Hava Durumu

#Enflasyon

Bursa Hayat Gazetesi - Enflasyon haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Enflasyon haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Enflasyonla mücadelede yöntem ne olmalı? Haber

Enflasyonla mücadelede yöntem ne olmalı?

Güncel makroekonomik görünüm göz önünde bulundurulduğunda ekonomi programının hedeflerinin tutarlı olduğu, bu hedeflere ulaşmaya yönelik politika adımlarının atılabildiği görülüyor. Büyümede dengelenmenin başlaması ve cari dengede iyileşme emarelerinin görülmesi, ekonomi programının şu ana kadar başarılı olduğu taraflardır. Nitekim, para politikası tarafında, Merkez Bankası politikalarında rasyonel bir çerçeve çizmekte ve iletişimiyle tutarlı aksiyonlar almaktadır. Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Işın Çelebi, yapılan faiz artışlarının etkilerini, 6-18 aylık vadelerde görmeyi beklemekle birlikte, para ve maliye politikaları açılarından ekonomi yönetiminin mevcut haliyle olumlu bir görünüm çizdiğini söyledi. Fakat bir ülkenin refahındaki kalıcı artış, sadece para ve maliye politikalarında elde edilen kazanımlarla olamayacağını aynı zamanda yapısal alanlarda da yapılacak reformlarla mümkün kılınabileceğine dikkat çekti. “TOPLUMSAL KALKINMAYI ÖNCELEYEN ORTA VADELİ BİR POLİTİKA İZLENMELİ”  Prof. Dr. Işın Çelebi, Altınbaş Üniversitesi Ekonomi Bölümü olarak (Kur - faiz - enflasyon) ilişkisini incelediklerini ve elde ettikleri sonuçları, öğrencileriyle birlikte yazdıkları makaleyle açıkladıklarını söyledi. Ekonomi yönetiminin son yıllarda gözlenen ve anı yönetmeye dayalı olmaktan ibaret politikalar yerine, üretimde verimlilik ve inovasyonu, kurumları güçlendirmeyi ve toplumsal kalkınmayı önceleyen orta vadeli bir politika bakışı geliştirilmesini önerdi. Bu açıdan politikalara girdi sağlayacak bir bilgi birikimine sahip olup, veriye dayalı politikalar üretilmesini sağlayacak yetkin insan kaynağı ve organizasyon kapasitesine ihtiyaç olduğu değerlendirdi. Işın Çelebi’ye göre bu, sadece ekonomi alanı için değil eğitim ve sağlık başta olmak üzere ülke yönetiminin her alanında yapılan politikaların başarısı açısından kritik önem taşıyor. Esas çözülmesi gereken ana problemi 3 maddede ifade eden Çelebi, sorunun çözümünü, orta ve uzun dönemli kalıcı olması gerektiğini anlattı. Buna göre; 1. Rekabet gücünün yükseltilmesini sağlamak, 2. Verimlilik göstergelerinin geliştirilmesinin temin edilmesi, 3. Üretkenliğin arttırılmasıdır.  Çelebi, “Ancak bunların sonucunda orta vadede piyasalarda, kalıcı denge oluşabilir” dedi.  Işın Çelebi, sadece (kur - faiz - enflasyon) ilişkisi üzerinden çözüm üretmeye çalışmanın, bir ölçüde kısa vadeli düşünmek olduğunu vurguluyor. Çelebi, “O anın problemini çözecek 30 - 90 günlük süreler kısa süreli çözümler yerine, (kur - faiz ve enflasyonda) orta vadede piyasalarda kalıcı denge oluşturulması gerektiğine değinerek, “Kısa dönemli çözümlerle ancak yarını feda edersiniz. Teknik donanımı zayıf olan ülkelerde, imalat sanayinin güçlenmesi gerekir. Bugün imalat sanayimizin ihracatının dünya ticareti içindeki payı yüzde 1 civarındadır. Bu oran hemen hemen uzun zamandır hiç değişmedi. Kısa vadeli yaklaşımlarla emeği ucuzlaştırarak satmak, çözüm olmaktan öte ciddi sorunlar getirir” değerlendirmesini yaptı. KUR - FAİZ - ENFLASYON İLİŞKİSİ VE SON DURUM  “Kur - faiz - enflasyon) ilişkisini tek tek ele almanın doğru sonuçlar vermediğini tespit ettiklerini söyleyen Çelebi’ye göre, bu temel değişkenleri eş zamanlı ve senkronize bir bütünlük içinde ele almak gerekiyor. Kur - enflasyon - faiz ilişkisinde, tek başına kur - enflasyon etkisinin sınırlı olduğunu gördüklerine işaret eden Çelebi, işin