Bursa’nın merkezinde tarihi bir dükkan! Mesleğini yaşatmak için direniyor
Bursa’nın merkezinde tarihi bir dükkan! Mesleğini yaşatmak için direniyor
Bursa’da bakırcılık mesleği artık son demlerini yaşarken, şehrin en eski bakırcılarından biri olan Yılmaz Erişen, babasından devraldığı 65 yıllık dükkânında, mesleğini yaşatmak için direniyor. Bakırcılığın geçmişten bugüne uzanan serüvenini anlatan Erişen, “Bizden sonra bu işi yapan kalmaz” diyerek, unutulmaya yüz tutmuş bir zanaatın hikâyesini gözler önüne seriyor.
Haber Giriş Tarihi: 14.06.2025 10:09
Haber Güncellenme Tarihi: 16.06.2025 09:38
Muhabir:
Damla Dilmeç
Bursa’nın merkezinde tarihi bir dükkân… İçeride yılların yorgunluğunu taşıyan bakır kaplar… Altıparmak Caddesi’nde bulunan bu dükkan, Yılmaz Erişen’in çocukluğundan beri hayatının geçtiği yer.
Yarım asırdan uzun süredir bakırcılık yapan Bursa’nın en eski bakırcısı Yılmaz Erişen, gözleri geçmişe dalarak bu mesleğe nasıl başladığını şu sözlerle anlattı: “İlkokul üçüncü sınıfa gidiyordum. Okuldan çıkınca dükkâna gelirdim. Babam çağırırdı, ‘Gel, yardımcı ol’ derdi. O zamanlar herkes bir işin ucundan tutardı. Şimdiki gibi telefonlar yoktu, herkes çalışıyordu. Benim çocukluğum bakırların arasında geçti. Burası benim oyun alanım gibiydi. Burada babamdan gördüklerimi yaparak bugünlere geldik. Biz de bu mesleğe öyle başladık işte…”
BAKIRCILIĞIN İNCELİKLERİ VE ZORLUKLARI
Burası, sadece bir dükkân değil, aynı zamanda bir miras. 1960 yılından beri aynı yerde, aynı işle uğraşan bir aile… Babadan oğula geçen bir zanaat… Ama şimdi bu mirasın son temsilcisi, dükkânında tek başına… Bakır işlemeciliğinin, sanıldığı kadar basit bir iş olmadığını dile getiren Erişen, bakır kabın işlenişinin zorluğuna değinerek, “Önce tuz ruhuna sokuyorsun, sonra kaynar kostiğe… Sonra duruluyorsun, eski kalayı varsa tavlayıp süpürüyorsun. Kumla yıkıyorsun, yamuğu varsa düzeltiyorsun. Sonra da kalaylıyorsun. Küçücük bir cezve bile 12-13 sefer elden geçiyor. Bakırcılık emek ister.” dedi.
Pek çok sebepten dolayı bakıra olan ilginin zamanla azaldığını söyleyen Erişen, “Eskiden herkesin çeyizinde mutlaka birkaç bakır kap olurdu. Şimdi ise modern mutfak gereçleri bakırın yerini almış durumda.” diye konuştu.
Bakırın hâlâ değerini koruduğunu anlatan Erişen, bakır kaplarda yapılan yemeğin lezzetini bir başka olduğunun altını çizerek, “Bakır cezvede yapılan kahvenin köpüğü, çelik cezvede yapılanla bir olur mu? Bakır tencerede pişen yemeğin tadı, başka hiçbir kapta tutmaz. Ama artık kimse uğraşmak istemiyor. Eskiden başka seçenek yoktu, şimdi herkes daha kolayına kaçıyor.” dedi.
BAKIRCILIK BİTİYOR MU?
Mesleğin geleceği ile ilgili kaygı duyduğunu ifade eden Erişen, “Bizim çocukluğumuzda herkes iş arardı, dükkan dükkan gezip ‘Çırak lazım mı?’ diye sorarlardı. Şimdi kimse çalışmak istemiyor. Aileler çocuklarını meslek sahibi yapmak yerine rahat ettirmeye çalışıyor. Bizden sonra bu meslek biter. Şimdilik Maraş’ta birkaç genç bu işi yapıyor ama burada artık kimse yok.” dedi.
