girmesiyle savaşa dönüştü. Rusya’nın askeri harekatının nasıl sonuçlar doğuracağına dair pek çok kişi karamsar senaryolar türetiliyor. Kiev’de çalan savaş sirenleriyle ülkedeki yabancılar havaalanlarına akın ederken,
Son iki yıldır tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüs kabusundan bir türlü uyanamıyoruz. Deltaydı, Omicrondu derken yeni bir varyantımız daha oldu: BA.2 Japonya’da yapılan yeni bir araştırma, Omicron'un alt varyantı olarak ifade edilen BA.2'nin Omicron'a göre daha hızlı çoğaldığı ve daha bula