denklemini ve tarihsel sürecini anlattı. DÖVİZ ARZI - ENFLASYON İLİŞKİSİ: YÜZDE 15 - 20 DÜZEYİNDE Çelebi yıllara göre verileri paylaştığı konuşmasına şöyle devam etti:  “1950’den bu yana ekonomik göstergeleri incelediğimizde döviz arzıyla ‘enflasyon - faiz - kur’ arasında doğrudan bir ilişki olduğunu görüyoruz. Döviz kurunun yükselmesinin, enflasyonun yükselmesine doğrudan etkisinin maksimum yüzde 15 - 20 düzeyinde olduğu görülmektedir. Bu ilişki, özellikle 2000 yılından sonra daha açık görünmektedir. AB tam üyelik yolunda doğrudan yabancı sermaye girişinin arttığı yıllarda (2005 - 2006 - 2007 - 2008 yıllarında) enflasyon artışı (GSMH deflatörü olarak): 2002 yılında yüzde 37,60, 2003 yılında yüzde 23,30, 2004 yılında yüzde 12,40, 2005 yılında yüzde 7,10, 2006 yılında yüzde 9,40, 2007 yılında yüzde 6,20’ye gerilemiştir. Bu tarihlerde doğrudan yabancı sermaye girişi: 2005 yılında 10 milyar USD, 2006 yılında 20,1 milyar USD, 2007 yılında 22 milyar USD, 2008 yılında 19,9 milyar USD giriş olmuştur. Bu yapının 2018 yılına kadar sürdüğünü hatırlatan Çelebi, 2018 - 2021 - 2022 ve 2023 yıllarında ise döviz şoku yaşandığını kaydetti. “2018 sonrasında ve 2019 yılından itibaren doğrudan yabancı sermaye girişi, 10 milyar USD düzeyine geriliyor ve enflasyon yüzde 15 - 20 düzeyine yükseliyor. 2022’de enflasyon yüzde 72’ye çıkıyor. 2023 yılında yüzde 67,5 düzeyinde seyrederken, doğrudan yabancı sermaye girişi 10,6 milyar oluyor. Bunun yaklaşık 3,6 milyar USD gayrimenkul yatırımları, 5,6 milyar USD yatırım sermayesi mallarına dönük gerçekleşiyor” bilgilerini verdi. DÖVİZ KURU ŞOKLARI VE ENFLASYON: EKONOMİDE TEHLİKELİ BİR DENGE 2018 yılından itibaren Türkiye ekonomisinde döviz şokları ve artan enflasyonla birlikte yaşanan gelişmeleri de aktaran Çelebi: “2017 yılında ekonomi yönetiminde yaşanan değişim ve Merkez Bankası'nın bağımsızlığının zayıflaması, faiz politikalarının etkisizleşmesine ve döviz kurlarında dalgalanmalara yol açmıştır. Bu durum, 2018'den 2023'e kadar artan enflasyon ve sermaye çıkışlarına neden olmuştur. Ayrıca, döviz kurunu sabit tutmaya yönelik politikaların ekonomiye zarar verdiği ve enflasyonu kontrol altına almada başarısız olunduğu görülmektedir. Döviz kurundaki dalgalanmaları kontrol altına almak için getirilen Kur Korumalı Mevduat (KKM) gibi uygulamalar da bütçeye yük getirmiştir ve sorunu kökten çözümüne katkı sağlamamıştır. Sonuç olarak, enflasyondaki düşüş için döviz kurundan enflasyona geçişkenlik oranı kritik önem taşıyor ve bu oran 2018 öncesine göre oldukça artmış durumda. Bu oran 2023 itibarıyla yüzde 50'lere ulaştığı için ihtiyatla yaklaşılması gerekiyor” dedi.  DÖVİZ KURUNDAN ENFLASYONA GEÇİŞ Çelebi ayrıca 2023 yılının ikinci yarısından sonraki değişimlerle ilgili, “Ekonomi politikalarında anlayış değişikliğine gidilmiş ve uygulanmaya başlayan ekonomi programının temel hedefi 2000’li yıllarda uygulanan programa benzer şekilde fiyat istikrarının sağlanması olmuştur. Bunun yanı sıra, cari dengede iyileşme ve mali disiplin alanlarında da hedefler belirlenmiştir. Türkiye ekonomisinin yüksek ithal girdiye dayalı üretim ve tüketim yapısı düşünüldüğünde, döviz kurundaki değişimlerin tüketici enflasyonunun temel belirleyicilerinden biri olduğu rahatlıkla söylenebilir. Bu sebeple gerek geçmiş enflasyonun muhasebesini yapabilmek gerekse önümüzdeki dönemin enflasyon görünümüne dair bir bakış geliştirebilmek adına döviz kurundan enflasyona geçiş oranına dair fikir sahibi olmak büyük önem taşımaktadır. Ayrıca son dönemde döviz kurundan enflasyona geçiş oranında radikal artışlar olduğuna yönelik tartışmalar, konuyu enflasyon görünümü için daha da kritik bir hâle getirmektedir” şeklinde konuştu.  “REEL KURDAKİ DALGALANMALAR, İTHAL GİRDİ KULLANIM ORANLARIYLA İLİŞKİLİ”  Türkiye’de reel kur ve yurt dışı talebinin ihracat üzerine etkisini değerlendiren akademik çalışmalar incelendiğinde, reel kurdaki dalgalanmaların ihracat üzerindeki etkisinin temelde ihracatçı firmaların ithal girdi kullanım oranlarıyla ilişkili olduğu görülmektedir” diyerek örneklendirmeye giden Çelebi, “Mesela, üretimdeki ithal girdi oranı yüze 100’e yakın olan hipotetik bir firmayı düşünecek olursak, diğer tüm şartların aynı kaldığı bir durumda gözlenen döviz kurundaki artış, firmanın TL cinsi maliyetlerini ve TL cinsi ihracat satış fiyatlarını aynı oranda arttırarak firmanın ihracat pazarındaki rekabet gücüne herhangi bir etkide bulunmayacaktır. Buna karşılık benzer bir durumda ithal girdi oranı daha düşük firmaların, maliyetlerindeki artışın da daha sınırlı olacağı göz önünde bulundurulduğunda, bu firmaların rekabet gücünde bir artış olacaktır. Öte yandan ekonomideki diğer makroekonomik değişkenler de (ücret, enflasyon ve yerli üretim girdi fiyatları) döviz kurundaki artışa tepki göstermeye başladığında, ithal girdi oranı düşük firmaların maliyetlerinde artışın devam edeceği ve kurdaki artıştan elde edilen rekabet gücünün kaybedileceği söylenebilir. Bu basit çerçeveden düşünüldüğünde döviz kurunda yaşanacak artışların firmaların ihracat pazarındaki rekabet güçlerinde kısa vadede bir miktar artış sağlasa dahi bu artışın geçici olacağı söylenebilir” dedi.  “DÖVİZ KURUNUN EKONOMİNİN İÇSEL DÖNGÜLERİNCE BELİRLENDİĞİ UNUTULMAMALI”  Çelebi ayrıca, “Türkiye ekonomisinde ihracat dinamiklerini değerlendirmek için öncelikli olarak ihracatçıların ithal girdi oranlarını değerlendirmek makul olacaktır” diyerek sözlerine şu şekilde devam etti:  “Kısaca özetlemek gerekirse bazı iktisadi görüşler, Türkiye’nin toplam ihracatında temel belirleyicinin yurt dışı talep olduğu ve döviz kurunun sınırlı bir etkiye sahip olduğu konusunda uzlaşmaktadır. Öte yandan çalışmalarda incelenen dönemin büyük bir kısmında hem ihracatın hem de döviz kurunun ekonominin içsel döngülerince belirlendiği unutulmamalıdır. Döviz kurunun doğrudan kontrol edilerek ekstrem bir baskı altında tutulacağı hipotetik bir durumda, kurun ihracat üzerindeki etkisi çalışmalarda paylaşılan rakamlardan farklılık gösterebileceği de unutulmamalıdır” ifadelerini kullandı.  Son olarak “ihracatçıların maliyetlerindeki durumu ihracat satış fiyatı yansıtır” şeklinde bir varsayımın yanıltıcı olduğunu da aktaran Çelebi sözlerini şu şekilde sonlandırdı: “Haluk Bürümcekçi tarafından konu üzerine yazılan köşe yazısında ihracatçılar için Yurt dışı Üretici Fiyat Endeksi (YD-ÜFE) üzerinden basit maliyet hesabı yapılmaktadır. Buna göre ihracatçıların maliyetlerindeki durumu ihracat satış fiyatı yansıtır şeklinde bir varsayım yapılmıştır. Böyle bir varsayım şu açılardan yanıltıcıdır: YD-ÜFE endeksi, yurt dışına satışa konu olan ürünlerin satış fiyatıdır ve bu nihai fiyat ihracatçıların maliyet gelişmelerinin yanı sıra talep gelişmelerini ve ihracatçı firmaların kâr marjları hakkında bilgi içeren bir göstergedir. Bu veriye salt maliyet gelişmelerini yansıtıyor şeklinde bakmak doğru değildir. Yazının devamında ise maliyetlerden yalnızca döviz kuru ele alınmış, YD-ÜFE ile döviz kuru endekslenmiş ve baz yıl seçilerek karşılaştırılmıştır. Bu şekilde bir karşılaştırma başta asgari ücret olmak üzere ihracatçıların diğer maliyetlerindeki gelişmeleri kapsamamaktadır. Bu sebeplerle, bahsi geçen karşılaştırma üzerinden ihracatçıların maliyet artışlarını karşılayacak kur seviyesinin tespit edilmeye çalışılmasının makul bir analiz olmadığı değerlendirilmektedir.”