Erişen, mesleğini ayakta tutmaya çalışsa da işlerin eskisi gibi olmadığını söyleyerek, “Şimdi biz dükkanı nasıl döndürüyoruz? Eski zanaatkârlar için bazı vergi muafiyetleri var, onunla ancak idare edebiliyoruz. Ama öyle eskisi gibi bir kazanç yok. Çalıştığımızı yiyoruz, başka bir birikim olmuyor.” diyerek kar elde edemediklerini dile getirdi.
BAKIRA DÖNÜŞ VAR MI?
Son yıllarda bazı kahvaltı salonlarının ve çay bahçelerinin nostaljik bir hava yaratmak için bakır kaplara yönelmesini umut verici olarak değerlendiren Erişen, “Evet, şimdi bazı yerlerde bakır yumurta tavaları, bakır çaydanlıklar moda oldu. Ama bu yine de mesleği kurtarmaya yetmez. Çünkü bakır, düzenli bakım isteyen bir şey. Kalayı sökülürse yenilemek gerekir, bakımı yapılmazsa ömrü kısalır. İnsanlar bunu zahmet olarak görüyor.” şeklinde konuştu.
Bakırcılıkla ilgili yanlış inanışlardan biri de bakırın zehirleyici olduğu düşüncesi. Oysa Erişen bunun doğru olmadığını belirtiyor.
Kalaylanmamış bakırın dahi, kişiyi zehirlemesinin mümkün olmadığına vurgu yapan Erişen, “Bakır zehirlemez. Ama bakır kapta yemeği uzun süre tutarsan, yemek suyu kalayı aşındırır. O yüzden bakır kapları düzenli kalaylatmak gerekir. Eskiden herkes bunu bilirdi, şimdi unutan çok.” dedi.
BURSA’NIN SON BAKIRCISI MI?
Yetmişli yıllardan beri Altıparmak Caddesi’nde Bursa’nın en eski bakırcılarından biri olarak mesleğini sürdüren Erişen, “Bundan sonra bu işi yapan kalmaz. Biz de bıraktık mı tamam, bu meslek biter. Yıllardır bu işi yapıyorum ama artık eski çarşılar gibi burası da sessizleşti. Eskiden bakırcılar, kalaycılar, semerciler, ayakkabı tamircileri vardı. Şimdi çoğu gitti. Biz de bir gün kapatacağız, o gün bu iş biter.” diyerek umutsuzluğunu dile getirdi.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Bursa’nın merkezinde tarihi bir dükkan! Mesleğini yaşatmak için direniyor
Bursa’da bakırcılık mesleği artık son demlerini yaşarken, şehrin en eski bakırcılarından biri olan Yılmaz Erişen, babasından devraldığı 65 yıllık dükkânında, mesleğini yaşatmak için direniyor. Bakırcılığın geçmişten bugüne uzanan serüvenini anlatan Erişen, “Bizden sonra bu işi yapan kalmaz” diyerek, unutulmaya yüz tutmuş bir zanaatın hikâyesini gözler önüne seriyor.
Bursa’nın merkezinde tarihi bir dükkân… İçeride yılların yorgunluğunu taşıyan bakır kaplar… Altıparmak Caddesi’nde bulunan bu dükkan, Yılmaz Erişen’in çocukluğundan beri hayatının geçtiği yer.
Yarım asırdan uzun süredir bakırcılık yapan Bursa’nın en eski bakırcısı Yılmaz Erişen, gözleri geçmişe dalarak bu mesleğe nasıl başladığını şu sözlerle anlattı: “İlkokul üçüncü sınıfa gidiyordum. Okuldan çıkınca dükkâna gelirdim. Babam çağırırdı, ‘Gel, yardımcı ol’ derdi. O zamanlar herkes bir işin ucundan tutardı. Şimdiki gibi telefonlar yoktu, herkes çalışıyordu. Benim çocukluğum bakırların arasında geçti. Burası benim oyun alanım gibiydi. Burada babamdan gördüklerimi yaparak bugünlere geldik. Biz de bu mesleğe öyle başladık işte…”
BAKIRCILIĞIN İNCELİKLERİ VE ZORLUKLARI
Burası, sadece bir dükkân değil, aynı zamanda bir miras. 1960 yılından beri aynı yerde, aynı işle uğraşan bir aile… Babadan oğula geçen bir zanaat… Ama şimdi bu mirasın son temsilcisi, dükkânında tek başına… Bakır işlemeciliğinin, sanıldığı kadar basit bir iş olmadığını dile getiren Erişen, bakır kabın işlenişinin zorluğuna değinerek, “Önce tuz ruhuna sokuyorsun, sonra kaynar kostiğe… Sonra duruluyorsun, eski kalayı varsa tavlayıp süpürüyorsun. Kumla yıkıyorsun, yamuğu varsa düzeltiyorsun. Sonra da kalaylıyorsun. Küçücük bir cezve bile 12-13 sefer elden geçiyor. Bakırcılık emek ister.” dedi.
