Merakla beklenen 2020 Nobel Barış Ödülü sahibini buldu.
Değerlendirmeyi yapan komite, ödülü bu kez şahıs yerine bir kuruma vermeyi tercih etti ve Dünya Gıda Programı (World Food Programme)'nı 2020 Nobel Barış Ödülü'ne layık gördü.
Birleşmiş Milletler bünyesinde çalışan Dünya Gıda Programı'nın böylesine önemli bir ödüle layık görülme nedenleri ise şu şekilde sıralandı:
-Açlığa karşı yaptığı mücadele
-Mevcut durumu iyileştirmeye olan katkısı
-Çatışma bölgelerinde barışa olan desteği
-Açlığın bir silah olarak kullanılmasını engellemeye yönelik adımları
***
Büyük bir prestij göstergesi olan Nobel Barış Ödülü'nün etkisinin de adı kadar büyük olması gerekir.
Yani, Dünya Gıda Programı'na verilen bu ödülün gezegenimizdeki açlık, yoksulluk, çatışma ortamı ve sefalete karşı bir farkındalık oluşturması gerekir.
Ancak, maalesef durum hiç de öyle olmuyor.
Şöyle ki...
Ödül Komitesi, son olarak 2017 yılında Nobel Barış Ödülü'nü şahıs yerine bir kuruma vermişti.
2017 yılında ödülün sahibi, Nükleer Silahların Tamamen Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Kampanya (ICAN) olmuştu.
Fakat bu ödüle rağmen dünya üzerindeki nükleer silahlanmaya karşı ortak bir tepki verilemedi.
Aksine...
Herkes yine bildiğini okudu ve dünya nükleer bir cephaneliğe dönüştü.
Diğer taraftan ise, Orta Doğu coğrafyasındaki bazı ülkeler, ABD ve işbirlikçileri tarafından nükleer silah barındırdıkları bahanesiyle ya yerle bir edildi ya da çeşitli ambargolara maruz kaldı.
***
2020 Nobel Barış Ödülü'nün, kendisini savaşlar nedeniyle ortaya çıkan açlık ve sefaletle mücadeleye adayan bir örgüte gitmesi gerçekten de anlamlı.
Ancak, sizce bunun mazlum coğrafyalara ne kadar faydası olacak?
Bir de bu örgüt 5 ülkenin avucu içindeki Birleşmiş Milletler'in çatısı altında kurulduysa!
Sözün özü...
Tüm bu göstermelik ödüller sadece bir parodiden ibaret.
Somut adımlar atmak yerine, yaşanan sorunların üstünü örtmek için kamuoyuna karşı böyle gösteriler yapmak artık bir anlam taşımıyor.
Haliyle, Birleşmiş Milletler gibi 5 ülkenin çıkarları doğrultusunda adımlar atan oluşumların da etkisi günden güne azalıyor.
Buna karşın...
Dünya üzerinde zulüm gören Müslüman halkların en büyük savunucusu olarak ise Türkiye öne çıkıyor.
Sizce 2020 Nobel Barış Ödülü'nün sahibi olan Birleşmiş Milletler örgütünün; bizim Kızılay'ımız, İHH'mız kadar mazlumlara bir katkısı var mıdır?
Bu soru aslında birçok şeyi anlatıyor...
Yaşamın sürmesi için en büyük kaynağımız olan su konusunda, dünyanın pek çok yerinde ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Her ne kadar; dünyanın ileri derecede sanayileşmiş ülkeleri bu konuyu çok da gündeme taşımak istemeseler de, suyumuzun kirlenmesi ve azalması onların doğayı hoyratça tüketişinden kaynakl
2000’li yıllar maalesef insanlığa acı ve gözyaşı silsilesi getirdi. ABD’deki 11 Eylül Saldırıları’yla başlayan sözde demokrasi harekatları İslam coğrafyasını kan gölüne çevirdi. Önce Afganistan ve Irak, ardından da Arap Baharı adı altında Kuzey Afrika’dan yakılan ateş, Türkiye’nin dibine kadar ula
Ülkemizde ilk korona virüs vakasının açıklanmasının üzerinden 2 yıl geçti. Gelin bu zorlu sürecin acı faturasına bir bakalım… Dünya genelinde 453 milyondan fazla insan korona virüse yakalanırken, 6 milyondan fazla kişi yaşamını yitirdi. Türkiye’de ise 14 milyonun üstünde kişi bu salgına yakalanırke
Ukrayna topraklarına giren Rusya, kendisiyle birlikte aslında tüm dünyayı da içinden çıkılmaz bir girdaba sürüklüyor. ‘Rusya haklı veya haksız mı?’ ‘NATO mu işi bu boyuta taşıdı?’ gibi sorulara bu satırlardan cevap aramak yerine, size ‘hayati’ bir gerçekten bahsetmek istiyorum… Şu anda toprakların
Maalesef korkulan oldu… Ukrayna-Rusya arasındaki gerilim, dün Rusya’nın Donbas’a girmesiyle savaşa dönüştü. Rusya’nın askeri harekatının nasıl sonuçlar doğuracağına dair pek çok kişi karamsar senaryolar türetiliyor. Kiev’de çalan savaş sirenleriyle ülkedeki yabancılar havaalanlarına akın ederken,
Son iki yıldır tüm dünyayı etkisi altına alan korona virüs kabusundan bir türlü uyanamıyoruz. Deltaydı, Omicrondu derken yeni bir varyantımız daha oldu: BA.2 Japonya’da yapılan yeni bir araştırma, Omicron'un alt varyantı olarak ifade edilen BA.2'nin Omicron'a göre daha hızlı çoğaldığı ve daha bula