TESK Genel Başkanı Palandöken: 'Kapsamlı bir yapılandırmaya ihtiyaç var' Haber

TESK Genel Başkanı Palandöken: 'Kapsamlı bir yapılandırmaya ihtiyaç var'

Kamuda tasarruf paketi açıklandıktan sonra esnafın ve vatandaşın rahatlaması için yeni bir yapılandırma kanunu çıkması gerektiğini ifade eden TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Enflasyondaki artış sadece dar gelirlileri değil esnafı da büyük ölçüde etkiliyor. Esnaf bugün sattığı malı yarın aynı fiyattan alamıyor. Giderleri artarken gelirleri azalan esnaf vergi ve prim borçlarını zamanında ödeyemez oldu. Esnafın rahatlayabilmesi ve devlet bütçesine gelir sağlanabilmesi için daha önce olduğu gibi tüm vergi cezaları, trafik, askerlik, nüfus, köprü, otoyol kaçak geçiş cezaları, adli para cezaları, idari para cezaları, öğrenim kredisi borçları ve destekleme primi borçları gibi alanlarda kapsamlı bir yapılandırmaya ihtiyaç var” dedi. “VERGİ ARTIŞLARI HER ZAMAN VERGİ GELİRLERİNİ ARTIRMAZ” 3 aylık bütçe açığının 500 milyar TL’nin üzerinde çıkması nedeniyle bir taraftan kamuda tasarruf paketi açıklanırken diğer taraftan da vergi gelirlerini artıracak çalışmaların yapıldığını ifade eden Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, “Vergi artışları, her zaman vergi gelirlerini artırmayabilir. Tahakkuk eden her 100 TL’lik verginin 15-20 TL’si ödenemiyor. Böyle olunca hem devletin tahsilatı azalıyor hem de esnafın borcu artıyor. En son çıkarılan 7440 sayılı Yapılandırma Kanunu ile 2023 yılı sonuna kadar 156 milyar TL tahsil edildi. Şu ana kadar kesinleştiği halde ödenmeyen borçlar tahsil edilirse yeni bir vergi artışına gerek kalmaz. Hem bütçe açığı azalır hem de esnaf borcundan kurtulur” şeklinde konuştu. “ESNAF BUGÜN SATTIĞINI YARIN YERİNE KOYAMIYOR” Enflasyondaki artışın emekli ve ücretli kadar esnafı da büyük ölçüde etkilediğini vurgulayan Palandöken, “Esnaf bugün sattığını yarın aynı fiyattan alamıyor. Vatandaş fiyat artışının nedeni esnafmış gibi esnafa tepki gösteriyor. Maliyeti artan esnaf, artan maliyetini fiyatlara yansıtsa müşterisi azalıyor. Yansıtmasa zarar ediyor. Böyle bir ortamda yeni bir vergi artışı, vergi gelirini değil esnafın borcunu artırır. Bunun yerine uzun vadeli ve faizsiz yeni bir yapılandırma yapılırsa sonuçları çok olumlu olacaktır. Öte yandan bu yapılandırmaların ana unsuru vatandaşların tüm borçlardan kurtulup piyasaya, çarşıya ve pazara hareketlilik gelmesi. İnsanların kredi kartı borcunun anaparasını ödemesi ve diğerlerini taksitlendirmesi ve yapılandırmanın bütün borçların kapanması yeniden piyasaların canlanmasına katkı sağlayacak” diye konuştu.