Pek çok sebepten dolayı bakıra olan ilginin zamanla azaldığını söyleyen Erişen, “Eskiden herkesin çeyizinde mutlaka birkaç bakır kap olurdu. Şimdi ise modern mutfak gereçleri bakırın yerini almış durumda.” diye konuştu.
Bakırın hâlâ değerini koruduğunu anlatan Erişen, bakır kaplarda yapılan yemeğin lezzetini bir başka olduğunun altını çizerek, “Bakır cezvede yapılan kahvenin köpüğü, çelik cezvede yapılanla bir olur mu? Bakır tencerede pişen yemeğin tadı, başka hiçbir kapta tutmaz. Ama artık kimse uğraşmak istemiyor. Eskiden başka seçenek yoktu, şimdi herkes daha kolayına kaçıyor.” dedi.
BAKIRCILIK BİTİYOR MU?
Mesleğin geleceği ile ilgili kaygı duyduğunu ifade eden Erişen, “Bizim çocukluğumuzda herkes iş arardı, dükkan dükkan gezip ‘Çırak lazım mı?’ diye sorarlardı. Şimdi kimse çalışmak istemiyor. Aileler çocuklarını meslek sahibi yapmak yerine rahat ettirmeye çalışıyor. Bizden sonra bu meslek biter. Şimdilik Maraş’ta birkaç genç bu işi yapıyor ama burada artık kimse yok.” dedi.
Erişen, mesleğini ayakta tutmaya çalışsa da işlerin eskisi gibi olmadığını söyleyerek, “Şimdi biz dükkanı nasıl döndürüyoruz? Eski zanaatkârlar için bazı vergi muafiyetleri var, onunla ancak idare edebiliyoruz. Ama öyle eskisi gibi bir kazanç yok. Çalıştığımızı yiyoruz, başka bir birikim olmuyor.” diyerek kar elde edemediklerini dile getirdi.
BAKIRA DÖNÜŞ VAR MI?
Son yıllarda bazı kahvaltı salonlarının ve çay bahçelerinin nostaljik bir hava yaratmak için bakır kaplara yönelmesini umut verici olarak değerlendiren Erişen, “Evet, şimdi bazı yerlerde bakır yumurta tavaları, bakır çaydanlıklar moda oldu. Ama bu yine de mesleği kurtarmaya yetmez. Çünkü bakır, düzenli bakım isteyen bir şey. Kalayı sökülürse yenilemek gerekir, bakımı yapılmazsa ömrü kısalır. İnsanlar bunu zahmet olarak görüyor.” şeklinde konuştu.
Bakırcılıkla ilgili yanlış inanışlardan biri de bakırın zehirleyici olduğu düşüncesi. Oysa Erişen bunun doğru olmadığını belirtiyor.
Kalaylanmamış bakırın dahi, kişiyi zehirlemesinin mümkün olmadığına vurgu yapan Erişen, “Bakır zehirlemez. Ama bakır kapta yemeği uzun süre tutarsan, yemek suyu kalayı aşındırır. O yüzden bakır kapları düzenli kalaylatmak gerekir. Eskiden herkes bunu bilirdi, şimdi unutan çok.” dedi.
BURSA’NIN SON BAKIRCISI MI?
Yetmişli yıllardan beri Altıparmak Caddesi’nde Bursa’nın en eski bakırcılarından biri olarak mesleğini sürdüren Erişen, “Bundan sonra bu işi yapan kalmaz. Biz de bıraktık mı tamam, bu meslek biter. Yıllardır bu işi yapıyorum ama artık eski çarşılar gibi burası da sessizleşti. Eskiden bakırcılar, kalaycılar, semerciler, ayakkabı tamircileri vardı. Şimdi çoğu gitti. Biz de bir gün kapatacağız, o gün bu iş biter.” diyerek umutsuzluğunu dile getirdi.
Kaynak: Damla Dilmeç
Son Haberler
Terör örgütü PKK silah bırakma sürecine başladı: İlk silahlar teslim edildi
Bursa’da ulaşıma üst üste zam tartışması sürüyor
Bursa’da su kabağı sanatı geçmişten geleceğe taşınıyor