Bakan Şimşek: 'Önceliğimiz enflasyonu tek haneye düşürmek' Haber

Bakan Şimşek: 'Önceliğimiz enflasyonu tek haneye düşürmek'

Şimşek, uygulamaya konulan kamuda tasarruf tedbirlerine değinerek, “Son bir hafta içerisinde uygulamaya konulan tasarruf tedbirlerine bakarsanız orada da çok net bir şekilde tarımı önceliklendirdik. Çünkü bu sayede enflasyonu arz yönlü tedbirlerle de aşağı çekmek istiyoruz” dedi. “TARIMDA ÇOK BÜYÜK BİR POTANSİYELE SAHİBİZ” Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, tarım sektörüne verilen önemi vurguladığı konuşmasında, “Katma değerde Avrupa’da birinci, dünyada ilk 10’da olduğumuz tarım sektörünü güçlü bir şekilde destekliyoruz. 2024 bütçesine bakarsanız, bu bütçede tarımsal destek programlarına, tarım sektör yatırımlarına kredi sübvansiyonu olarak, tarımsal kit finansmanı olarak, ihracat destekleri olarak yine yem ve gübre verdiğimiz vergi desteklerine bakarsak 520 milyar lira kaynak sağlamış olacağız. 530 milyar lira 2024 yılı gayri safi yurt içi hasılatının yaklaşık yüzde 1,3’ü. Bu gerçekten çok güçlü bir destek. Çünkü gıda arzını arttırarak enflasyonla mücadele en büyük önceliğimiz. Çiftçilerimize Ziraat Bankası Tarım Kredi Kooperatifleri, Ziraat Katılım Bankası üzerinden hazine olarak finansman desteği sağlıyoruz. Sağlanan bütün bu kredilerin gerektirdiği faizin yani 100 liralık faizin yüzde 70’ini hazine olarak biz karşılıyoruz. Dolayısıyla çok güçlü bir finansman destek veriyoruz. Son 20 yıla da bakarsak bu finansman desteğinden yararlanan çiftçi sayımız yaklaşık 6,5 kat ama verilen kredi imkânı da 38 kattan fazla artmıştır. Hiçbir sektöre bu boyutlarda kredi desteği sağlanmıyor. Bu tarım sektörüne verdiğimiz önemi gösteriyor. Tarımda çok büyük bir potansiyele sahibiz. Bu potansiyeli gerçekleştirmek için giderek daha fazla kaynağı tarımsal sulamaya, arazi toplulaştırmasına, seracılığa, stratejik tarım ürünlerine onlara destek olarak aktarmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. “ÖNCELİĞİMİZ ENFLASYONU TEKRAR TEK HANEYE DÜŞÜRMEKTİR” Açıklamasında uygulamaya konulan kamuda tasarruf tedbirlerinden bahseden Şimşek, “Son bir hafta içerisinde uygulamaya koyulan tasarruf tedbirlerine bakarsanız orada da çok net bir şekilde tarımı önceliklendirdik. Çünkü bu sayede enflasyonu arz yönlü tedbirlerle de aşağı çekmek istiyoruz. Saygıdeğer Cumhurbaşkanım, geçen Eylül ayında açıkladığımız ekonomik istikrar ve reform programını başarıyla yürütüyoruz. Güçlü sonuçlar almaya başladık. Bankalarımızın finansmana erişimi hem de çok uygun koşullarla arttı. Merkez Bankamızın son 1 buçuk ayda siyasi belirsizlik azalınca rezervleri 40 milyar doların üzerinde iyileşme gösterdi. Dolayısıyla net sonuçlar almaya başladık ama en büyük önceliğimiz vatandaşımızın en çok muzdarip olduğu enflasyonu tekrar tek haneye düşürmektir. Bunun için de gereken tüm tedbirleri aldık ve kararlı bir şekilde uyguluyoruz” dedi. “MAYIS AYINDA BAZ ETKİSİ NEDENİYLE ENFLASYON ZİRVE YAPACAK” Enflasyon oranın Mayıs ayında zirve yaptıktan sonra düşüşe geçeceğini belirten Şimşek, “Sayın Cumhurbaşkanım Mayıs ayında baz etkisi nedeniyle enflasyon zirve yapacak. Ama daha sonraki aylarda çok hızlı bir şekilde ineceğini biz öngörüyoruz. Fiyat istikrarı sürdürülebilir yüksek büyümenin ön koşuludur. Bu gerçekten hareketle, sizin güçlü desteğinizle programımızı kararlılıkla ve sabırla uygulamaya devam edeceğiz. Allah'ın izniyle de iyi sonuçlar alacağız” diye konuştu.

Merkez Bankası anketi: Döviz kuru ve enflasyon beklentisi geriledi Haber

Merkez Bankası anketi: Döviz kuru ve enflasyon beklentisi geriledi

Reel sektör ve finansal sektör temsilcilerinden oluşan 67 katılımcının yanıtlarıyla oluşturulan anket sonuçlarına göre, cari yıl sonu tüketici enflasyonu (TÜFE) beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 44,16 iken, bu anket döneminde yüzde 43,64 oldu. 12 ay sonrası TÜFE beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 35,17 iken, bu anket döneminde yüzde 33,21 oldu. 24 ay sonrası TÜFE beklentisi ise aynı anket dönemlerinde sırasıyla yüzde 22,05 ve yüzde 21,33 olarak gerçekleşti. 12 AY SONRASI ENFLASYON BEKLENTİLERİ 2024 yılı Mayıs ayı anket döneminde, katılımcıların 12 ay sonrasına ilişkin olasılık tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE'nin ortalama olarak yüzde 33,06 ihtimalle yüzde 28,00 - 31,99 aralığında, yüzde 37,51 ihtimalle yüzde 32,00 - 35,99 aralığında, yüzde 21,09 ihtimalle ise yüzde 36,00 - 39,99 aralığında artış göstereceği öngörüldü. Aynı anket döneminde nokta tahminler esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre ise, katılımcıların yüzde 36,07’sinin beklentilerinin yüzde 28,00 - 31,99 aralığında, yüzde 37,70’inin beklentilerinin yüzde 32,00 - 35,99 aralığında, yüzde 19,67’sinin beklentilerinin yüzde 36,00 - 39,99 aralığında olduğu gözlendi. 24 AY SONRASI ENFLASYON BEKLENTİLERİ 2024 yılı Mayıs ayı anket döneminde, katılımcıların 24 ay sonrasına ilişkin olasılık tahminleri değerlendirildiğinde, TÜFE'nin ortalama olarak yüzde 24,24 ihtimalle yüzde 16,00 - 19,99 aralığında, yüzde 43,47 ihtimalle yüzde 20,00 - 23,99 aralığında, yüzde 21,25 ihtimalle ise yüzde 24,00 - 27,99 aralığında artış göstereceği öngörüldü. Aynı anket döneminde nokta tahminler esas alınarak yapılan değerlendirmeye göre, 24 ay sonrası TÜFE enflasyonu beklentileri değerlendirildiğinde, katılımcıların yüzde 29,63‘ünün beklentilerinin yüzde 16,00 - 19,99 aralığında, yüzde 42,59‘unun beklentilerinin yüzde 20,00 - 23,99 aralığında, yüzde 16,67‘sinin beklentilerinin yüzde 24,00 - 27,99 aralığında olduğu gözlendi. FAİZ BEKLENTİLERİ Katılımcıların BİST Repo ve Ters-Repo Pazarı’nda oluşan cari ay sonu gecelik faiz oranı beklentisi bir önceki anket döneminde yüzde 51,43 iken, bu anket döneminde yüzde 51,51 oldu. TCMB bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı cari ay sonu beklentisi ise bir önceki anket döneminde olduğu gibi bu anket döneminde de yüzde 50,00 olarak gerçekleşti. DÖVİZ KURU BEKLENTİLERİ Katılımcıların cari yıl sonu ABD Doları/TL beklentisi bir önceki anket döneminde 40,01 TL iken, bu anket döneminde 38,78 TL oldu. 12 ay sonrası döviz kuru beklentisi ise bir önceki anket döneminde 42,47 TL iken, bu anket döneminde 41,80 TL olarak gerçekleşti. GSYH BÜYÜME BEKLENTİLERİ Katılımcıların GSYH 2024 yılı ve 2025 yılı büyüme beklentileri bir önceki anket döneminde olduğu gibi bu anket döneminde de sırasıyla yüzde 3,3 ve 3,7 olarak gerçekleşti.

İTO Başkanı'ndan yıl sonu enflasyon tahimini Haber

İTO Başkanı'ndan yıl sonu enflasyon tahimini

Avdagiç, yaptığı açıklamada, iş dünyasının enflasyon ve döviz kuru beklentilerini değerlendirdi. Avdagiç, Merkez Bankası’nın yılsonu enflasyon beklentisini yüzde 36 olarak açıkladığını, tahmin aralıklarında bunun yüzde 40-42’lere çıkabileceğini ifade ettiğini hatırlatarak, “İstanbul iş dünyası olarak enflasyonda biz bu seneyi yüzde 43-44 bandında tamamlayacağımızı öngörüyoruz. Bununla birlikte ihracatın sıkıntıya girmemesi ve ithalatın cazip hale gelmemesi için kur ile enflasyon arasındaki korelasyonun kopmaması lazım. Kuru baskılayarak enflasyonu tutmanın kısa vadeli birtakım faydaları olabilir ama bu ithalatı artıran, ihracatı baskılayan unsur olacaktır. Bu da hep üzerinde çalıştığımız dış ticaret açığımızı olumsuz etkileyecektir" değerlendirmesinde bulundu. Döviz kurunun, enflasyonla korelasyonunun kopmamasının önemli olduğunu belirten Avdagiç, “İlk çeyrekte dolar kuru yüzde 9, enflasyon yüzde 14,3’ün üzerinde arttı. İlk 3 ayda 5,3 puanlık bir fark var” ifadesini kullandı. “HAZİNE VE MALİYE BAKANLIĞI YAPILMASI GEREKENLERİ TİTİZLİKLE YAPIYOR” Avdagiç, Türkiye’nin FATF Gri Listesi’nden çıkacağını öngördüklerini, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın hem ulusal hem de uluslararası anlamda yapılması gerekenleri titizlikle yaptığını ifade etti. Avdagiç, Türkiye’nin 5 yıllık kredi risk priminin (CDS) 300 puan seviyesine inmesinin ekonomi yönetiminin ve hükümetin çabalarının önemli bir sonucu olduğunu söyledi. Şekib Avdagiç, şöyle devam etti: “Ekonomi yönetiminin adımları pozitif sonuçlarını vermeye başladı. Bu memnuniyet verici. İş dünyası açısından CDS kadar daha önemli bir unsur da bankaların sendikasyon kredileri. İkisi arasında bir korelasyon var. En son bankaların sendikasyonlarına baktığımız zaman Euribor+yüzde 2,25 ile borçlandıklarını görüyoruz. Bankaların sendikasyon maliyetlerini takip etmek lazım.” Banka kredisi maliyetlerinin yüksek olduğunu belirten İTO Başkanı Avdagiç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Enflasyonun bu kadar yüksek olduğu bir ortamda, kredi maliyetlerinin enflasyon üzerinde konumlanması piyasanın bir gerçeği. Ağırlıklı olarak günlük ticari faaliyetleri devam ettirmek için kredi kullanımı gündemde. Beklentimiz enflasyonun makul seviyeye inmesi, buna bağlı olarak da faizlerin ve kredi maliyetlerinin daha uygun bir noktaya gelmesidir. Kredi maliyetlerinin aşağıya çekilmesi, enflasyonun aşağıya çekilmesiyle uyumlu bir halde olacaktır."

Yüksek enflasyon ortamında birikimlerin değerlendirilmesi: Stratejiler ve öneriler Haber

Yüksek enflasyon ortamında birikimlerin değerlendirilmesi: Stratejiler ve öneriler

Enflasyon, bir ekonomide genel olarak fiyatların arttığı ve para biriminin satın alma gücünün azaldığı bir durumu ifade eder. Yüksek enflasyon ortamlarında, birikimlerin değerini korumak ve artırmak önemli bir hale gelir. Ancak, bu ortamda doğru yatırım ve tasarruf stratejileri seçmek kritik öneme sahiptir. SABİT GETİRİLİ ARAÇLARDAN KAÇININ Yüksek enflasyon ortamında, sabit getirili araçlar (örneğin, mevduat hesapları, bonolar) genellikle enflasyonun altında bir getiri sağlar. Bu nedenle, birikimlerinizi sadece sabit getirili araçlara yatırmak, gerçek değerini koruyamaz veya artıramaz. HİSSE SENETLERİ VE GAYRİMENKUL YATIRIMLARI Yüksek enflasyon ortamında, hisse senetleri ve gayrimenkul gibi reel varlıklara yatırım yapmak daha mantıklı olabilir. Bu varlık sınıfları, genellikle enflasyonla birlikte değer kazanır ve birikimlerinizi korur. ENDEKSLENMİŞ MENKUL KIYMETLER Yüksek enflasyon ortamlarında, endekslenmiş menkul kıymetler (TÜFE endeksine endekslenmiş tahviller gibi) potansiyel bir değer koruma aracı olarak hizmet edebilir. Bu tür varlıklar, enflasyonla birlikte değerlenir ve birikimlerinizin satın alma gücünü korur. DÖVİZ VE ALTIN YATIRIMLARI Bazı durumlarda, yüksek enflasyon ortamında döviz veya altın gibi "güvenli liman" varlıklarına yatırım yapmak mantıklı olabilir. Ancak, bu tür yatırımların getirileri ve riskleri de dikkate alınmalıdır. YATIRIM YAPMADAN ÖNCE ARAŞTIRMA YAPIN Hangi yatırımın en uygun olduğunu belirlemek için kapsamlı bir araştırma yapın. Yatırım yapacağınız varlık sınıfının geçmiş performansını inceleyin ve gelecekteki potansiyelini değerlendirin. DİVERSİFİKASYONU UNUTMAYIN Yatırımlarınızı çeşitlendirerek riski azaltın. Farklı varlık sınıflarına ve piyasalara yatırım yaparak, birikimlerinizi daha dengeli bir şekilde koruyabilirsiniz. PROFESYONEL YARDIM ALIN Yatırım kararlarınızı alırken bir finansal danışman veya uzmanın görüşlerinden faydalanın. Profesyonel yardım almak, doğru yatırım stratejisini belirlemede size rehberlik edebilir. Sonuç olarak, yüksek enflasyon ortamında birikimlerinizi değerlendirmek için doğru stratejileri seçmek önemlidir. Reel varlıklara, endekslenmiş menkul kıymetlere veya güvenli liman varlıklarına yatırım yapmak, birikimlerinizi korumak ve artırmak için etkili olabilir. Ancak, herkesin risk toleransı ve yatırım hedefleri farklı olduğundan, kişisel bir finansal plan oluşturmak önemlidir.

TCMB Başkanı Karahan'dan enflasyon açıklaması Haber

TCMB Başkanı Karahan'dan enflasyon açıklaması

IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantıları'na katılmak üzere ABD'nin başkenti Washington'da bulunan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, "Türkiye'de Para Politikası ve Enflasyon Görünümü" başlıklı bir sunum yaptı. Parasal duruşun önemli ölçüde sıkılaştırıldığına işaret edilen sunumda, mart ayında ek sıkılaştırma adımlarının atıldığı kaydedildi. Karahan'ın sunumunda, Türkiye'nin dezenflasyon patikasına dair, finansal koşulların politika faizi artışlarının ardından sıkılaştığına işaret edildi. Bireysel kredi büyümesinin yavaşladığı ve mart sonu itibarıyla yüzde 12,4'e düştüğü belirtilen sunumda, TL ticari kredi büyümesi normalleşirken, yabancı para kredi büyümesinin arttığı aktarıldı. TL mevduatların payının arttığı ifade edilen sunumda, getiri eğrisinin de parasal sıkılaşmaya paralel olarak değiştiği kaydedildi. İç talebin normalleşme işaretleriyle birlikte dirençli kalmayı sürdürdüğüne dikkati çekilen sunumda, ithalattaki düşüşle dış ticaret dengesinin iyileştiği vurgulandı. "DIŞ BORÇ ÇEVİRME ORANI ARTTI" TCMB Başkanı Karahan'ın sunumunda, cari dengenin iyileşmeye devam edeceğinin altı çizilerek, Türkiye'nin ülke risk priminin düştüğü ve ülkenin dış finansmana erişiminin güçlenmesiyle dış borç çevirme oranının arttığı kaydedildi. Sunumda, dayanıklı tüketim mallarında fiyat artışlarının gerilediği, hizmet enflasyonunda zorluk olduğu ancak önümüzdeki dönemde hizmet enflasyonunda düşüşe katkı sağlayacak unsurların bulunduğu vurgulandı. Sunumda, "Enflasyonun yılın ikinci yarısında düşeceğine dair artan fikir birliği var" ifadesine yer verilirken, enflasyonun 2024'ün ikinci yarısından hem aylık hem yıllık bazda düşeceği belirtildi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.